- Kategori
- Deneme
Ölüye ağlıyoruz, diriye ağlıyoruz, akıllıya deliye ağlıyoruz; bu kadar gözyaşı nere gidiyor?

Ağladığımız zaman neden gözlerimizden yaş aktığının bilimsel bir açıklaması vardır da çok fazla ağlıyoruz, bu kadar gözyaşı nere gidiyor. Nere gidecek, yere gidiyor...
Yani düşünüyorum da dünyada milyonlarca insan her an her dakika ağlıyor. Bunca gözyaşı nere gidiyor, merak ediyorum. Hani bu gözyaşları bir araya toplanabilseydi nehir olurdu belki de. Nehir dolusu ağlıyoruz demek ki.
Ağlarken gözlerimizden bayağı su gidiyor. Hatta bazıları çeşme musluğu gibi ağlıyor. Susuz kalışımız belki de bundan. Gözyaşı dökmeden ağlasak, boşa gitmese onca su; ağlayınca rahatlanıyormuş, iyiymiş ağlamak, ağlamadığım için bilmiyorum. Ben ağlamayı da bilmiyorum. Bazıları dokunsan ağlıyor. Ben ancak döverlerse falan ağlarım!
Ya bir de şarıl şarıl gözlerimizden akan yaşın nere gittiğine bakmıyoruz. Akıp gidiyor işte faydasız. Dolanıp tekrar gözümüze girecek hali yok ya. Bir fidanın dibinden fala ağlasak. Herkes ağlayacağı zaman oraya koşsa. Sonuçta su, bol mineralli!
Acı da bunlar düşünülmüyor, acı da ne düşünülüyor ki. Olay meydana gelmeden önce ağlasak, daha az ağlarız. Sonra ağlıyoruz deniz derya gidiyor, acılar birikiyor çünkü. Hem sesli ağlayıp hem de aynı zamanda gözlerinden yaşlar dökmek çok trajik bir görüntü, ikisini aynı anda yapmasak; önce gözyaşı döküp sonra bağırmaya başlasak.
Ağlamada tıbbi bir olumsuzluk görünmüyor ama bezen çok dertli ve yanık sesle ağlıyorlar. Bu durumda ağlayanlar değil de diğerlerinden biri dert/verem kapabilir. Ağlayanlar değil; çünkü onlar bir şeyin farkında değiller.
Bazen de ağlanması gereken yerde fazla ağlayan olmuyor. Ölüye ayıp oluyor, boynu bükük gidiyor gariban. İhtiyatlı olmalı, önceden gizli birkaç kadın ağlamacı ayarlamalı. Örneğin benim dedeme hiç kimse ağlamadı. Çocuk aklımla o zaman “Kimse ağlamıyor, ölmedi galiba” demiştim.