Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Temmuz '18

 
Kategori
Dilbilim
 

Orhun Kitabelerinin Günümüz Türkçesindeki Söz Varlığına Anlambilimsel Bir Bakış

Orhun Kitabelerinin Günümüz Türkçesindeki Söz Varlığına Anlambilimsel Bir Bakış
 

Dr. Sibel ÇELİKEL
MEB

ÖZET

Türkçenin bilinen en eski yazılı metinleri olan Orhun Abidelerinin Türk dil tarihi açısından önemi tartışılmazdır. Türk dilinin yüzyıllar öncesindeki yapısını, söz varlığını, diğer dillerle olan ilişkisini anlamak ve yorumlamak için Orhun Kitabeleri üzerinde birçok inceleme ve araştırma yapılmıştır. Bu çalışmalar Türk dilinin yaşı ve temel yapı özellikleri hakkında merak ettiğimiz pek çok soruya cevap verse de "Türk edebiyatının ilk şaheseri" olan Orhun Abideleri daha pek çok çalışmaya ilham vermeye ve kaynaklık etmeye devam edecektir.

Bildirimizde bu sözlükteki sözcüklerin tarihsel sürecin süzgecinden geçtikten sonraki, günümüz Türkiye Türkçesindeki (ölçünlü dilde ve ağızlardaki) durumu anlambilimsel açıdan ele alınmıştır.

A SEMANTİC APPROACH TO ORHUN İNSCRİPTİONS’ VOCABULARY İN MODERN TURKİSH

ABSTRACT

The importance of the Orhun inscriptions the oldest known written texts of Turkish is indisputable fort he Turkish language history. Many investigations and studies have been done to understand and interpret the Orhun İnscriptions’ structure and vocabulary of centuries ago and the relationship with other languages. These studies answer many questions we wonder about the essential structure and age of Turkish language however Orhun İnscription as the “the first masterpiece of Turkish literature” will inspire and resource many more studies. This study has mentioned these words condition in todays Tuskish in Turkey(standart language and dialects) in a semantic way.

Giriş:
Günümüz Türkçesinde kullanılan birçok sözcüğün kaynağını tespit etmek, sözcüklerin değişim özelliklerini belirlemek Türkçenin güvenilir yapısını kanıtlamak adına gereklidir. Ölçünlü dilde ve Türkiye Türkçesi ağızlarında kullanılan birçok sözcüğün kaynağının Eski Türkçeye dayandığı bilinen bir gerçektir.

Geçmişten günümüze ilk ve en önemli belgemiz olan Orhun Kitabeleri, uzun yıllara dayanabilecek kadar sağlam olduğu için o zamanlar göçebe yaşayan bir toplumun dili ve kültürü hakkında fikir sahibi olabilmemizi sağlamıştır.

Türk dilinin bilinen ilk yazılı ürünlerini, Köktürkler döneminden kalma yazıtlar oluşturmaktadır. Bu yazıtların en kapsamlıları Kültigin, Bilge Kağan ve Tunyukuk yazıtlarıdır. Bu üç büyük yazıtın dili, -bunlar Türklerin eldeki ilk yazılı belgeleri olmasına karşın- son derece gelişmiş bir yapıya sahiptir. Yazıtlarda kullanılan dile bakıldığında, ses ve biçim özelliklerinin bazı istisnalar dışında oturmuş durumda olduğu gözlenmektedir. Ayrıca, yazıtların somut anlamlı sözcükler yanında soyut anlamlı çok sayıda sözcüğü de içermesi; anlatımda tek düzelikten kurtulmayı sağlayan ve oluşumu uzun bir süreç gerektiren, sözcüklerin temel anlamları dışında yeni anlamlar kazanması ve bu temele dayanan ikileme, deyim ve atasözü niteliğindeki güçlü anlatım kalıplarının kullanımı, anlatımda üst düzeyin göstergesi olan başka çok sayıda edebî yapının varlığı Orhon Türkçesinin bu özelliklerin saptandığı dönemden önce de kullanıldığına işaret etmektedir. Bunlar yanında, yazıtların söz varlığı, sınırlı da olsa, sekizinci yüzyıl Türk topluluklarının yaşayış ve düşünüz tarzlarına ilişkin çok sayıda önemli bilgiyi içermesi nedeniyle yazıtların değerini arttırmaktadır.(Çetin 2009:827)

