Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

12 Eylül '13

 
Kategori
Turizm
 

Orda Bir Köy Var Uzakta...

Orda Bir Köy Var Uzakta...
 

Ay Işığı Manastırının, restorasyon sırasındaki hali.


Git git bitmez yol. Cunda’dan çıktık, kendimize, kendi kafamıza göre el değmemiş plaj arıyoruz. Plajın el değmezi mi olurmuş. Buralarda turizm, yeni gelmiş havalarında ya. Dedik hani bakir, cennetten bir kıyısı olan. Palmiye yapraklarından yatağı, Rüzgardan da yorganı, midyelerden balıklardan üç öğün yiyeceği bol, akşamları da kumlardan yastığı olan, yıldızlarla merhaba diyebileceğim, Samanyoluna kendimizi kaptırabileceğim bir yer ararken, kendimizi tam teşekküllü  hastane gibi, tam teşekküllü, içinde kuzusu olan  kümes hayvanlarının  yanı sıra, boy boy ineklerin bulunduğu bir plajda bulduk.

Neden tam teşekküllü? Öyle ya. Buraya gelenlerden beklenti ne olabilir? . İstenmiş ki, buraya gelecekler, konforlu bir  pansiyon-motelle karşılaşsın. Sabahleyin horoz sesleri ile uyanılsın. Yakından görmediği ineklerle resimler çektirilsin, afili horozlarla tanışsın.

Yol yarım saat sürüyor. Yolun yarısı toprak ve ondüleli. Bir an kayboldum diyorsunuz. Git git, ortalıkta tek canlı yok. Canımız sıkılıyor tabi. Dönemezsin. Sarsıla sarsıla yol alıyoruz. Arabanın geçen yıldan kalma tozu toprağı varsa, hepsi de bu yolda dökülmüştür deyip, “iyi iş yaptık bari” diye düşünmeden edemiyoruz. Neyse ki, “ iyi halt ettiğimizi sonrada anladım. Tam karşı kıyıda kıpırdanmalar, beyaz slüetler gördük. Evet, evet, orada bir köy var uzakta.

Sahi yol neden ondüleli. Güya burayı Sabancı'lar bozmuş. Belediye ile mahkemeleşmişler. Davayı belediye kazanmış. Ama  yola el atmamış. SİT alanı diyedir muhakkak. İzmir 1. kordon da SİT alanı n'oldu? Eski Arnavut kaldırımı taşlarını sökü söküverdiler. Bir parça da  "mostra"lık olsun diye bıraktılar. Belediye bu 10 KM.lik yolu neden iyileştirmez?

Burada tesisleri kuran, iyi yatırım yapmış. Turizm bilgisi de varmış. Ve köydeyiz. Herkesten ayrı, gözden ırak, gönüllere yakın “orda bir köy var uzakta’nın"  hamisi, kurucusu. İçinde her şey dahil, kendin ye, kendin pişirden tutun da,  çeşitli  durumlara el atılmış. Kendi elektriğini kendisi bulmuş. Kendi suyunu, kendis çıkarıyor. Kendi ineğini kendisi sağıyor. Kendi tarlasını kendi ekiyor. Dünyanın en küçük enginarını kendisi üretiyor. Kendi yağını, pekmezini, turşunu neyim.

Bir çiftlik burası. Her bir köşe, pırıl pırıl. Süt, kaymak, yoğurt, peynir o iki azman boğadan. Kümes hayvanları da müesseseye katkı sağlıyor. En lüks pansiyon da elinizin altında. “Pirinci senden, sarması benden, kurban olsun sana evin kedisi sarman”, der gibi.

Başlı başına bir köy yaratmış burayı yaratan adam.. Pansiyonculuk da var. Buranın yatırımcısı koskoca köyün  muhtarı da o, paşası da o, kotaranı da o.  Ve de turizmi iyi biliyor. Kendisi  Boston College Newbury mezunu. Bizdeki bir nevi turizm yüksek okulu. Sonra, Kıbrıs Mass Media’dan ayrıca mezun. Kıbrısı ve Ege’yi iyi etüt etmiş. Tarlasındaki doğal ürünleri kullanıyor.

Burası birinci dereceden SİT alanı ve aynı zamanda milli park. İsmi Patriça ( Pateriça) . Daha ilerideki kilise onarım görmüş. Güler Sabancı her yıl orada özel misafirlerini ağırlıyor. İçinde bulunduğumuz ayda İdil Biret, burada, piyano resitali verdi. Ya, işte böyle böyle. biz kayboluyoruz endişesi ile ondüleli yollardan hoplaya zıplaya yol alırken, bir kültür kumkumasına dalıyormuşuz, meğer, haberimiz olmamış. Hani ne derler, dıştan bakma, aldanırsın.

