Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

12 Kasım '09

 
Kategori
Siyaset
 

On Kasım savaşları

On Kasım savaşları
 

Hayal güzeldir ama ne yazık ki, hayat gerçektir.


On Kasımda meclis karıştı. İktidarla muhalefet birbirine girdi. Mecliste sert tartışmalar yaşandı.

Bu gerilim yüklü oturumlar; başka bir deyişle, partiler arasındaki çekişmeler şüphesiz ki, toplumu da etkiledi. Halk nezdinde, zaten önceden var olan dalgalanmaları daha da artırdı.

Meclisi karıştıran sert tartışmaların önceki günkü nedeni, hükümetin öncülük ettiği "Demokratik Açılım"ın ön görüşmelerinin on kasımda yapılıp yapılamayacağıydı. Muhalefet, açılımı bu günde görüşmeye, "Atatürk'e ve cumhuriyete meydan okumak olduğu" iddiasıyla karşı çıkıyodu.

İktidar ise, bunun meydan okuma olmadığını, aksine görüşmelerin Atatürk'ün, "Yurtta sulh, cihanda sulh" sözüne ve anma törenine uygun düşeceğini söylüyordu. Ayrıca, Atatürk'ün ölüm yıldönümlerinde buna benzer bir çok görüşmenin yapıldığını anlatıyordu ama muhatabını bir türlü ikna edemiyordu.

Meselâ, Ak Parti Grup Başkan Vekili Suat Kılıç, DSP-MHP-ANAVATAN koalisyon hükümetinin 2001’in on kasımında meclis’in, "Türkiye’nin Afganistan’a asker göndermesine ilişkin yetki tezkeresini görüştüğünü" hatırlatıyor ama muhalefet buna pek kulak asmıyordu.

Açılımın ön görüşmelerini önleme adına dillendirilen maddi ısrarların etkisiz kaldığı durumlarda ise konu, duygusal kulvara çekiliyordu. Muhalif kanat, konuya hissi baktığını, iktidarın buna saygı göstermesi gerektiğini ifade ediyordu.

Gerçekten muhalefetin, "Demokratik Açılım"ın 10 kasım günü görüşülmesine karşı çıkması duygusal nedenlere bağlanabilir miydi? CHP ve MHP milletvekillerinin bu tavırları gerçekten içten miydi ?

Doğrusu bu hususta samimi olup olmadıklarını en iyi kendileri bilecektir. Çünkü duygusallık bir gönül işidir. Kimse, bir başkasının ruh dünyasını doğrudan okuyamaz.

Ancak insanların yüz ifadeleri, tavır ve davranışları, ruhsal durumları hakkında fikir verebilir. Buna göre, dünkü meclis oturumunda vekillerin sergilediği sert, saldırgan, gergin ve küfürlü tepkilerin, Atatürk'ün hatırasına duygusal yaklaşan bir ruh halini yansıttığını söyleyemeyiz.

Merhum Turgut Özal'dan önce, 10 kasımlarda bir dizi yasak vardı. O gün, sinemalarda film gösterilmez, tiyatrolarda oyun oynanmazdı. Radyo ve televizyonda sadece Atatürk'ten bahsedilir, onun sevdiği şarkılar çalınırdı. Gazeteler siyah başlıkla çıkardı. İçki içmek, satmak, kalabalık gruplar halinde dolaşmak yasaktı.

Özal'la birlikte bunlar aşıldı. Atatürk aleyhine işlenen suçlarla ilgili kanun halâ varlığını korumasına rağmen, hakaret içermeyen bazı eleştiriler artık, fikir özgürlüğü kapsamında yorumlanmaya başladı.

Akabinde görüldü ki, Atatürk düşmanı sanılan bir çok insanın aslında, onunla bir problemi yoktu. Onların tepkisi her hak taleplerinde, Atatürk'ün adını kullanarak kendilerini köşeye sıkıştıran sistem muhafızlarına idi.

Gerçekten de daha düne kadar atatürkçülük, toplumun bir kesimini tehdit amacıyla kullanılıyordu. Zamanla sağ kesimin Atatürk'ü, sahiplenenlerden daha gerçekçi yorumlaması, karşı tarafın tüm atışlarını boşa çıkardı.

Ne var ki, elindeki Atatürk düşmanlığı, irtica, gericilik vs. gibi savunma silâhlarını bir bir kaybeden malûm kesim, halâ geçmiş günlerin hayalini kuruyor. Sanki terörü bitirme, barış ve huzur teşebbüsü, "Atatürk İlkeleri"ne aykırıymış, iktidar da büyük bir suç işliyormuş gibi mecliste, "Atam eserlerine sahip çıkacağız!" misilli pankartlar açarak, ön kesmeye çalışıyor.