Orhun Abidelerinin söz varlığıyla ilgili sayısal verilere göre kitabelerdeki sözcük sayısı 6000 civarındadır. Farklı sözcüklerin sayısı ise 840'tır. Bunlardan 147'si yer, kavim, kişi ve at isimleridir. Bu özel isimleri çıkarırsak Köl Tigin, Bilge Kağan ve Tonyukuk anıtlarındaki tekrarlanmayan kelime sayısını 693 olarak tespit ederiz. Şu halde Köktürklerden bize aşağı yukarı 700 kelimelik bir sözlük kalmış demektir. (Ercilasun 2007:187)

Bu çalışma bu sözcüklerden günümüz Türkiye Türkçesinde varlığını sürdürenler hakkındadır. Bunların bir kısmı ses değişimine uğramadan yaşamakta bir kısmı ise zaman içinde ses değişimine uğrayarak varlığını sürdürmektedir. Ses değişimlerini açıklamak mümkündür. Seslerin belli kurallarla bir araya gelmesi ve daha büyük gramer birliklerinin oluşması sırasında birtakım ses olayları ortaya çıkar. Bunlar bazen Türkçe konuşan bütün insanlar için geçerli olduğu halde, bazen belli bölgelerde veya belli Türk topluluklarında görülür. Sonuçta sözcükler zamanla bazı sesleri kaybeder bazı sesleri kazanır.

Sözcükler sesleri kazanıp kaybedebildiği gibi zaman içerisinde toplumların sözcüğü kullanımına bağlı olarak bazı yeni anlamlar kazanırken bazılarını da kaybetme eğilimine girebilirler. Paul Horwich, Anlam adlı yapıtında, ‘Anlam kullanımdır.’ biçimindeki Wittgensteincı bir yaklaşımı benimsemektedir. Wittgenstein, Philosophical Investigations adlı tanınmış yapıtında “Sözcüğün anlamı, onun dil içindeki kullanımıdır.” şeklinde tanımlar (Aksan 2016: 59). Horwich, anlamları soyut varlıklar (kavramlar) olarak kabul eder (Rıchard, 2015: 15). Anlamlar, düşüncelerdir. Bir sözcük ya da ibare- ister konuşulsun, yazılsın, işaret edilsin ya da isterse sadece düşünülsün- inançların, arzuların ve diğer zihin ifadelerinin kendisinden meydana geldiği soyut bir varlık olan bir ‘kavram’ ı dile getirir. Böylece bir dilsel ifadenin işaret ettiği şey -konuşanın zihinsel durumunda var olduğunu düşünmek için onun bize sunduğu gerekçe- bir düşüncedir (Rıchard, 2015: 163). James Higginbotham Doğruluk ve Anlama başlıklı makalesinde, bir tümcenin sahip olduğu anlam türü, onun söylenmek üzere kullanıldığı şey tarafından belirlenir, sözcük ve ibarelerin anlamı, bu sözcük ve ibarelerin içinde geçtikleri tümcelerin anlamına katkıları tarafından belirlenir (Rıchard, 2015: 343). Sözcükler zaman içerisinde ister ses değişimine uğrasınlar ister hiçbir değişime uğramadan yaşasınlar cümle içerisindeki kullanımlarına göre mutlaka yeni ve çeşitli anlamlar kazanacaktır, bu olurken bazen sözcüğün doğduğu zamandaki ilk (temel) gerçek anlam unutulacak; farklı söz kalıpları içerisinde değişik çağrışımlar ortaya çıkabilecektir. Bu çalışma, sözcüklerin zaman içinde kazandığı ve kaybettiği anlamlar üzerine bir incelemedir.

I.Orhun Kitabelerinden günümüz Türkiye Türkçesine ses değişimine uğramadan yaşayan seksen adet sözcük vardır. Kitabelerde geçen ve Türk Dil Kurumunun 2005 yılında yayımladığı sözlükte aynı şekliyle yer alan sözcükler şunlardır: Aç, Al-, Alp, Altı, Aş-, Aş, At, Ay, Az, Balbal,  Bark, Bas-, Baş, Bil-, Bilge, Bin-, Bir, Biz, Boz-, Boz, Bu, Bul-, Bunda, Çöl, Er, Eren, İç, İçre, İki, İl, İlk, İn-, İş, İt-, Kalın, Kim, Kişi, Ne, On, Ordu, Otuz, Öd, Öl-, Öz, Özlük, Saç, Sanç-, Sekiz, Semiz, Siz, Sök-, Sözleş- , Sür-, Şad, Taş, Taşra, Tatar, Ter, Tut-, Tutun-, Tümen, Tün, Türk, Uç-, Uzun, Üç, Yan, Yarama-, Yarat- ,Yaş (Yaş),Yaş (Gözyaşı), Yaşa-, Yat-, Yaz, Yazı, Yıl, Yit- ,Yol, Yurt, Yüz.

