Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

10 Şubat '09

 
Kategori
Siyaset
 

Omurgasız politika ve her eve bir Kuran kursu

Omurgasız politika ve her eve bir Kuran kursu
 

Bu azbile


Bundan otuz yıl ve daha önceki yıllarda, her sosyal kesimi temsil eden bir parti vardı. Partilerin politikacıları da, temsil ettiği kitlenin ekonomik, sosyal ve kültürel yapısına uygun politikalar üretirdi. Bu doğrultuda hizmet vermek isteyen kişiler de, yerel ve genel seçimlerde aday adayı olurdu. Bu aday adaylarını ise partilerin en sade üyeleri, kendilerini temsil etmesi veya yönetmesi için aday ilan ederdi. Üyelerin güvenini alan adaylar da, temsil ettiği sosyal yapı doğrultusunda vaatlerde bulunurdu. Bunlardan bir kısmı “Atma Recep” cinsinden olurken, makul olanlara da rastlanırdı. Ama hiçbir parti, her seçimde politik çalışmasını belirlerken buz üzerinde dans etmez yani ilkelerine ihanet etmezdi. Çünkü tabanı temsil ederlerdi. Şimdiki gibi, genel başkanı temsil etmezlerdi. Onun içinde Deniz Baykal CHP içinde her zaman muhalefet olabilmiştir. Zira o zamanlar parti içi muhalefeti sadece ve sadece taban tasfiye ederdi. Şimdiki gibi, genel başkan tasfiye edemezdi. Eğer genel başkan tasfiye etseydi, Deniz Baykal ve silah arkadaşları CHP’ yi rehin alamazdı. Yani partinin omurgasını halk belirler, kemiksiz politika ve politikacıyı tasfiye ederdi. Ha, birde hiçbir parti, halkın oyunu rüşvet vererek (Kömür, beyaz eşya, hediye çeki, keş para vb) ahlaksız tekliflerde bulunmazlardı. Muhafazakar kesimin oyuna talip olan Erbakan bile dini duyguları şimdikiler kadar istismar etmez, ağır sanayi hamleleriyle oylara talip olur ve dini gösterişlerini de halk ti ye alırdı.

12 Eylül Darbesi (Anayasayı silah zoru ile ilga etmesi) ile birlikte Atatürkçülük ve Kemalizm de mülga oldu. Ülkeye zorla yerleştirilen, batıda liberal, bizde sözde liberal (Bırakın yapsınlar, bırakın çalsınlar, bırakın satsınlar, bırakın batsınlar, ) ekonomik politikalar uygulamaya konulurken, bir yandan faşizan (Aslında bu kelime yetersiz) baskılar uygulanıyor, bir yandan da, Cuntanın başı NETEKİM elinde kuran, zorla meydanlara doldurulan yığınlara (Halk diyemeyeceğim. Çünkü halk, ihtiyaçları doğrultusunda toplanan insan çokluğudur. Bunlar zorla bir araya getirildiği için bu kalabalığa ancak yığınlar diyebiliyorum.) sureler ve hadisler okuyarak halkı uluslar arası emperyalist politikaların egemenliğine gönüllü baş eğmelerini sağlıyordu. Başarılıda oldu. Çünkü, şu anda ki iktidarın da, muhalefetin de, milliyetçisinin de, etnikçisinin de temeli NETEKİM o zaman atıldı. Anlaşıldığı gibi Kemalizm’ in temel taşı olan laikliğin mezarına ilk kazma o zaman vuruldu. Laikliğe vurulan son kazma da Sefa Sirmen’ in kendisi ve her seçimde biraz daha İslama kayarak (Bektaşi İslamı, Anadolu İslamı, Çarşaf İslamı ) bu çapsız ve omurgasız politikacılara omuz veren Deniz Baykal’ ın ta kendisi olmuştur. Şimdi beyler kalkıyor, her mahalleye bir kuran kursu diyor. Bu kadarı yetersiz kalır. Bence her eve bir kuran kursu yapmaları gerekir. Hezimete uğradıkları (Aslı var iken “AKP” sahtesine neden oy versinler) zaman arkalarından fatiha okuyanı çok olsun. 12 Eylül le birlikte, önce insanlar apolitikleştirildi, yeni yetişen ve ekonomik sistemle birlikte amaçsız ve boşlukta kalan gençleri cemaatlerin insafına bırakarak F tipi örgütlenmeleri yaygınlaştırdılar. Liberal ekonomi kendi aydınlarını (Liboşları) yarattı. Toplum biz anlayışından ben cilliğe dönüştü. Dünün sağcısı bu günün solcusu, dünün solcusu, bu günün liberali oldu. Yani herkesin eli herkesin cebine sığar oldu. Bu durumda, bir kişiye her parti adaylık teklifinde bulunabiliyordu. Böylece, omurgasız aydıncıklar oluştu. Bu zat-ı muhteremlerin ürettiği politikalarla da omurgasız partiler ve bu duruma uygun adaylar tayin ettiler.

İnsanlık adına, sosyal demokrasi adına, demokratlık adına bu Ülkeyi Cumhuriyeti ve demokrasiyi kuran ve bu uğurda savaşmış can vermiş saygın insanlarımız adına soruyorum; Biz bu ihaneti, bu takiyyeyi, bu omurgasızlığı ve bu yöneticileri hak ediyor muyuz. Ve biz, ne günah işledik ki Allah bizi bunlarla cezalandırıyor. Bilim çağında, insanlara daha iyi ve eşit eğitim, daha çağdaş bir toplum, şu kriz ortamında işsiz kalan ve giderek yoksullaşan halka meslek vaat edeceği ve halkın umutlarını aş, iş ve demokrasi adına yeşerteceği halde. Her mahalleye bir kuran kursu vaadi yapıyor.

Şimdi diyorum ki; asılları var iken, bir seçimde milliyetçiliğin, bir başka seçimde muhafazakarlığın rolüne soyunan yalancı pehlivanları halk niye alkışlasın. Senin sosyal demokrasi adına hiç mi söylemin yok? Sen halkın partisisin ama o halkına vereceğin bir umudun yok mu? Aslında uymayacağın vaatlerle kendinizi kandırabilirsiniz, ama halkı asla. Sosyal demokratlar bu politikaya, bu politikacılara mı bel bağlayacak? Yazık, yazık, bu Ülkeye, bu demokrasiye, Atatürk’ün emaneti CHP’ ye, temsil ettiğinizi sandığınız sosyal demokrasiye, size umut bağlayan ve oy istediğiniz bu yoksul ve omurgasıyla dimdik ayakta duran halka yazık ediyorsunuz.

Özet olarak, “Her mahalleye bir kuran kursu” türü içi boş politikalar, kalk la alay etmektir. Atatürk’e, Laikliğe, Sosyal demokratlara, bilime, çağdaşlığa ve CHP ye ihanet etmektir. Çünkü bu kaymanın (İhanetin) sınırı yoktur.

Delikanlı

 
Toplam blog
: 50
: 1009
Kayıt tarihi
: 03.04.08
 
 

Ben Delikanlı Aksaray ili Balcı Kasabasında hayli zaman önce doğup, ilk ve dahi orta okulu burada, ..

 
 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara