- Kategori
- Anılar
Ön koltuklar

Dügün ve nişanlara ev sahipliği yapan taşra sinemaları ise yok olup gitti.
Köy minibüsünün ön koltuğunda yer kapabilmek için, babamızın "Hadi şehre gidiyoruz" demesini dahi beklemeden kalkardık yataktan. Şehir, benim için haftada bir gidilen, yeni mantar tabancalara ve horoz şekerlere hayran kalınan bir yerdi. Camekanda döne döne kızaran tavukların acısını hissettiğimi hatırlayınca gülümserim... Dayımın beni karate filmi diye babamdan habersiz elimi tutarak götürdüğü açık seçik film karakterleri ise hala belleğimde. Mahallenin diline düşmekten korktukları için, gizli kaçamak ailelerini atlatarak şehir pastanelerinin üst katındaki sotelerde cilveleşen abimin arkadaşlarını yakaladığımda pek şaşırmamıştım. "Gördüklerini söyleme" diye nasihat ederek bana verdikleri birkaç lira demir bozukluğu da evimizin dolabında saklıyorum.
Zaman geçti, zamane gençleri gelişti. Köy minibüslerinin şehre inmesine kısıtlama getirildi. Dügün ve nişanlara ev sahipliği yapan taşra sinemaları ise yok olup gitti. Kurulan pazarların yerini alışveriş merkezleri tutarken, elinden tutarak bir yerlerde birşeyler ısmarlamak istediğimiz çocuklar elimizden kayar oldu. Bozuk paralarla nostalji yaparken, belli belirsiz alandaki sevişmeler gözümüzü tırmalar oldu. Ön koltuklardaki muhabbetlerdi emniyet kemerimiz.. Biz köyden şehre inince mi değişti hayat, yoksa hayat değişti de biz mi geç indik. Camekanda kızaran tavuklar, vitrindeki cansız mankenler....