Orhun Kitabeleri’nden bu yana hiçbir ses değişikliğine uğramadan hâlâ yaşayan bu sözcükler günlük hayatımızda da aynı anlamıyla sık sık kullandığımız sözcüklerdir.

Dil, sadece kesilip biçilebilen bir takım ses yığınından ibâret kelime ve eklerden oluşmaz. Bunların mânâları vardır ve bu mânâlar, dış etkilerle sık sık değişir. Bu dış etkilerin başında Türklerin karşılaştıkları değişik kültürler gelir. Türk milletinin sık kültür değiştirdiğini Budizm’i Hıristiyanlık, Mani dini, Musevilik ve son olarak İslâm dinini kabul ettiğimizi ve bunu da aynı anda değil farklı yer ve zamanda yaptığımız düşünülürse bu kadar çeşitli kültür kargaşasının içinde Türkçenin uğrayacağı dil değişimlerini tasavvur etmek güç değildir. İşte bu değişimlerden biri de kelimelerin yeni manalar kazanma hadisesidir.(Tekin 2001: 65)

Orhun Kitabelerinden günümüz Türkiye Türkçesine ses değişimine uğramadan yaşayan bu sözcüklerin anlam serüvenini inceleyecek olursak dikkatimizi ilk çekenler şunlar  olur:

Sözcüğün Orhun Kitabeleri’ndeki anlamı genellikle Türkçe Sözlükte yer alan ilk, temel (gerçek) anlamına karşılık gelmektedir; bununla beraber aradan geçen zaman sözcüğe birçok yeni anlam katmıştır.

I.I Bu sözcükler içinde Orhun Kitabelerinde tek anlamda kullanılıp günümüz Türkiye Türkçesinde yan ve mecaz anlamlar kazanmış sözcükler şunlardır:[1]

(BKADY38), kitabelerde “aç, tok olmayan” anlamındadır, günümüzde dört anlamı vardır: 1.Yemek yemesi gereken, tok karşıtı: "Aç ne yemez, tok ne demez."- Divanü Lügati't -Türk. 2.Yiyecek bulamayan kimse. 3. mec. Gözü doymaz, haris: Ne aç adam.4.mec. Çok istekli, hevesli. 5.zf. Karnı doymamış olarak. (TS 2005:10)

- (KTADY17) kitabelerde “aşmak”anlamındadır, günümüzde dört anlamı vardır: 1.Yüksek, uzak veya geçilmesi güç bir yerin öte yanına geçmek. 2.Süre geçmek, bitmek, sona ermek.3. (-e) Erkek hayvan dişisiyle çiftleşmek. 4.(nsz)argo: Görünmeden kaçmak. (TS 2005:139)

At (KTADY32)kitabelerde “at(hayvan)”anlamındadır, günümüzde iki anlamı vardır: 1.Atgillerden, binme, yük çekme, taşıma vb. hizmetlerde kullanılan, tek tırnaklı hayvan. 2.Satrançta, her yönde siyahtan beyaza ve beyazdan siyaha bir hane atlayarak biçiminde hareket eden taş. Bunların dışında yirmi iki adet kalıp söz içerisinde (deyim veya atasözü) çeşitli mecaz anlamlar kazanmıştır. (TS 2005:139-140) 

Bil- (KTAGY11) kitabelerde “bilmek” anlamındadır, günümüzde dokuz anlamı vardır: 1.Bir şeyi anlamı veya öğrenmiş bulunmak. 2.Bir bilim veya sanat dalında yeterli olmak. 3.Bir iş yapmaya alışmış olmak, elinden gelmek. 4.Tanımak, hatırlamak. 5.Sanmak, varsaymak, farz etmek. 6.Sorumlu tutmak.7.İnanmak. 8.İşine gelmek, uygun bulmak. 9.-a/-e ekli fiillerle yeterlik bildiren fiiller oluşturur: Anlayabilmek. Gidebilmek. Kapayabilmek. Yazabilmek. 10.Saymak: Teşekkürü borç bilirim... Bunun dışında on adet söz kalıbı içerisinde çeşitli mecaz anlamlar kazanmıştır. (TS 2005:272)

