- Kategori
- İlişkiler
Önce İliş Sonra Evlen
Ah bu ilişkiler, ilişkilerimiz, ilişemeyişlerimiz…
İlişkiye yapılan ‘’güven yatırımı’’ ne kadar fazlaysa, anlaşma, uyuşma, sağlıklı devam eden birliktelik mutlak oluyor aslında. Ve biz, hepimiz bunu bile bile nasıl da hor kullanıyoruz değil mi?
Kıskançlığın, aşırı kıskançlığın, rahatsız edici kıskançlığın, boğan kıskançlığın en büyük sebebi ‘’kendimize olan güven eksikliği’’…
Özgüveni az olan bir kadın/erkek, karşısındakine de güvenemez. Güven veremez.
Güven sevgiyi arttırır, bağlılığı anlamlandırır.
İlişkilerimizi kopma noktasına getiren güvensizlik, kıskançlığa, kıskançlık tartışmaya, tartışmalar aşırı dozda saygısızlığı yükler ilişkiye. Hepsi birbiriyle bağlantılı, hepsi birbirinin sebebidir aslında.
Masal gibi başlayan ilişkiler neden sonrasında ‘’ben bu adamla/kadınla mı evlendim’’ noktasına geliyor? Bunun cevabı net aslında. EVET SEN BU ADAMLA/KADINLA EVLENDİN!
İlişkiye başladığında heyecanından, aşkın gözünü kör etmişliğinden, heyecanından ve en önemlisi karşındakine önce iyi yönlerini gösterme telaşında olduğundan ya da görmezden gelip, evlenince düzelir diye halının altına süpürdüğünden dolayı sen bu adamla/kadınla evlendiğini sadece biraz geç anladın.
Arkadaşlarınla görüşmeni istemeyen kız arkadaşına ‘’senin yanında olmak daha güzel ne yapayım ben arkadaşlarımı’’ dedin, arkadaşlarınla dışarı çıkmanı istemeyen erkek arkadaşına ‘’ben evde hep seni beklerim hayatım’’ dedin, içinden de ‘’ayyy beni çok seviyoooo’’ diye geçirdin. Birbirlerinin ailesinden hoşlanmayan ya da az hoşlanan çiftler ‘’evlenince düzelir ya da evlenince çok mu görüşeceğiz zaten’’ dediler… (AMA İÇLERİNDEN)
Sonra ne oldu?
Bir çatı altına, büyük heyecanla, mutlulukla, yukarıda bahsettiklerim ve daha fazlasını halının altına süpürerek giriverdiler. 1 ay, 3 ay, 5 ay artık o cicim ayının ne kadar sürdüğüne bağlı ? O cicim ayının sonlandığı, bir gece yatarken ya da bir sabah uyanırken anlaşılıyor zaten… Büyüklerin tabiriyle kakım aylarına girilmiş bulunuluyor. Ve o ilişki esnasında halının altına süpürülenler, ne var ne yok sızmaya başlıyor. Burada çok önemli bir şey var… Karşısındakini olduğu gibi kabullenebilmek. Kabullenmek içinse görmek, göstermek gerekli değil mi sevgili okur?
Kaybetmemek için gizlediklerimizin, daha büyük yıkım olabileceğinin farkındalığında olmak gerekir.
İnsanlar ne yazık ki ilişkilerin başlangıcında kendileri gibi olamıyorlar. Buna çoğu insan yapmacıklık dese de, ben yapmacıklık değil de, saklanma diyorum…
Karşı tarafı kaybetmemek için, ne kadar iyi yönü varsa süsleme ve gösterme, kötü olduğunu düşündüğü davranış, düşüncelerini saklama… Saklanma.
Ve saklananlar bir gün mutlaka sobeleniyorlar. Aslında başında tolere edilebilecek davranışlar, düşünceler sonradan ortaya çıktığı için güvensizlik, karşılıklı haklı olma yarışları, çekememezlik, çekilmezlik başlıyor.
İlişkilerde unutmamamız gereken en önemli şey ‘’ karşımdaki bana tahammül etmek zorunda değil, o benden farklı bir birey. Ben onun anası, babası değilim. O da benim gibi mutluluk beklentisi olan farklı biri.’’ Hepimizin nasıl sevgiye, şefkate ihtiyacımız varsa, karşımızdaki kişinin de buna ihtiyacı var.
Evlenmeden evvel, evliliğe dair, evliliğin kötü gideceğine dair en ufacık bir şüphe varsa içimizde, ya evlenmemeliyiz ya da karşımızdakini bir süre daha tanımak için zaman geçirmeliyiz.
Çünkü boşanmak evlenmek kadar hoş olmuyor. Severek de, vazgeçerek de ayrılsan farketmez.
Sen kendin ol, kendini sev, doğal ol, saklanma.
O zaman karşına ne bir ebe çıkar ne sobelemeye çalışan…
Ne yapıyormuşuz?
Önce dürüstçe, olduğumuz gibi ilişiyor sonra ''benimle evlenir misin'' ya da ''eveeet eveeet'' diyormuşuz.
Saygılarımla.