Dünya ile beraber bizim de değiştiğimizi/değişmemiz gerektiğini bir türlü görmek stemiyor.

İşin özeti, boş tartışmalarla zaman öldürmek; söyleyecek sözü olmayaların, sunulandan daha özgün proje üretemeyenlerin, yanlış yerde durduklarını bir türlü farkedemeyenlerin kaderidir. Kötü olan ise, kendileri gibi milleti de bu fasit dairenin içine hapsetmek istemeleridir.

Dünkü meclis görüşmelerden kısa bir nakil:

Ak Parti milletvekili Avni Doğan, Victor Hugo’nun “ağlama, gülme, bağırma, dinle ve anla” sözünü hatırlatarak muhalefete, “Biraz dinleyin ve anlayın. 10 Kasım yas günü değildir... Atatürkçülük (te) yas tutma değildir." diyor ve MHP'liler için, "Sizin probleminiz istemezükçülük, CHP ağzıyla konuşmak size yakışmıyor” ifadesini kullanıyor.

Buna, CHP sıralarından, “tetikçilik yapıyorsun” şeklinde tepki geliyor. Doğan da, “Bu ülkede kimin tetikçilik yaptığını millet bilir. Kimin mafyaya hizmet ettiğini, (kimin) darbecilerle kol kola gezdiğini bu ülkede herkes bilir” karşılığını veriyor.

CHP ve MHP’liler Doğan'dan özür dilemesini istiyor. Kabul etmemesi üzerine, sıra kapaklarına vurarak protesto ediliyor, MHP İzmir Milletvekili Erdal Sipahi, "ABD Başkanı talimatlarını verdi, kim bilir hangi üslupta emretti. ... İmralı’nın kılavuzluğu yapıldı... PKK ile koalisyon!" ifadelerini kullanıyor.

Ak Parti Grup Başkan Vekili Nurettin Canikli de buna, "... Kin kusuyor. Reddediyoruz!" yanıtını veriyor.

İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın, "Ak Parti dışındaki tüm partiler, bölge partileridir" demesi de yeni bir kavgaya yol açıyor. Bu sözlere, CHP ve MHP sıralarından tepkiler yükseliyor.

Bu sırada CHP’liler, "/Atam seni unutmadık unutturmayacağız, /Atam eserlerine sahip çıkacağız, / Cumhuriyeti sonsuza kadar yaşatacağız./" şeklinde pankartlar açıyor. Gerginliğin iyice artması üzerine Meclis Başkanı Şahin, oturuma 5 dakika ara veriyor.

Ak Parti milletvekili Suat Kılıç'ın, koalisyon ortağı oldukları dönemde Mavi Akım gazı için yapılan kapalı meclis oturumunu hatırlatması ve, “Türkiye’nin hangi menfaatlerini kime, kaç paraya sattınız?” demesi MHP'lileri çileden çıkarıyor.

MHP'li Kadir Ural, kürsüye yürüyor. Onu, Deniz Bölükbaşı ve diğer milletvekilleri takip ediyor. MHP sıralarından, "sen kimin p...sin? ... açılımınıza tüküreyim, ... indirin kürsüden, ... çık dışarı!" sözleri duyuluyor.

Ak Parti'lilerin de kürsüye yürümesiyle arbede yaşanıyor. Şahin, birleşime yine ara veriyor.

Son kavga ise AK Parti milletvekili Sat Kılıç’ın hitap süresinin uzatıldığı iddiasıyla patlak veriyor. Vural ve Şandır, "yeter artık!" diyerek kürsüye yöneliyor.

MHP sıralarından “Hepiniz şerefsiz oğlu şerefsizsiniz, ib...siniz” sözleri duyuluyor.

MHP'li Deniz Bölükbaşı, AKP'li Suat Kılıç'a, "Sen nerenin p...n" diye bağırıyor. Mescide giden en kestirme yolun muhalefetin önünden geçtiğini de hesaba katarak, "Nasıl olsa namaza (buradan) geçeceksin!" dediği duyuluyor.

Resim: iskefiyeyosunu.blogcu.com/konugum-ol_34530021.

 
Toplam blog
: 462
: 707
Kayıt tarihi
: 28.04.07
 
 

Emekliyim. Herkes gibi benim de bir dünya görüşüm var. İnsanların farklı fikir ve inançlara sahip..