Organik ürünler ve sağlıklı yaşam

2005 yılında yapılan nüfus sayımı sonuçlarına göre Türkiye’nin nüfusu 72 milyondur. Bu nüfusun yaklaşık %30’u kırsal alanda yaşamaktadır. Bu oran 1930’lu yıllarda %50’lilerdeyken, yaşadığımız sonu gelmeyen göçler nedeni ile bugün bu oran %30’a kadar gerilemiştir. Atatürk’ün deyimi ile “milletin efendisi olan köylüler”, büyük bir hızla kentlere akın etmeye başlamıştır. Bu akın bugün de devam etmektedir. Köyden kente göçü durdurmak hatta tersine çevirmek için birçok proje denenmiş ancak hiçbir proje başarıya ulaşamamıştır. Çünkü başlatılan hiçbir proje, uzun vadede fayda sağlayacak bir proje olamamıştır! 2005 nüfus sayımında ortaya çıkan tablo bu söylemin ispatıdır.

Nüfusumuzun kentlerdeki yoğunluğu artıp, kırsaldaki yoğunluğu azalınca da inorganik gıda maddeleri artmıştır. Çünkü doğal denge, tüketenin aleyhine bozulmuştur. Bu bozulmanın ardından, tarım sektöründe üretim açığını kapatabilmek için; yapay gübreleme ve kimyasal ilaçlama dönemi başlamıştır. İşte tam da bu noktada bizler; içi kimyasal ilaç dolu domatesi, ilaçlarla şişirilen hayvanların etlerini ve çiftliklerde güneş görmeden yumurtlayan tavukların yumurtalarını yemeye başladık. Birçok hastalık türünde de artışlar bu süreç içinde başladı. Ölümcül olarak bilinen birçok hastalığın tetikleyicisi inorganik bileşiklerdir. Kırsalda nüfus azaldıkça, kentlerde tüketilen inorganik besin maddeleri çoğaldı. Bu süreç hiç hız kesmeden yıllarca sürdü. Bir şekilde bu sürece dur denmesi gerekiyordu ki bu noktada ülkemizin en büyük holdinglerinden biri olan Doğan Holding ciddi bir adım attı.

Doğan Holding; 2002 yılında Tarım Bakanlığı’nın organik tarımı desteklemek için pilot bölge olarak seçtiği Kelkit Vadisi’nde, organik süt sığırcılığı projesini başlattı. Bu bölgeye ciddi bir yatırım yapan Doğan Holding’in attığı bu adım umarız ki diğer sanayici ve iş adamlarımıza da örnek olur.

Bakın bu adımın faydaları neler:

1- Bu yatırım sonrası bölgedeki çiftçiler ile sözleşmeler yapıldı. Sözleşme yapan çiftçiler organik sığırcılık alanında çalışmaya devam ediyorlar. Artık bu çiftçilerin emeklerinin karşılığı olarak para kazanamama gibi bir problemi olmayacak çünkü ürettiklerini satın alan bir firma ayaklarının dibine kadar geldi. Üstelik de sözleşmeler yolu ile garantiler bile veriliyor.

2- Bu çiftçiler üretim sürecinde ihtiyaç duyabileceği tüm makine parkına tek bir kuruş ödemeden kavuştu. Daha kolay ve daha sağlıklı, üstelik daha verimli üretim yapmayı öğrendi.

3- Sürekli olarak düzenlenen bilgilendirme toplantıları sonrası bölge çiftçisinin bilgi düzeyi yükseltildi. Arttık çiftçiler yaptıkları işe daha profesyonel bakabilecekler. Bu bilgilendirme süreci yalnızca çalışılan kolda değil, tarım alanının diğer kollarında da devam etmektedir. Bu sürecin yeni kapılar açacağı da kesindir.

4- Süt sığırcılığı yolu ile para kazanma şansını yakalayan köylüler, artık kente göç etmeyecek. Yıllardır çözülemeyen göç sorunun nasıl çözülebileceği de bu sayede gözler önüne serilmiş olacak.

5- Bizler hiç şüphesiz sağlıklı süt içebileceğiz. İçtiğimiz sütün analizi yapıldığında içinden kimyasal madde ya da su çıkmayacak.

Doğan Holding tarafından atılan bu adımın şimdi Türkiye’nin dört bir tarafında ve tarımın her alanında atılması gerekiyor. Meyvecilik, tahıl ürünleri, sebzecilik, arıcılık, hayvansal ürünler ve diğer tüm alanlarda organik üretim yapılması gerekiyor. Bunun için de yatırımlar yapılmalı. Eğer bu süreç devam ederse, bizler sağlıklı besinlerle beslenme imkânını yakalarız. Hatta yıllardır çözülemeyen göç sorunu bile çözülebilir.

Tüketici olarak bizlere düşen görev, tüketim tercihimizi yaparken organik besinlerin tüketilmesine öncelik vermek olmalıdır. Biz tüketirsek, mutlaka üretilir…