Denizi kristal ayna gibi. Tereddüt ediyorsunuz ayağınızı sokmağa, kırılıverecek gibi sanki. Tabanı çimen gibi otlarla döşeli. Halıda yürür gibi, git gidebildiğinizce. Epey sonra ancak derinleşiyor.

Burada kalmak, stresten uzak, asude bir kafa ile dönmeğe bedel. Bulgurunuzu, salçanızı, pekmezinizi, değirmenden gelen ununuzu istiflemişsiniz. Ara sıra inek kapınıza gelip böğürerek hatırınızı soruyor, köyün delikanlısı  bastıbacak horoz da eşiğinizi pislemeden önce do minörden 2, 5 oktavlık bir “Üürü Üüüüü” çekerek, iyi sabahlar diyor. İkinci defa aynı gün ötmezmiş. Horozun turistiği, böyle olur işte. İş terbiyesi var, okulundan mezun olmasa da. Bütün bunlar, bu olup bitenlerden anlıyoruz ki,  buradaki hoca yaman. İyi öğretmiş. Turizmi, Ayvalıklılardan önce öğrenmiş. Şimdi de o büyük avantajını kullanıyor işte.

İlgililere soruk “Buraya tatil köyü yapılamaz mı?"  "Tam ideal”, dedik. Güldüller. “Nasıl yapılacak? Buralar SİT alanı. Kim işletecek? O kültürümüz var mı? Avrupalı gelip kurdu Foça v e Kuşadası’nda. Onların bekçiliğini yaptık. Bizlere kurdurdular mı? Hayır” Sonları ne oldu ?” Böylelikle sorumuz, sorularla  cevaplanıp kapanmış oldu.

ISSIZ VE DİNGİN BİR DENİZDİR PATRİÇA CUNDA'DA . BİR KRİSTAL GİBİ. DEĞSENİZ KIRILIVERECEK GİBİ. PATRİÇA'DA BİR KOY. BU KOYA YAKIŞMIŞ BİR GÜZEL GÖRDÜK AYRICA. DAYANAMADIK. SİZLER İÇİN GÖRÜNTÜLEDİK.  AYRICA DA,  PATRİÇA GÜZELİ SEÇTİK. İSMİ, LEYLA ULUM  (Altta)

BURSA İNEGÖLLÜ İKİ ÇOCUKLUK ARKADAŞINA, CUNDA'NIN PATRİÇA kOYUNDA RASTLADIK. SEZEN AKCA'YI, ETLİ BUTLU GÖRÜNCE, AKLIMIZA MUHTEŞEM YÜZYIL'IN HÜRREMİ GELDİ. EH, YÜZÜ DE BENZİYORDU. FİLMLERDE HEP KAPALI SAHNELER SEYREDE SEYREDE GINA GELMŞTİ. HÜRREMİ ELE GEÇİRMİŞKEN ONU BİR GÜZEL SOYDUK. GELENEK VE GÖRENEKLERİZE UYARAK DA, BAŞINI KAPATTIK. ELİMİZDEKİ MALZEMELER BU KADARDI. YETMEDİ. DİĞER TRAFLARI DA AÇIK KALDI  NAPALIM ? ROL ARKADAŞI GAMZE AKMAN DA NEDİME" OLARAK BU .ÇEKİMLERDE ROL ALDI AMA  OLMADI. SONUNDA ANLADILAR BU MİZANSEN TUTMADI VE BİRL'KTE GÜLMEĞE BAŞLADILAR. (ALTTAKİ RESİMLER)

 ÖTE YANDAN İZMİRLİ ÖZLEM DEĞERLİ VE ODA ARKADAŞI  İTALYAN CATERİNA YA RASTLADIK. "TİBET AYİNLERİ"Nİ, UYGULAMALI OLARAK YAPIYORLARDI. "TİBETİN GENÇLİK PINARI" KİTABINDAN ESİNLENMİŞLER. SORDUK ÖZLEM HANIMA  " VUCUTTA NASIL BİR İYİLEŞME OLUYOR" DİYE. ZİNDE KALIYORMUŞ. AĞRILAR YOK OLUYORMUŞ. HAFİFLİYORMUŞ İNSAN.(üstteki resimler) 

 

 
Toplam blog
: 1616
: 918
Kayıt tarihi
: 13.08.06
 
 

Hayatın dikenli yollarından geçmenin  sırrı, aralarından çabuk geçmektir. Ümit, naylon çorap giyd..