Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

27 Mart '20

 
Kategori
İlişkiler
 

Sevgimize virüs bulaşmaz (mı?)

Yok artık, daha neler!..
 
O kadar da değildir di mi? Elimizde bizi biz yapan en değerli kaynağımıza da virüs bulaşmaz di mi?
 
'Sevgimizi de kaybetme ihtimalimiz var mıdır?', diye düşünmemiz gerekir mi?
 
Endişelenmeli miyiz?
 
Bu kadar büyük bir nüfusu barındıran dünyada, sevgisiz kalabilir miyiz?
 
Sevgisini kaybetmiş bir kalabalığın içinde var olunabilir mi?
 
Tüm bunlara, 'Sanmam!..' diyesi geliyor ilk anda insanın ama şu son zamanlarda hiç sanılmayanlara şahit olununca da, olur mu acaba diye bir tereddüt sarıveriyor aklını, sanmam diyenin.
 
Bu kadar endişeli ve korunaklıyken, aralarımıza konulan mesafenin, göz göre göre bizi daha da huzursuz ettiğini söylemek için "konunun uzmanı" olmaya gerek yok. Hiç bir şeyin eskisi gibi olmayacağı söylenen, yeni bir dünya düzeni için hangi arada hazırlanmamız gerekiyordu da biz kaçırmış olabiliriz ki? Biz dünyanın daha güzel olması için çabalarken, daha da huzurlu bir yuva olması için hayaller kurup, nesiller yetiştirmeye çalışırken, bu gelen değişim haberleri, bizi bizden bile uzaklaştıracak kadar güçlü bir korku salmaya başladı bile. Her geçen gün, yavaş yavaş "tatil" modundan çıkıp, endişe moduna geçmeye başladık, dünya nüfusundaki azalış rakamlarının istatistik tablolarındaki artış eğilimlerine bakarken.
 
'Yeni bir dünya düzeni doğuyor' diyorlar, bizim duymamızı sağlayacak kadar yüksek bir sesle.
 
Duymayanımız kalmamıştır. Hangi duyduğuna inanması gerektiğini tartışan akılların, yorgun hücreleri, karar vermekte zorlanır durumdayken, duymasının bir anlamı olmasa gerek. Çünkü, neye hazırlandığımızı bilmeden, nasıl hazırlanalım.
 
Koca gezegen endişeli ve korku solurken, tedirgin ciğerlerine, aklımıza söz geçirmek hiç de kolay değil.
 
Hatta gittikçe daha da zorlaşacak gibi görünüyor. 
 
Yüreğini yüreğimde barındırdığıma dokunamıyor ve kokusunu ciğerime çektiğime sarılamıyorsam endişesizce ya bu tünelin karanlığında ışığı bekleyeceğiz ya da farkına varacağımız en değerli gücümüzü hatırlayacağız. 
 
Hatırlama olasılığımız yoktur elbette ama kimse itiraz etmez sanırım bu hatırlatmaya: Hani doğduğumuzda, bilinmez hayatımızın ilk nefesini ciğerimize çektiğimizde, can havliyle ağladığımız o andan itibaren; bizi bu bilinmez hayata bağlayan tek bir güç hissetmiştik. O güç, sizce de Sevgi değil miydi?
 
İşte tam da o andan itibaren, bizi bağrına basanların sevgisini hissederek güvenmedik mi, hayat yolculuğunun öyle bilinmediği gibi, pek de zor geçmeyeceğine. Hatırlasanıza, en zorlu engelleri geride bıraktığımız zamanlar, sevgisinden güç aldıklarımızın izleriyle dolu değil midir?. Bizi en ince köprülerden geçiren, en derin kuyulardan çıkaran hep bu güçlü sevginin varlığı değil miydi?
 
İnkar etmek haksızlık olur. O sevgiyi hissederek bugün yetişkin olan herkes, şimdi dünyaya getirdikleri kendi canparçaları için güçlensinler diye aynı sevgiyi, kamyonlarla dökmüyorlar mı önlerine?
 
O zaman neyin korkusu bu üzerimize sinen, sindirilen!.. Bizim sahip olduğumuz tek güç yüreğimizdeki sevgi, ciğerimizi de korur, ciğerimizde kokuları olanları da. Bu dünya düzeni değişse de, değişmeyecek tek şey sevgi. Sevgiyi göstermenin şekli yöntemi değişebilir ama hissettirdiği güç hep aynı kalacaktır. Tıpkı, yakınımızda olmayan ama varlığını hissettiğimizde, sevgiyle sımsıcak olan yüreğimiz, ışıldayan gözlerimiz, sevinçle çarpan kalbimiz gibi. 
 
Sevgi mesafe tanımaz, engel bilmez, süresiz ve sınırsız erişime sahip en büyük şifa kaynağıdır. Tek yapılması gereken ise çok basit: sadece sevmektir. Kalp olarak bilinir kaynağı ama aslında varlığımızın özünden gelir. O yüzden sevmek için herhangi bir organa ihtiyaç yoktur. 
 
Düşünün!..
 
Çok sevdiğinizi, yanında olmayan, uzağınızda olanı. Hemen yan odada, hatta koltukta yamacınızda olanı düşünün, sevdiğinizi düşünün. Sevginizi hissedin. Güzelliğini fark edin. Öyle güzeldir ki, önce sizi güzelleştirir, güçlendirir, sonra yerinde duramaz taşınıverir sevdiğinize, hem de o an. Onun da bedenine güç verir, varlığına huzur. 
 
İnanmıyorsanız, sizi koşulsuz seven birini hatırlayın. Sevgisini hissettiğinizde nasıl güçlendiğinizi. Nasıl her engeli aşabilecek kadar güçlü hissettiğinizi hatırlayın. 
 
İşte bu sevgiye hiç bir virüs bulaşamaz. Nasıl bir düzen kurulacaksa kurulsun, içinde biz, bizde bu sevgi oldukça, dünyanın sevgisiz kalması mümkün değil. Bizi bu virüsten koruyacak olan gücümüzün de kaynağı bu sevgi olacak; bu canımızı yakan, huzurumuzu kaçıran günlerin üstesinden gelmemizi sağlayacak gücü bulacağımızda kaynak da bu sevgi olacak. 
 
Unutmayın yüreğinizdeki sevgiye virüs bulaşamaz ve siz bu sevginizi, tüm sevdiklerinize hiç temas etmeden de ulaştırabilirsiniz!..
 
Birol Boyacıoğlu
Alfa-Bionerji Terapisti
 
Toplam blog
: 56
: 123
Kayıt tarihi
: 14.01.17
 
 

Reklam ve Halkla İlişkiler ile başlayan profesyonel yaşama, değerli markaların hayat bulduğu iç m..