Bin- (KTADY32) kitabelerde “binmek” anlamındadır, günümüzde yedianlamı vardır: 1.Yüksek bir şeyin veya bir hayvanın üstüne çıkıp ayaklarını sallandırarak oturmak. 2.Bir yere gitmek için tren, vapur, uçak, otomobil vb. bir taşıtta yer almak. 3.Bisiklet, motosiklet, binek hayvanı kullanmak. 4.İş istenilmeyen veya beklenilmeyen biçim almak. 5.Bir şey sıkışarak yanındakinin üstüne çıkmak. 6.(nsz,-e) Fiyat artmak. 7.(-e)Eklenmek, katılmak. Bunun dışında “bindiği dalı kesmek” deyimi içinde yer almış ayırca “indibindi” şeklinde bir ikileme oluşturmuştur. (TS 2005:274)

Bir (KTAGY6) kitabelerde “bir(1)” anlamındadır, günümüzde on iki anlamı vardır:  1.Sayıların ilki. 2.Bu sayıyı gösteren 1, I rakamlarının adı. 3.sf. Bu sayı kadar olan: Bir kalem. 4.Herhangi bir varlığı belirsiz olarak gösteren(sayı): Bir adam sizi arıyor. 5.sf. Tek: Allah birdir. 6.sf. Beraber: Hep biriz, ayrılmalıyız. 7.sf. Eş, aynı, bir boyda: Bu kalemlerin ikisi birdir, hangisini isterseniz alınız. 8.sf. Ortaklaşa olan, birleşik, müşterek: Bizim kesemiz birdir. 9.sf. Değer, önem bakımlarından birbirinden farksız, birbirine eşit, birbirine benzer. 10.zf. Bir kez: Bir ona, bir ona, bir bana baktı, sonra... 11.zf. Sadece: Her şey bitti, bir bu kaldı. 12.zf. Ancak, yalnız: Bunu bir sen yapabilirsin. Bunun dışında yüz on dört adet söz kalıbı içerisinde yer almış ve çeşitli mecaz anlamlar kazanmıştır. (TS 2005:275-278)

Boz (KTADY33) kitabelerde “boz” anlamındadır, günümüzde dört anlamı vardır: 1.Açık toprak rengi. 2.Kül rengi, gri. 3.sf. Bu renklerde olan. 4.sf. Açılmamış, sürülmemiş(toprak). (TS 2005:309)

Bul- (TABTDY6) kitabelerde “bulmak” anlamındadır, günümüzde on üç anlamı vardır: 1.Arayarak veya aramadan bir şeyle, bir kimse ile karşılaşmak.2.Bir şeyi elde etmek. 3.Kaybedilen bir şeyi yeniden ele geçirmek. 4.Varlığı bilinmeyen bir şeyi ortaya çıkarmak, keşfetmek. 5.İlk kez yeni bir şey yaratmak, icat etmek. 6.İstenilen şeye kavuşmak, nail olmak.7.Bir yere, bir noktaya erişmek, ulaşmak. 8.Herhangi bir görüşe, bir yargıya varmak.9.Seçmek, uygun saymak. 10.Sağlamak, temin etmek.11. (-i,-e) Kabahat, suç, kusur yüklemek.12.(nsz)Cezaya uğramak: Eden bulur. 13.Hatırlamak. Bunun dışında beş adet söz kalıbı içerisinde yer almış ve çeşitli mecaz anlamlar kazanmıştır. (TS 2005:324)

İn- (KTADY12) kitabelerde “inmek” anlamındadır, günümüzde on beş anlamı vardır: 1.Yüksekten veya yukarıya aşağıya doğru gelmek, çıkmak karşıtı. 2.Bir taşıt veya binek hayvanından yere basmak.. 3.Dağ, tepe vb. yüksek bir yerden gelmek.4.(-e)Bir yerden başka bir yere gitmek, varmak.5.(-e)Konaklamak.6.(nsz)Alçalıp eski durumuna dönmek.7.(nsz)Fiyatı düşürmek. 8.Değeri düşmek.9.(-e)argo Vurmak: Şimdi kafana inerim! 10.(nsz)Yıkılmak: Yağmurdan duvar inmiş. 11.(-e)İnme gelmek: Sağ tarafına inmiş. 12.Bir yeri kaplamak, basmak veya yerden akmak, kaymak.. 13.Uzamak, ulaşmak. 14.Ağmak.15.Sayısı azalmak. (TS 2005:972)

