- Kategori
- Anılar
Ölüme ramak kala

Şimdi size vatani görevini yapan bir askerin başından geçen acı olayı anlatmak istiyorum. Çünkü o asker benim.......
Yıl 1993 Aralk ayının son günü, bir haftalk izin bitmiş artık birliğimize dönmek üzere jandarma karakolunda helikopter bekliyorduk. Karakol komutanının emriyle araçlara binmek üzere meydanda toplandık, bu arada Gaziantepli arkadaşım Mehmet beni uyardı. "Devrem kenara geçelim teröristler her an tarayabilir, " dedi ve bende tamam derken elimdeki çantay yere bıraktım, tam ayağa doğru kalkacakken sol omuzumun üzerinden hafif serin bir rüzgarla beraber "Ceeemmm" diye birisi fısıldadı. Arkama dönüp baktığımda hiçkimseler yoktu, sonra tekrar doğrulacaktım ki yine aynı şey oldu. Herhalde bu son hakkım olacak ki doğrulacağım zaman beni sert bir fısıltıyla azarlarcasna
"Ceeeeeeeeeeeeemmm" diye fısıldadı. Dönüp arkama baktım yine kimseler yoktu ama aynı anda büyük bir patlama oldu. Patlamayla birlikte artık ayakta dimdik dururken gördüğüm sahne hiçte hoş değildi. Trabzon' lu Tayfun ayaklarmın dibinde yatıyordu. Dizlerini karnına çekmiş, kollarını bir boksör gibi yumruk yapıp göğsüne gard almış, sağ tarafna yatmış ve yüzünün sol taraf artık yerinde yoktu. Askerliğinin bitmesine sadece yedi gün kalmıştı. Ama artk o yoktu......
Olayı anlamaya çalışırken kaza kurşunu olduğu kısa zamanda anlaşıldı. Yanlışlıkla tüfek patlamış, bir askerin kolundan girip çıkmış ve sonra Tayfun' un ensesinden girip sol yanağını paralayarak çıkmıştı. Peki sen bunun neresindesin? işte tam burada beni ayağa kaldırmayan ses beni ölümden kurtardı. Tayfun' un yanağından çıkan kurşunun benim iki kaşımın arasından başka geçecek yeri yoktu.
Evet, bu acı anımı her anlatışımda hafızamda film şeridi gibi, tekrar taze taze yaşıyorum. Herhalde ölene kadar da unutmam imkansız.