Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

04 Kasım '09

 
Kategori
Güncel
 

ÖNÜM ARKAM SAĞIM SOLUM DOMUZ GRİBİ

ÖNÜM ARKAM SAĞIM SOLUM DOMUZ GRİBİ
 

RESİM:ALINTI" Allah seni ve hepimizi domuz gribinden KORUSUN."


Panik içindeyim her yerde domuz gribi konuşuluyor, yazılıp, çiziliyor. Televizyonlar, radyolar yetmedi internette de. Gündemimize kurula kurula oturdu, oturdu da korkulu rüyamız oldu. Önümüz, arkamız, sağımız ve de solumuz H1N1 virüsü. Sobe… Sobe…

Bu ne böyle? Gerildik ayol çoluk çocuk. Yok, maske takın yok dezanfektan kullanın. Ağzınızı ılık tuzlu suyla temizleyin. Ellerinizi ağzınıza, burnunuza götürmeyin. Otobüslerin tutunacak yerlerine, kapı kollarına, elden ele dolaşan paralara dikkat. Dikkat oğlu dikkat.

İyi de nereye kadar?

Evinizde mikrop barındırabilecek yerleri durmadan dinlenmeden çamaşır suyu ile silin. Ay ben balerina süper cifmiyim ya temizlik manyağı olacağım bu gidişle. Lavaboları ov, tuvaletleri temizle, evyenin etrafındaki mermer tezgâhı sil. İyi de bu işleri yaparken ben mikrop kaparsam ne olacak? Kim bakacak bana. Karantina altında tek başıma mı çekeceğim bu illeti dışarıda hayat akıp giderken? Düşündükçe karabasanlar yerleşiyor yüreğime. Herkesten kaçmak, saklanmak, hiç bir yere gitmemek isityorum. Belki o zaman korunabilirim bu virüsten. Lâkin bu da çözüm değil ki? Ev halkı onlar da sokağa çıkmak, işlerine, okullarına gitmek zorundalar. Allah’ım sana inandım, sana sığındım bizleri virüslerden koru Yarabbim.

Aslına bakarsanız düne kadar pek de umursamıyordum domuz gribini. Televizyondaki programlara, gazetelerde yazılıp çizilenlere, internet sayfalarında okuduğum haberlere, maille gelen korunma yollarına. Tamam, ortalarda elini kolunu sallayarak dolaşan bir virüs vardı var olmasına ama tüm yazılıp çizilenleri medyanın abartması olarak algılıyordum. Böyle düşünmek rahatlatıyordu belki de beni. Lakin dün iş yerine bomba gibi düşen habere kadar. İki arkadaşımız domuz gribine yakalanmış. Sıcak haber. Bir anda allak bullak olduğumuz yetmiyormuş gibi bir de yemekhanede yemek yediklerini öğrenince kasılıp kaldık. Gerçi binalarımız ayrı bu arkadaşlarla ama ortak kullanım alanları var yemekhane gibi, servis gibi. Servis dedim de servislerin hemen hepsi öğrenci taşıyor bizi almadan ya önce ya da sonra. Bizler de öğrencilerin oturdukları koltuklara oturuyoruz. Otobüste ya da dolmuşta bizden önce kimin inip bindiğini bilmediğimiz araçlarda boş yer bulma sevinciyle oturuyoruz koltukalra, borulara tutunuyoruz ayakta isek. Vay halimize.

Öksürüp tıksıran insanlara şüpheli gözlerle bakıp uzaklaşsak da yanlarından sakınan göze çöp batar, çağırma düşüncelerinde domuz gribini, gelip seni bulmasın felsefesine sığınıp da kötü düşünceleri uzaklaştırmaya çalışıyoruz zihnimizden. Faydası olur mu ki?

Bu nasıl bir salgın? Aklıma uzun yıllar öncesinde vebadan veya cüzdamdan ölen insanlar geliyor. Bir yolu yok mu virüsün yayılmasını engelleyecek? Aşı… Uzun uzadıya, enine boyuna konuşulan. Yaptırsak mı yaptırmasak mı? İkilem içindeyiz. Yaptırmasak, domuz gribiyiz belki de… Yaptırsak? İşte onu bilmiyoruz. Drup dururken, aşı da olsa, virüsü almak vücuda ne kadar doğru? Yaşayarak, deneyerek, yanılarak öğreneceğiz. Başka çare yok gibi.

