Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Eylül '12

 
Kategori
İnançlar
 

Ölümden sonra

Ölümden sonra
 

Allah bu dünyadan önce ruhlar alemini yaratmıştır. Zamanı gelen ruhlar cenin halinde anne karnındayken bedenine üflenir ve bu dünyaya sınava gönderilirler. Bedene  yerleşen ruh doğum anında doğmak istemez bu sırada melekler ona yaşayacağı hayatın resmini gösterirler, bebek tam resme dokunacakken resim binbir parçaya ayrılır ve dünyanın dört bir yanına dağılır. Bu resim bizim kaderimizdir. Gittiğimiiz yerler, seçtiğimiz şehirler, yaşadığımız hayat, mesleğimiz aslında bu resimdedir. 

Bir zaman gelir resmin bütün parçaları toplanmış zannedilir, vakit gelmiştir ömür tamamlanmıştır. Ağır bir hastalık, koma geçirip belli bir süre resmen ölü olup daha sonra kalbi tekrar çalışmaya başlayan birbirinden farklı, birbirinden uzak binlerce insandan sadece bir tanesinin anlattıklarını aktarıyorum size;

Çocukuluğumda bir gece bilinmeyen bir nedenden dolayı çok hastalanmıştım. Ateşim 40 derece ya da daha fazlaydı. O arada doktor çeşitli kereler gelmiş ve durumumda bir değişiklik olmadığı için beni hastaneye yatırmaya karar vermişti.

İşte o olayın olduğu gece ateşim yükselmiş ve doktorlar düşürmenin yolunu bulamamışlardı. Bunun üzerine doktor ağır bir uygulama üzerinde karar kıldı. Beni soydular ve her tarafına buz kalıpları yerleştirilmiş bir çarşafa sardılar. Her tarafımın sarılması bittiği an, kendimi bedenimin dışında hissediyordum, yüzer gibiydim. Ve sonra o göründü diğer ucundan parlak bir ışığın geldiği tünel. Tünelden geçmek için birisinden yardım gördüm. Tünelin sonuna eriştiğimde gözlerimin önüne serilmiş muhteşem bir manzara vardı.

Her taraf çiçeklerle dolu kırlarla kaplıydı ve sağ tarafımda sevimli bir patikave yarıya kadar kireçle boyalı ağaçlar ve beyaz bir çit uzanıyordu.

Sağımda biraz daha ilerdeki çayırlarda o güne kadar gördüğüm en muhteşem atlar durmaktaydı.Onlara ulaşmak için iki tane çiti aşmam gerekiyordu ve bu dokuz yaşındaki bir çocuk için yeterince caydırıcı bir engel değildi.

Kısa bir süre sonra yanımda bana eşlik eden bir ışık gördüm. Dostçaydı ve hiçbir şekilde korkutucu bir yönü yoktu. Bu varlık bana'' Nereye gidiyorsun '' dedi. Bende'' Oraya'' dedim. ''HArika haydi beraber gidelim '' dedi. 

Her tarafta o güne kadar görmediğim birçok çiçek vardı. ve birlikte yürürken bir yandan ona çiçeklerin adını soruyordum diğer yandan da onları topluyordum.

Atların bulunduğu yerdeki çitlere gelmiştim ilk çitten bacağımı attığımda nerden geldiğini anlayamadığım bir ses '' Onun burda ne işi var'' dedi. Bana eşlik eden ışık '' Atlar için geldi'' dediğinde gelen cevap '' Bu doğru olmaz onun daha zamanı gelmedi'' oldu ama benim kötü hiçbir hisin olmadığı tamamen mutuluk ve huzurla dolduğum bu yerden gitmek gibi bir niyetim yoktu .Sıkı sıkıya çitlere sarıldığımı hatırlıyorum

Ses '' Bak o atları daha sonra alabilirsin, ama şimdi olmaz'' dedi. İkna olmuyordum. Bir resim gösterdiler bana resmi hatırlamıyorum ama ona baktıkça huzur doluyordum o resmi geldiğim tünelin doğru attılar ben resmin peşinden gidiyordum. Resme uzandığım anda tünelin sonundaydım ve resim dokunmamla binlerce parçaya ayrıldı.

Kendime geldiğimde yatakta yattığımı ve yukarı baktığımı hatırlıyorum. Yanı başımda korkmuş bir doktor vardı, derin bir nefes alarak hemşirelerden birine şöyle dedi. ''Ah Tanrım, geri geldi'' 

Bunun gibi binlerce olayın ortak noktası; 

Giden hiç bir ruh bu dünyaya dönmek istemiyor.

Sonunda ışık olan bir tünel var.

 
Toplam blog
: 19
: 2419
Kayıt tarihi
: 07.04.11
 
 

Üniversiteye kadar eğitimimi 3 farklı şehirde tamamlayabildim. Karadeniz Teknik Üniversitesinde İ..