Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

09 Eylül '07

 
Kategori
Felsefe
 

Ölüm de bu dünyanın en yalın gerçeği. Kaç kez öldüğümü bir duysanız şaşırırsınız!

Ölüm de bu dünyanın en yalın gerçeği. Kaç kez öldüğümü bir duysanız şaşırırsınız!
 

Küçük ve yanıbaşımızdaki yaşamla içiçe olmayı önemsiyorum. Yaşamın gündelik akışı içerisinde her şeyi görüyorum. Yıldızlara, evrenin öbür uçlarına gitmeden buradan derlediğim şeylerle idame ettiriyorum yaşamımı...

Ölüm de bu dünyanın en yalın gerçeği. Kaç kez öldüğümü bir duysanız şaşırırsınız.
En azından bir çok kadın gençliğimde o artık benim için öldü demiştir. Şükürler olsun ki erkeklerden bunu söyleyen yok henüz. Annem bile çok kızdığında gebersen de kurtulsam dediğini hatırlıyorum. Onu gerçekten çok fazla üzdüğüm gençlik yıllarımda veya seni doğuracağıma taş doğursaydım dediğini de duyduğum olmuştur.

Daha geride henüz bir buçuk yaşında bir çocukken, zatürree teşhisiyle öldü denilerek masaya yatırılmışım. Mucize bir şey, ne olmuşsa uyandırmış beni görecek günlerin var daha diye...

Bazen yaşarken de ölümle onlarca kez burun buruna gelmişim. Kılpayı ölümlerde yaşam bulmuşum ısrarla ayakta kalmam istenmiş, kabul etmiş ve sorgulamamışım...

Bu öykülerin benzerlerinin hepimizde olduğunu biliyorum. Ölümden korkmamak için dedelerimizin veya ilk insanların "uzaylı" falan da olması gerekmez. Her ölümlü kadar ölümü anlamış, korkmuş ve es geçmişimdir.

Belki Mevlana nın çocukluk yıllarımdaki etkisidir. Ölüm, inanç, yarın endişeleri hep herkes te var diye bende de olmuştur. Mevlana'ya yakın bir semtte yaşadım. Çocukluğum onun türbesi çevresinde ucundan kıyısından prensiplerini anlamakla geçti. Milyonlarca insanın onu dini ibir inancın çerçevesine koyarak oraya gelmesini anlamadım mesela. Onun için ölmüş olmayı anlamadığım gibi.

Sonra yaşım ilerledikçe ölümün bir oyun olduğu gerçeği daha ağır bastı. Cenaze törenlerine ve rituellere gülüp geçtim. Gönlümde hiç mezarlıklar olmadı. Kimsenin ölümüne arkasından gerçekten ağlamadım. Vuslat yani sevgiliye kavuşmak daha yakın geldi bana.

Ritüeller hep komik geldi bana. Acılı ve üzüntülü görünme ve siyahlara bürünme hissi. Bunun hristiyanlık geleneğinde olduğunu anladım sonra.. Filmlerden sonra biraz bize de bulaştı.

"Türklerin ölülerini nasıl gömdüklerine gelince en sağlıklı ve eski bilgileri Çin kaynaklarından edinebilmekteyiz: "Çin kaynaklarına göre, Türk uluslarında aşağı yukarı aynı devirlerde çeşitli gömme adetleri görüyoruz: yakma, ağaca asma, toprağa gömme." * Eski türklerde ölümle ilgili gelenekler için tıklayın
Ben hiç karalar giymedim ölümlerde onun sevdikleri şeyleri geçirdim aklımdan, rakılar içtim, türküler söyledim..

Kendi ölümüm sözkonusu olunca daha da radikalim... Her canlı ölümü tadacaktır cümlesindeki gizli tehdide hiç aldırmadım.. Sonrasını da hiç düşünmedim. Bu nedenle ölüm gerçek anlamda ifadesi olmayan bir şey haline dönüştü benim için...

www.kamca.org

 
Toplam blog
: 202
: 994
Kayıt tarihi
: 29.06.07
 
 

Sosyal medya danışmanı, grafik tasarımcı.  ..