- Kategori
- İlişkiler
Yoksun, Ama Varlığın Her Yerde
“Uzak, sessiz, saygılı bir duruş ve hâlâ tüten bir yüreğin sıcaklığıyla…”
Bir gün biri çıkar gider hayatınızdan.
Usulca , sessizce, sezdirmeden, vedasız…
Öylece kalıverirsiniz.
Gerçeği kabullenemezsiniz bir türlü. Birlikte çıktığınız bir yolda, birbirinizi nasıl tükettiğinizi, sevginizin nasıl azaldığını, tutkunun,, heyecanın yok olduğunu, her şeyin sıradanlaşıp alışkanlığa dönüştüğünü görmemiş olmanın travmasını yaşarsınız.
Üzerine boş, gereksiz, lüzumsuz şeyler yazılmış bir kâğıt parçası gibi buruşturulup atılmış hissedersiniz kendinizi.
Dipsiz bir boşluk büyür içinizde, kimselere anlatamadığınız.
Bunu hak etmemiş olmak mı, hayal kırıklığına uğramak mı, reddedilmiş olmak mı, yoksa peşinizi bir türlü bırakmayan unutamadığınız anılar mıdır sizi üzen, öfkelendiren, savuran, bilemezsiniz…
&
“… kafanızdan bir türlü çıkmak istemeyen, sonsuza kadar sizinle yaşayacak olan bazı şeyler mutlaka vardır” der Dostoyevski.
Hangimizin yoktur ki?
Hangi yaşta olursak olalım belleğimizin kuytularında özenle sakladığımız, kendimize ait bir kutsiyetle sarmaladığımız o anılar bizimle birlikte yaşar ve ölürler.
Kimsenin bilmesi gerekmez.
Hatta bazen bilmesi gerekenlerin bile…
Zira ağır hasar görmüş bir gururu, hangi el onarabilir ki, kendinizinkinden başka?
Ve, bilirsin ki, yalnızlık değildir hissettiklerin.
Kimsesizliktir!
Yaşadıklarından değil, elindeyken yaşayamadıklarından pişmanlık duyarsın.
Sonra , sorarsın kendi kendine,
“Bir ürperişi, nice pişmanlıkla ödemek”* midir aşk?
*Louis ARAGON