İş (KTADY8) kitabelerde “iş” anlamındadır, günümüzde on dokuz anlamı vardır: 1.Bir sonuç elde etmek, herhangi bir şey ortaya koymak için güç harcayarak yapılan etkinlik, çalışma. 2.Bir değer yaratan emek. 3.Birinden istenen hizmet veya birine verilen görev. 4.Sanayi, ticaret, tarım, maliye vb. alanlara ilişkin ekonomik etkinliklerin bütünü: İşler durgun. 5.Kamu yararına yapılan işler: Güvenlik işleri. 6.Herhangi bir yere düzen verici, günlük yaşayışı sağlayıcı her türlü çalışma: Bu evin işi çok. 7.Geçim sağlamak için herhangi bir alanda yapılan çalışma, meslek. 8.İş yeri. 9.Ticari anlaşma, alışveriş. 10.Herhangi bir maksatla kurulan düzen.  11.Bazı deyimlerde  "yarar, çıkar" anlamında kullanılan bir söz: O işini bilir. Bu benim işime gelmez. 12.Yapılan şey, davranış: Yoksullara yardım etmekle çok iyi bir iş yaptım. 13.Nakış, örgü gibi elde yapılan şey.14.Emek, işçilik, ustalık.15.İşlem.  16.Sorun, konu, mesele, maslahat.17.Gizli sebep veya maksat.18.Bir kimseye özgü olan görüş, anlayış: Bu, bir zevk işidir. 19.fiz. Bir kuvvetin uygulanma noktasını hareket ettirirken harcadığı güç: Erg, jul, kilogrammetre, vat, saat, kilovat saat iş ve enerji birimlerdir. Bunun dışında doksan beş adet söz kalıbı içerisinde yer almış ve çeşitli mecaz anlamlar kazanmıştır. (TS 2005:994)

Kalın (TABTGY6) kitabelerde “kalın” anlamındadır, günümüzde altı anlamı vardır: 1.Cisimlerde uzunluk ve genişlik dışında üçüncü boyutu çok olan(cisim), ince karşıtı. 2.Enli ve gür.  3.Düzlem biçimindeki şeylerde, iki yüz arasındaki uzaklık kendi cinsindekilere göre çok olan.4.Yoğun, akıcılığı az olan: Kalın bir sis tabakası. 5.Etli, dolgun. 6.Pes(ses) (TS 2005:1045)

Öl- (KTAGY6) kitabelerde “ölmek” anlamındadır, günümüzde dört anlamı vardır: Ölmek,-ür(nsz)1.Yaşamaz olmak, hayatı sona ermek, can vermek. 2.Bitki, solmak. 3. mec. Bazı sebeplerle çok sıkıntı veya acı çekmek. 4.mec. Bazı sebeplerle çok sıkıntı veya acı çekmek. 4. mec. Değerini, geçerliliğini, gücünü yitirmek, kullanılmamak.Bunun dışında sekiz adet söz kalıbı içerisinde yer almış ve çeşitli mecaz anlamlar kazanmıştır. (TS 2005:1538)

Öz (KTAGY9)kitabelerde “öz, kendi” anlamındadır, günümüzde yedi anlamı vardır: 1.fel. Bir kimsenin benliği, kendi manevi varlığı, iç, nefis, derun, varoluş karşıtı.2."Kendi kendine, kendi kendini" anlamlarında birleşik kelimeler türeten bir söz: Öz eleştiri. 3.Bir şeyin en kuvvetli veya kıvamlı bölümü, hülasa, zübde: Karaciğer özü. 4.Çıbanların içinde ölmüş dokudan oluşan irinle birlikte çıkan parça. 5.zm. Kendi, zat. 6.mec. Bir şeyin temel öğesi, künh, zübde.7.bot. Bitkilerin kök, gövde ve dallarının boydan boya ortasında bulunan, hafif, gevrek ve çoğu yumuşak bölüm. Bunun dışında sekiz bir deyim içinde yer almış ve birçok birleşik kelime oluşturmuştur. (TS 2005:1553-1554)

