- Kategori
- Felsefe
Ölüm

Tigris / Nimetullah Yıldız
Can alıcı tarafları da vardı bu hayatın
mesela ölüm gibi
Ne miydi ölüm?
Sonsuzluğa uyanmanın uykusuydu belki de.
Tek kullanımlık bir hayatın ne anlattığını anlatan o öldürücü anlatıştı belki de.
Bu hayatın hayatına son veren o sonsuzluğun, yenilgiyi bilmeyen süvarisi,
Bu hayatın, hayatında göremeyeceğini gösteren o sonsuzluğun, havarisiydi belki de.
Belki de, cümlelerimizi belkilerinden arındıran bir mutlaklığın, muallaklık barındıran son kelimesiydi, ölüm.
Ölüm!
Ölmeden ardını asla aralayamayacağımız o ürkütücü perde.
Ölmeden sırrına eremeyeceğimiz o ölümcül gizem.
Anlatmak için "şey" kelimesine en çok ihtiyaç duyduğumuz "şey"
Bazen "her şey" dediğimize ansızın gelip "hiç bir şey" diyen o muamma.
Tüm bir hayatı bozguna uğratan; tüm bir hayatın yalanını bozan, muma üfleyen, o yatsı vakti.
Nefes kesen bir hakikatin son kelimesinin kıyameti!
Nefes kesen bir anlatışın öldürücü darbesi!
Ölüm!
Adını duyduğumuzda bile, gerçeğinden kaçtığımız o üstü örtülemez, çırılçıplak soğukluk.
Bazen kendini kışın karasıyla anlatırdı ölüm, anlamayanı titreten bir anlatımla.
Bazen sonbahar olurdu.
Yaprak yaprak anlatırdı yerle bir oluşlarımızı.
Bazen de gece olup, geçmişimizi gözümüzün önüne getirirdi.
Yıldızların görünmeyen bir yerinden izlerdi bizi.
Sonsuz bir güneş doğardı sonra üstüne.
Geçmişini gözünün önüne getirirdi ölümün.
Asla batmayacak bir güneşin zaferine kurban olmanın şerefiyle ölürdü, ölüm.
Ölüm!
Ayağımızın altına aldığımız toprağa "başım üstüne" dedirten.
Ayaklar altına alanları, ayaklar altına aldırtan o ayaksız adalet.
Ele ayağa düşenleri, düştükleri yerden kaldıran o elsiz ayaksız merhamet.
Misafirlerin en davetsizi
Misafirlerin en gitmeyeni
Sonsuzluk sofrasının tatmak zorunda olduğumuz ön yemeği.
Ölüm!
Her aldığımızda borçlu kaldığımız o nefesin, son ödemesi.
Nefessiz bir anlatımın ilk kelimesi
Sonu olmayan bir yaşamın ölümsüzlüğünün, kelimesiz bildirgesi
Kelimelerin kıyametini koparan o sessizliğin ta kendisi.
Ölüm!
Uğruna yaşadığın yaşamın aynası
Aynası olduğun yaşamın geri yansıması
Uğruna ikinci bir kez ölemeyeceğin bir yaşamın kapısı
Ve de uğruna yaratıldığın tek hakikatin, huzuruna götüren son elçi.
Ölüm!
Ötesinde başka bir ölümün olmadığı bir ölümsüzlük iksiri
Kelimelere hapsolmuş bir manayı özgürlüğüne kavuşturan son kalem darbesi.
Ömrün en uzun boylusunun boyunu deviren bir ömür ki, boyu yok.
Ölümlü bir hayatın gerçek bir hayat olamayacağının delili
Akıl almaz bir aleme gidişin akıl alıcısı
Bir yalana inanmışlığın son sancısı
Ölüm!
Sonsuz bir hayatı mezarlığından çıkartıp, yerine sonu olan bir hayatı sonsuza dek gömen bir kelime
Herkesin tattığı ama lezzeti ne yaşadığına kalmış bir lezzettir ki ölüm;
Tadını alan hiç kimse geriye dönemedi.
Topraktan geldik toprağa gideceğiz diyenlerin yanılgısını da, kendilerini de toprağa gömen o hakikat.
Yapraktan yaprağa bir ağacın yansıması olduğumuz gerçeğini söyleyen o ayna.
Gittiğimiz kıyamın aşk olduğunu söyleyen o feryat.
Ölüm!
Ne anlattığının bedelini canımız ile ödediğimiz o geri ödemesi olmayan sonsuzluk kapısı.
Canı olan bir şeyin cansız da olabileceği olasılığının yaşamı
Olasılıklar aleminin olmama ihtimalimize verdiği kaçınılmaz bir olasılık.
Kalbimizin bir daha kırılmayacağının garantisi
Kalbimizi durduran sonsuz bir hissedişin ilk sesi
Sonsuz bir şarkının ilk notası
--- Tigris / Nimetullah Yıldız ---