- Kategori
- Doğal Hayat / Çevre
Ölüm tacirleri iş başında

Yüksek yüksek bacalar: Zaten bir tek nefes almak bedava. Onu da nükleerle haram etmeyelim.
20'nci yüzyılın ilk büyük nükleer kazası olan Çernobil'in üzerinden 23 yıl geçmesinin ardından, Rusya 2030 yılına kadar tamamlanması öngörülen 46 yeni nükleer santral projesiyle dünyanın dikkatini çekiyor. Rusya'nın pay kapmaya çalıştığı nükleer pazarında, 2030 yılına kadar en az 400 yeni nükleer enerji santrali daha yapılacağı ve bunun rakamsal değerinin 1.35 trilyon dolar olduğu ifade ediliyor.
20'nci yüzyılın ilk büyük nükleer kazası olan Çernobil'in üzerinden 23 yıl geçmesinin ardından, Rusya 2030 yılına kadar tamamlanması öngörülen 46 yeni nükleer santral projesiyle dünyanın dikkatini çekiyor. Rusya, bu konuda yeni pazarlar bulabilme arayışısını okullarına dahi taşımış durumda. Bu çerçevede, Almanya'nın enerji politikası bile kimi zaman Rus öğrencileri için bir tartışma konusuna dönüşebiliyor. Öğretmenler, rüzgar türbinlerinin ürettikleri seslerle depresyona; fotovoltaik tarlaların ise havanın soğumasına neden olduklarını gerekçe göstererek ideal olanın nükleer enerji olduğunu ileri sürüyorlar.
Binlerce kişinin hayatını kaybetmesine, bir o kadarının da sakat kalmasına ya da sakat dünyaya gelmesine neden olan Çernobil Faciası'nın, yaşandığı bir coğrafyada nükleer enerji yeniden hızla dünya kamuoyunun ilgi odağına yerleşiyor. Yenilenebilir enerji kaynaklarına olan talep, ekonomide yaşanan daralmayla daha bir önem kazanıyor. Bu, ekonomik her alanda atılım yapmak isteyen Rus girişimciler için yeni iş olanakları anlamına geliyor.
Halihazırda Rus teknisyenlerin reaktör kurmak için bulundukları ülke ve coğrafyalar arasında; Bulgaristan, Hindistan, Çin, OrtaDoğu, Güneydoğu Asya ve Kuzey Afrika bulunuyor. Rusya, sahip olduğu teknoloji ve yetişmiş insan gücüne duyduğu güvenle dünyada daha fazla sayıda nükleer projeye sahip olmak istiyor. Rus sermayesi Rosatom, 2015'e kadar 47 milyar dolar değerinde yatırım öngörüyor. Şirketi destekleyen asıl ismi, ülkenin en güçlü kişisi Başbakan Vladimir Putin'den başkası değil. Putin, ülkesinin toplam elektrik ihtiyacının yüzde 16'sını temin eden nükleer santrallerin artırılmasını ve önümüzdeki 20 yıl içerisinde toplam ihtiyacın en az 4'te 1'ini karşılayabilir bir hale getirilmesini istiyor.
Rosatom Başkanı Sergey Kriyenko ile Alman teknoloji devi Siemens'in Başkanı Peter Löscher'in geçtiğimiz aylarda imzaladıkları anlaşma, tam işlerlik kazanmasa da stratejik ortaklığın ötesinde bir anlam ifade ediyor. Zira, her iki şirket yöneticisi de 2030 yılına kadar dünyada en az 400 yeni nükleer enerji santrali daha yapılacağı öngörüsünde bulunuyorlar. Oluşacak pazarın 3'te 1'ini hedeflediklerini belirten stratejik ortaklar, bunun rakamsal değerinin 1.35 trilyon dolar olduğuna dikkati çekiyorlar.
Rusya, bir taraftan Siemens'in 'kontrol teknolojisi'nden yararlanırken, bir diğer taraftan da hakim olduğu Latin Amerika pazarına girebilmeyi öngörüyor. Bir başka değişle Rusya, malına Alman etiketini yapıştırarak satış ve pazarlama gücünü göreli olarak artırmayı hedefliyor. Siemens, kısa bir süre önce Fransız nükleer enerji şirketi Areva ile olan stratejik ortaklığını, umduğunu bulamadığı için sonlandırmıştı. Diğer yandan Rosatom ile yaptığı işbirliği, Siemens'i tahminlerinin ötesinde bir avantaj daha sağlıyor: Uranyum. Rusya, dünyanın uranyum zenginleştirme kapasitesinin yüzde 40'tan fazlasına sahip bulunuyor.
Siemens ile Rosatom arasında atılması öngörülen nihai imzalar, bir takım nedenler dolayısıyla parafe edilemiyor. Bunda, imzanın tarihi konusunda yaşanan bazı sıkıntılar kadar, Areva ile bir takım mukavelelerin hala yürürlükte olmasının da payı bulunuyor. Bir diğer tarafta ise Rosatom, nükleer atıklar konusunu çözüme kavuşturmak durumunda. Rus devlet bünyesindeki rüşvetçi yapının temizlenmesinin, trilyon dolarlık pazardaki hedeflerin realize edilmesi için gerekli olduğunu hatırlatmakta fayda var.
Kaynak: http://www.onverita.com/blogs/mental/olum_tacirleri_is_basinda