İsim olanTaş(KTAGY11) sözcüğü kitabelerde “taş” anlamındadır, günümüzde dokuz anlamı vardır: 1.Kimyasal veya fiziksel durumu değişiklikler gösteren, rengini içindeki maden, tuz ve oksitlerden alan sert ve katı madde: Kireç taşı. 2.sf. Bu maddeden yapılmış, bu maddeden oluşmuş. 3.Bazı yerlerde ve işlerde kullanılmak için bu maddeden özel olarak hazırlanmış malzeme.4.Yapı işlerinde kullanılmak için bu maddeden hazırlanmış malzeme. 5.Mücevherlerde kullanılan yüksek değerli cevher. 6.Dama, domino vb. oyunlarda kullanılan metal, kemik, plastik veya tahta parçalardan her biri. 7.Bazı organların içinde, özellikle idrar kesesi vb.nde oluşan, türlü biçim ve hacimdeki katı madde. 8.jeol. Bazı kütlelerden kopan veya koparılan parça. 9.mec. Üstü kapalı bir biçimde söylenen iğneleyici söz, tariz. Bunun dışında yirmi adet kalıp ifadede yer almış ve birçok birleşik kelime oluşturmuştur. (TS 2005:1913-1914)

Tut- (KTAGY4) kitabelerde “Tutmak, yakalamak” anlamındadır, günümüzde ellianlamı vardır: 1.Elde bulundurmak, ele almak. 2.Ele geçirmek, yakalamak. 3. Avlamak.4. Yanında bulundurmak, alıkoymak. 5. Hürriyetten yoksun bırakıp bir yere kapamak, tevkif etmek.6. Kaplamak. 7. Kırağı, çiğ veya kar bir yüzeyde görünür durumda olmak, kalmak. 8. Denetimi ve yetkisi altına almak. 9. Desteklemek, birinden yana çıkmak. 10. Benimsemek, beğenmek. 11. Gereğini yapmak, yerine getirmek. 12. Uygun gelmek, çelişmez olmak. 13. Hizmetine almak veya kiralamak. 14. Bir işe herhangi bir anlayışla girişmek. 15. Girişmek, yapmak. 16. Beddua, dua, ah vb. etkisini göstermek, gerçekleşmek, yerine gelmek, varmak. 17. Ağrımak, sancımak, musallat olmak. 18. Ulaşmak, varmak. 19. Para toplamı …-e varmak. 20. Uğramak. 21. Herhangi bir durumda bulundurmak. 22. Varsaymak, farz etmek. 23. (-i,- e) Hedef olmak. 24. (-i, -e)Alacağa veya vereceğe saymak. 25.(-i,-e) Yaklaştırmak. 26. Kullanmak. 27. Bağlamak. 28. Beklenen sonucu vermek. 29. İş görebilmek. 30. Sürmek, zaman almak. 31. Yapışarak veya sokularak çıkmaz olmak. 32. Giyinmesine yardım etmek. 33. Sunmak. 34. İşgal etmek. 35. İzlemek. 36. Bırakmamak. 37. Yönelmek. 38. Sarmak, bürümek. 39. Asılmak, kuvvetlice sarılmak. 40. Bir kimsenin yerini almak. 41. Otobüs, vapur, uçak vb. dokunmak, hasta etmek. 42. Herhangi bir durumda kalmasını sağlamak. 43. Bir yerde kalmasını sağlamak. 44. Yemek hafifçe yanmak. 45. Bir sanat eseri geniş ilgi görmek. 46.Biriktirmek, tasarruf etmek. 47. Askerlikte, bankacılıkta durdurmak, blokaj. 48. Başlamak. 49. Bir şey düşünmek. 50. Markaja almak. Bunun dışında beş adet kalıp söz içinde yer almış ve üç adet  birleşik kelime oluşturmuştur. (TS 2005:2012-2013)

Tutun- (TABTKY1) kitabelerde “Tutunmak”anlamındadır, günümüzde beşanlamı vardır: 1.Tutup bırakmamak, dayanmak, sarılmak veya asılmak. 2.Aynı yerde ve durumda kalmak, direnmek, dayanmak. 3.Kendini kabul ettirmek, kendine bir yer sağlamak. 4.Kendi üzerine koymak, kullanmak. 5.Sataşmak, çıkışmak. Bunun dışında bir adet deyimde içinde yer almıştır. (TS 2005:2014)

