- Kategori
- Gündelik Yaşam
Ölüm Üzerine...
Ölüm sözünü duyar duymaz birden ürperdiniz ve bu yazıyı okumaktan vazgeçtiniz belki de…
Antik Çağın hazcı filozoflarından Epikuros:” Ben varsam ölüm yok, ölüm varsa ben yokum” der.
Öldüğünüzde ölü olduğunuzu bilemezsiniz, sizin ölü olduğunuz, arkanızda kalanların söylemidir…
Tüm canlılar doğarlar, yaşarlar ve sonunda da ölürler… Dünyaya kazık çakan bir canlı henüz yoktur…
Böyle bir yargıya vardıktan sonra şüpheye düştüm ve Dünyaya kazık çakan veya kazık çakmaya bir aday var mı diye araştırmaya başladım.
Şaşırdım kaldım… Varmış…
Şimdi siz de merak içinde kaldınız değil mi?
Dünyanın ölmeyen tek canlısı neymiş biliyor musunuz?
Bu canlı, Turritopsis nutricula isimli 4-5 milimetre çapındaki denizanasıymış…
Dünyanın ölmeyen tek canlısı, cinsel olgunluğa geldiğinde yani daha fazla üreyemediğinde genetik bir değişim geçiriyor ve tekrar ergenlik yaşlarına, yani denizanasına dönüşmeden önceki evreleri olan 'polip'e geri dönüyor. Bir süre sonra da yeniden denizanası olarak tekrar doğuyor. Bu dönüşüm sonsuza kadar sürebiliyor ve böylece minik canlı ölümsüzleşiyor.
Bilim adamları bu işin sırrını çözmeye çalışarak, insanoğlunun ölümsüzlüğünün de kapısını aralamaya çalışıyormuş…
Ölüm olmasaydı ne olurdu diye sorgulamalar yapabiliriz…
Öncelikle Dünyaya sığmaz olurdu canlılar…
Sanırım dünya tatsız tuzsuz olurdu ve insanlar daha vahşileşirlerdi…
Sevmek, aşk, duygudaşlık, arkadaşlık, dostluk kavramları erozyona uğrardı, insanlar hazlarının esiri olurdu...
İnsanlar yaşamaktan usanırlardı herhalde… Ölümlü bu dünyamızda, insanlar bazen bu yaşamın kendilerine fazla geldiğini bile söylüyorlar…
Ölüm üzerine kültürler çok farklı değerlendirmeler yapabilirler…
Yeni doğan çocuklara ağlayan, ölülerin arkasından da sevinen inançlar ve kültürler de vardır. Hatay ilimizin bazı yörelerinde olduğu gibi…
Evet, ne olursa olsun ölümün yüzü soğuk, kavram olarak telaffuz etmek bile bir tedirginlik yaratıyor insanlarda…Bu yüzden de bu yazının devamını okumadan tüyenlerin sayısı da artmış olabilir…
Ölüm konusunda Dünya ülkeleri ne düşünüyor diye bir araştırma yapmaya çalıştım. Almanca’dan çevirilerini yaptığım bazı sözleri sizlerle paylaşmak istiyorum…
Almanlar'a göre: İnsanların yaş grupları, hayvanlarla şu şekilde eşleştirilmiş:
İnsan 10 yaşındayken oğlak
20 yaşındayken dana
30 yaşında boğa
40 yaşında aslan
50 yaşında tilki
60 yaşında kurt
70 yaşında kedi
80 yaşında köpek
90 yaşında eşek gibi
100 yaşında da kaz gibi olurmuş.
Çinliler de, yaşlanmayı elli yaşından sonra başlatıyorlar ve şöyle diyorlar:
50'li yaşlarda yıldan yıla,
60'lı yaşlarda, aydan aya
70'li yaşlarda, haftadan haftaya
80'li yaşlarda, günden güne
90'lı yaşlarda ise saatten saate güçten kuvvetten düşülürmüş.
Ölüm konusunda bazı ülkelerin atasözleri neler söylüyor, bir de ona bakalım.
Ölüm, yoksul ve zengini eşit yapar. Alman
Zengin ve fakir mezarda eşitlenir. Arap
Genç ölebilir, yaşlı ölmek zorunda. Alman
Ölümün takvimi yoktur… Alman
Ev hazırsa, ölüm de hazır… Türk
Bir kez doğarız, bin kez ölürüz. Sırp
Tanrı ölümü yaratığında, kendisi bile korktu… İtalyan
Kim ölümü arzularsa, ölüm onu bulur… Bulgar
İki ölüm yoktur, kimse kaderinden kaçamaz. Rus
Nasıl yaşadınsa, öyle ölürsün. Ortak
Yaşam sıcak, ölüm ise soğuktur. Ortak
Ey hayat, seni bu kadar kıymetli tutuşum, ölüm sayesindedir. Kızılderili
Ölüm davetsiz gelir… Ortak
Birinin ölümü, diğerinin ekmeğidir. Ortak
Ölüm tüm borçları öder. Ortak
Hesabını Altmış yaşına göre yap. İspanyol
Uzun yaşamak, kısa yaşamak, en önemlisi amaçlı yaşamak. Yaşama sıkı sıkıya bağlanmak… Afşar Timuçin’in “Adam vardır arkasında is bırakır, adam vardır arkasında iz bırakır” felsefesine göre yaşamalıyız…
Ölümde bir doğa ve denge olayıdır… Ölüm olmasaydı, yaşam bütün güzelliğini kaybederdi…
Netice de; oyun bitince şah da , piyon da aynı kutuya konur…