Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

09 Şubat '07

 
Kategori
Psikoloji
 

Omuzundaki kuşdan kimler haberdar??

Omuzundaki kuşdan kimler haberdar??
 

Son günlerde bu konuyla ilgili birkaç yazı ve bilhassa Can Yücel' in ' musallat taşı ' adlı yazısını okuduktan sonra fena halde bu konuya takmış bir durumdayım.

Çok klişe olacak belki ama eminim herkes ölümünden sonrasını görmek
ister... ailesini, arkadaşlarını, dostlarını, sevdiklerinin-sevmediklerinin neler hissettiklerini bilmek hatta bilhassa görmek ister... (ama sanırım anlatıcağım hikayenin kahramanı Mori gibi kimse yaşarken kendine cenaze töreni hazırlatmayı cesaret edemez.) Bizler günlük sohbetlerimizde 'neden hayatta iken onlara onları ne kadar çok sevdiğimizi söyle (-ye) miyoruz? ? ' yada ' neden ölümü-kaybedişimizi bekliyoruz? ? ' gibi soruları birbirimize sorarız. Sohbet sonunda ise
sevdiklerimize karşı sorumluluklarımıza, söyleyeceklerimize, değerleri paylaşıma açmaya, yeniden başlayacağız gibi tipik sözler verir konuyu bitiririz.

Şimdi anlatacağım hikayede; son günlerini yaşadığını bile bile hayata bakış açısını değiştirmeyen ve yaşam kalitesini düşürmeyen aksine ona nasıl sımsıkı sarılan (kaldıki sağlıklı bir insan geçirdiği küçük bir gribal enfeksiyonda dâhi psikolojisi değişip isyana kalkışabiliyor), hala eski yaşamına devam etmek isteyen hatta 'son 24 saatin olsa' sorusa tevâzu gösterip hâlâ yaşamakta olduğu herhangi bir gününü anlatabilen (ve yapmak isteyen) çok güçlü bir karakteri göreceksiniz..(tüm bunlara istinaden hikayeyi okuyunca hemen paylaşmak istedim.)

Mori
Mori Schwartz, hayat dolu bir üniversite profesörü...
1994'te vücudunda bir gariplik hissetmiş. 60'lık vücudu artık dans derslerini kaldıramayacak kadar bitkinleşmiş. Doktora gittiğinde yakında öleceği haberini almış:


Hastalık Mori'yi tekerlekli sandalyeye bağlamış. Dersleri bırakmış, evdeki bakıcının kollarında bebekliğe yeniden dönmüş: Kucaklanıp kaldırılır, başkası tarafından yıkanır, poposu pudralanır olmuş.

Düşünmüş o zaman:

"Kendimi bırakıp yok olmayı mı bekleyeyim, yoksa kalan zamanımı en iyi şekilde değerlendireyim mi? "

Sonunda ölümünden utanmamaya ve yaşamla ölüm arasındaki son köprünün bütün ayrıntılarını anlatmaya karar vermiş.
Hayattaki son dersi, "kendi ölümü" olacakmış.

Önce sevdiklerini toplayıp, onlara bir "canlı cenaze töreni" düzenlemiş.
Bizim ancak ölenlerin ardından yaptığımız sevgi konuşmalarını hayattayken dinleme ve gönlünce cevap verme şansını yaratmış.
ABC televizyonunun ünlü haber sunucusu Ted Koppel'ın programına konuk olunca üne kavuşmuş.
Dünyanın dört bir yanından mektup yazan, röportaja gelen insanlar ona "son yolculuk" u sormaya başlamışlar.
Mori'nin bu sorulara verdiği yanıtlar Türkçede de yayımlandı.
(Mitch Albom, "Öğretmenim Mori'yle Salı Buluşmaları", Boyner Y. 1997) Birbirinden ilginç o yanıtlardan benim aklımda kalan ders şu oldu:
"Herkes öleceğini bilir, ama kimse buna inanmak istemez. Oysa öleceğimize inansak, bazı şeyleri farklı yapardık. İnsan ölmeyi öğrenince yaşamayı da öğrenmiş oluyor. Budistlerin yaptığını yap ve her sabah omuzundaki küçük kuşa sor:
'- O gün, bugün mü? Hazır mıyım? Olmak istediğim insan mıyım? Kariyer, iyi maaş, araba ve ev taksitleri... hayattan istediğim şey bu mu? '"

"Şuraya uzanmış yavaş yavaş ölürken rahatlıkla söyleyebilirim ki, istediğin kadar güce ya da paraya sahip ol, yaşamı satın alamazsın" diyor Mori...
"- Son bir 24 saatin olsa ne yapmak isterdin? " sorusuna ise herkesi şaşırtacak kadar sade bir cevap veriyor:
"- Sabah kalkar, jimnastiğimi yapar, ardından çörek ve çayla kahvaltı eder, yüzmeye giderdim. Sonra arkadaşlarımı evde güzel bir öğle yemeğine davet eder, onlara ne kadar değer verdiğimi anlatırdım. Ardından ağaçlıklı bir bahçede yürüyüp renkleri, kuşları seyreder, doğayı içime çekerdim. Akşam sevdiklerimle bir restorana gidip yemek yer ve en güzel kızlarla tükeninceye dek dans ederdim. Ardından eve gelir mükemmel bir uyku çekerdim".

Sizin bunları yapacak vaktiniz var.
Bütün yapmanız gereken arada bir omuzunuza bir bakış atıp sormak:
"Bugün mü küçük kuş, bugün mü? .."

günlük sohbetlerimizde birbirimize ve kendimize sorduğumuz soruların aksine hikayeye istinaden .. kimler omuzunda ki küçük kuştan haberdar? ?

Mori'nin hastalığına karşı gücü, yaşama azmi, insanlara hastalığından hayat
dersi verme isteği hatta henüz yaşıyorken kendine cenaze töreni
hazırlatması...bütün hikaye aklıma şu sözü getirdi ''ölmeyi
öğrendiğinde yaşamayı da öğrenmişsindir.'' tadını çıkararak yaşamak
için illa ki acı çekmek, son günlerimizden haberdar olmak, keşkeleri ardarda söylebileceğimiz kadar yaşabileceğimizi bilmek mi gerekir..bence hayat bize verilmiş en büyük hatta tek armağandır. ânı yaşamak ve yaşatmak dileğiyle...

 
Toplam blog
: 26
: 906
Kayıt tarihi
: 31.01.07
 
 

Hayata yayılarak yaşamayı düşlerken, zamana sıkıştığımı fark ettim, tek sebebini çalışma şartları..