Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

29 Mart '16

 
Kategori
Siyaset
 

Önyargılarımız aklımızı esir alıyor

Günlük yaşamımızda tüm davranışlarımıza yön verdiğini sandığımız aklımız, kimi zaman duygularımıza yenik düşüyor, kimi zaman egolarımız aklımızın önüne geçiyor, çoğu zaman da önyargılarımıza tutsak oluyor.

İnsanların özellikle de genç yaşlarda daha duygusal davranmasını anlamak mümkün.

Kişiliğimizin tan oluşmadığı ya da yeterli eğitim almadığımız dönemlerde davranışlarımızı egolarımızın belirlemesini de bir yönüyle kabul edebiliriz.

Ancak eğer, önyargılarımız aklımıza hakim olmuş ve irademiz dışında bizi ve davranışlarımızı yönetir hale gelmişse, burada sorunlu bir durum vardır.

Eksik bilgi tamamlanabilir, yanlış bilgi düzeltilebilir, zaman içerisinde düşüncelerimiz değişebilir ve hatta inandığımız, mutlak doğru kabul ettiğimiz ideolojilerimizde dönüşümler olabilir.

Ama önyargılarımızdan kurtulmak çok kolay olmuyor.

Bu önyargılar gözlerimizi kör, kulaklarımızı sağır edebiliyor.

Hem kendimize, hem birlikte yaşamak, paylaşmak zorunda olduğumuz insanlara yaşamı zehir etmenin ötesinde, yaşam kalitemizi de olumsuz etkileyebiliyor.

Önyargıların temelinde çoğu zaman eksik bilgiden kaynaklı şartlanmalar olduğu gibi, araştırma, sorgulama, analitik düşünme kültürümüzün olmayışı önemli bir etken.

Kendi bildiklerimizi mutlak doğru kabul edince de onun eksiklerini, hatalarını, zararlarını görme olanağımız da olmuyor.

Durum böyle olunca, bizim gibi düşünmeyen, bizim gibi davranmayan, bize benzemeyen herkes; önce yabancı, sonra öteki, daha sonra da yok edilmesi gereken düşmana dönüşüyor.

Ötekileştirdiğimiz bu kişilere karşı önce bakışımız, sonra söylemlerimiz, devamında da ilişkilerimiz değişiyor.

Kin ve nefrete dönüşen bu ötekileştirme, aşağılama ve giderek yok sayma eylem ve davranış biçimi, bizi ne yazık ki; zaman içinde önyargılarımızın esiri haline getiriyor.

Oysa önemli olan bizim gibi düşünen değil, farklı düşünenlerle ortak paydada buluşabilmek, onları anlamaya çalışmaktır.

Ayrışan değil, örtüşen yanlarımızı öne çıkararak, ortak aklı bulmaya çalışmak dururken, ötekini alt etmeye dayalı bir yaklaşım; akıl sağlığımızı bozduğu gibi, içinde yaşadığımız çevrede ve insani ilişkilerimizde onarılmaz yaralar açabiliyor.

Sevgi, dostluk, hoşgörü gibi kavramların unutulmaya yüz tuttuğu toplumumuzda, bir birimizi anlamaya, dinlemeye, tahammül göstermeye yönelik çaba ve niyetleri arttırmadığımız sürece bu anlamsız kavgalar bitmeyecek.

Son günlerde giderek artan kutuplaştırma ve toplumu germe siyaseti, bu alandan rant devşirmeye çalışanların işine gelebilir ama tek umudu ve çıkarı barışta olan yurttaşları daha çok huzursuz ve mutsuz eder.

İktidar olmayı, çoğunluğun azınlığa tahakkümü gibi gören egemen çevreler de, çoğunluğun iradesine saygı gösterme duyarlılığını göstermeyen muhalifler de bu kavga ve çatışma ortamından sorumludurlar.

Ne yaptıkları yanlış uygulamalar ve çatışmacı siyaset tarzlarına bulmaya çalıştıkları uyduruk mazeretler yüzünden iktidar, ne de toptancı bir muhalefet anlayışına mahcup gerekçeler bulmaya çalışan iktidar karşıtları, bu sorumluluktan kurtulamayacaktır.

Toplumu böylesine karamsar, mutsuz, umutsuz bırakmaya hiç kimsenin ya da kurumun hakkı da yoktur, yetkisi de.

Bu kaos ortamından beslenmeye çalışanlara da, kaosun nedeni olanlara karşı da sessiz kalma, kabullenme lüksü olmayan bizler; barış, demokrasi ve özgürlük taleplerimizi ısrarla ve inatla sürdürmeye, bu uğurda mücadele etmeye mecburuz.

Bu mecburiyet, geleceğimizin güvencesi olan çocuklarımıza karşı sorumluluğumuzun, vicdan sahibi bireyler olarak toplumsal görevimizin gereğidir.

Tüm kişisel beklentileri, grupsal ya da siyasi çıkar ve kaygıları, durmaksızın beyinlerimize şırınga etmeye çalıştıkları korkularımızı ve tüm bunlardan kaynaklı önyargılarımızı bir kenara koymanın,

Konuşmaya, dinlemeye ve anlamaya dayalı diyalog ortamını geliştirmenin,

Öteki olarak algıladığımız kişi ve gruplara karşı sevgiyle yaklaşmanın,

Bizim gibi olmayanlarla empati kurmanın, tam da zamanıdır.

Hiç vakit geçirmeden, kendi zihin dünyamızda bir yenilenmeye gitmek,

Çevremizde gelişen olaylara önyargısız, objektif, akılcı ve pozitif yaklaşmak,

Barış içinde, eşit yurttaşlık temelinde bir arada yaşayabilmenin ortam ve koşullarını oluşturmak için mücadele etmenin tam da zamanıdır.

Gelin hep birlikte bir ütopyayı gerçekleştirmek için yola çıkalım.

Sevgi, saygı, dostluk köprülerinden oluşan bir ihtimam toplumunu kurmak, zor ama imkansız değil .Koşulsuz bir barış için yüreğimizi ortaya koymanın zamanıdır.

AYHAN ONGUN(Gazeteci-Yazar) 29.03.2016/BODRUM

 
Toplam blog
: 396
: 168
Kayıt tarihi
: 13.01.10
 
 

Barış içinde, birlikte yaşayabilmek adına insan ve emek odaklı paylaşımlardan yanayım.   Öğretmen..