Haberi ilk dinlediğim ana götürüyor beni düşüncelerim. İşten henüz gelmiş ve mutfağa girmiştim yemek hazırlamak için akşama. Her zamanki gibi radyom açıktı. Bu arada söylemeden edemeyeceğim mutfakta iş yaparken radyo dinlemek en büyük zevkimdir. Her neyse, konuyu dağıtmyayım. Hımmm… Nerde kalmıştık? Hatırladım mutfaktayım, sebze ayıklıyorum. Aysbergleri, taze soğanı, maydonozu yıkayıp sirkeli suya koyuyorum daha iyi temizlemek adına. Haberleri veriyorlar radyoda. Çok ünlü habercilerden biri veriyor domuz gribi haberini ve bir yetkiliye bağlanıyor canlı canlı. Sesi tizleşiyor peş peşe soruları sıralarken. Kulaklarımı delip geçiyor. Yetkili bir okulda görüldüğünü, gerekli önlemlerin alındığını, panik yapacak herhangibir durumun olmadığını söylüyor. Tam “oh” diyeceğim, diyemiyorum çünkü o ünlü haberci feveran ediyor “Salgın bekleniyor mu? Söyleyin ne kadar hızla yayılacak?”

Ne demek istiyor diye düşünüyorum. Düşünürken de diğer söylediklerini duymaz oluyorum. Yayılacak mı gerçekten yoksa yayılması mı isteniyor diye bir duyguya kapılmama sebep oluyor radyodaki kulak tırmalayıcı ses. Bir süre kalıyorum öylece elimde bıçakla. Sonra toparlanıyorum. Ben feveran eden sese değil de yetkili ağzıdan duyduğum “Her şey kontrolümüz altında, endişelenmeyin.” cümlesine inanmak istiyorum. İnanıyorum da.

Anlamadığım şu ki… Bir okulda göründü virüs önce. Gerekli önlemler alındı ama nasıl oldu da engellenemedi başka yerlere de sıçramasına bu hastalığın. Neden ölümler yaşanıyor. Gerçi dün akşam bir kanalda bu hastalığı yenen bir muhabirle röportaj yapıldı ama yine de ölüm korkusu fena yakıyor insanın canını. Acabalar gelip yerleşiyor usunuza siz kovsanız bile tüm kötü düşünceleri.

Eee… Ne yapacağız bu durumda? İnsan önce kendi kendinin doktoru olmalı ama değil mi? Barıştan yanada olsam zırhlarımızı kuşanıp savaşalım havada asılı kalan bu virüsle. Kork bizden H1N1 misin nesin. Şerbetliyiz biz. Ne radyasyonlu çaylar içtik vaktiyle. Kuş gribine aldırmadan devam ettik tavuk döner yemeye. Deli danalı kırmızı etler bile vız geldi tırıs gitti. Hele hele hormonlu, genetiği değiştirilmiş sebze ve meyvelerle yaşamaya öyle alıştık ki… Aldırmıyoruz bile bunlara. Senden mi korkacağız yani? Kim korkar hain virüsten? Biz değil tabii ki. Arbede var bundan böyle aramızda. El mi yaman bey mi? Sen mi yamansın biz mi? Şimdilik bilmiyoruz ama ilerleyen günlerde olayın gidişatına bakıp karar vereceğiz artık.

Şimdi… Bu kadar laf yeter. Günlük hayat dönme vakti, vakit.

Hadi evladım, iç şu nar suyunu üzme beni. Uğraştım sabah sabah işi gücü bırakıp da. Dur, dur çıkmadan C vitamin tabletini de al yanına. Maskeni takmayı unutma. Üç dört saatte bir bu dezanfektanı kullan, ellerini koru. Ellerini ağzına burnuna götürme. Gün içinde de bol bol ıhlamur, yeşil çay tüket. Aferin sana, aferin. Tuzlu suyla gargara yaptın mı? Temizledin mi buruncuğunu? Ohhh… Çok şükür hazırsın artık dışarıya çıkmaya. İyi dersler yavrum. Allah zihin açıklığı versin. Seni ve hepimizi domuz gribinden korusun.

04.11.2009

 
Toplam blog
: 755
: 776
Kayıt tarihi
: 13.06.07
 
 

Ankara'da doğdum. İlk, orta, lise ve üniversite eğitimimi Ankara'da tamamladım. AÜİF iş idaresi b..