- (KTADY16)  kitabelerde“Uçmak” anlamındadır, günümüzde on altı anlamı vardır: 1.Kuş, kanatlı böcek vb. hareketli kanatları yardımıyla havada düşmeden durmak, havada yol almak. 2.Uçak vb. araçlar özel mekanizma ile yerden yükselmek, havada yol almak. 3.Sıvı, gaz veya buhar durumuna geçmek. 4.Rengi solmak. 5.Rüzgâr veya başka itici güçle yerinden ayrılıp uzağa gitmek. 6.Yüksek yerden düşmek veya yuvarlanmak. 7.Belirmek. 10.Çok hızlı gitmek. 11.Hava yolu ile gitmek. 12.mec. Yok olmak, ortadan kaybolmak. 13.mec. Çok sevinmek. 14.argo Keyif verici veya uyuşturucu madde aldıktan sonra hayal âlemine dalıp gitmek.15.şaka Aşırılmak: Bizim kitaplar uçmuş.16.din. b.Dinî inanışa göre ruh ölümden sonra göğe yükselmek. Bunun dışında üç adet deyim içinde yer almış ve altı birleşik kelime oluşturmuştur. (TS 2005:2027)

Yaşa- (KTAKY10) kitabelerde “Yaşamak”anlamındadır, günümüzde on bir anlamı vardır:1.Canlılığını, hayatını sürdürmek. 2.Sağ olmak.3.Varlığını sürdürmek. 4.Oturmak, eğleşmek. 5.Geçinmek: Bu kazançla yaşamak kolay değil. 6.Herhangi bir durumda bulunma veya olmak: Bekâr yaşamak. 7.Görüp geçirmek, başından geçmek. 8.mec. Varlıklı, endişesiz, hoş vakit geçirmek, keyif sürmek. 10.mec.Keyfi yerine gelmek, mutlu olmak, işleri yolunda olmak: Bu iş olursa yaşadık. 11.mec. Bir durumu yaşar gibi olmak, bir durumla özdeşleşmek, duymak, hissetmek. Ayeıca birçok isim tamlaması oluştumuştur: yaşama sevinci, yaşama uğraşısı gibi. (TS 2005:2143)

Yol (KTAKY9) kitabelerde “Yol” anlamındadır, günümüzde on iki anlamı vardır: 1.Karada, havada, suda bir yerden bir yere gitmek için aşılan uzaklık, tarik: Kara yolu. Deniz yolu. Hava yolu. 2.Karada insanların ve hayvanların geçmesi için açılan veya kendi kendine oluşmuş, yürümeye uygun yer.  3.Genellikle yerleşim alanlarını bağlamak için düzeltilerek açılmış ulaşım şeridi.. 4.İçinden veya üstünden bir sıvının geçtiği aktığı yer: Su yolu. 5.Yolculuk: Yola çıkmak. 6.Gidiş çabukluğu, hız: Bu vapurun yolu az. 7.Davranış, tutum, gidiş veya davranış biçimi. 8.Uyulan ilke, sistem, usul, tarz, tarik. 9.Uzun çizgi: Kumaşın yolları. 10.mec .Gaye, uğur, maksat: Bu yolda çok emek harcandı. 11.mec. Bir amaca ulaşmak için başvurulması gereken çare, yöntem: Bu işi yapmanın bir yolu vardır. 12.hlk.Kez, defa. Bunun dışında altmış üç adet kalıp ifade içinde yer almış ve birçok birleşik kelime oluşturmuştur. (TS 2005:2190)

Yurt (KTAKY9) kitabelerde “Yurt” anlamındadır, günümüzde on bir anlamı vardır: 1.Bir halkın üzerinde yaşadığı, kültürünü oluşturduğu toprak parçası, vatan: Türk yurduna Türkiye denir. 2.Memleket.  3.Bakıma ve barınmaya muhtaç bir grup insanın oturduğu, yetiştirildiği veya bakıldığı kurum: Güçsüzler yurdu. 4.Göçebe Türklerin oturduğu çadır. 5.Öğrencilerin kaldığı, barındığı yer. 6.Toplu olarak bir iş öğretilen yer: Dikiş yurdu.7.Hastaların tedavi edildiği yer: Sağlık yurdu.8.mec.Diyar:Bu köy pehlivanlar yurdudur.9.mec.Bir şeyin ilk veya çok yetiştirildiği yer,vatan. 10.hlk. Yörüklerin yazın veya kışın oturdukları yer. 11.esk. Sahip olunan arazi, emlak, yurt edinmek (veya tutmak) bir yeri kendisine, ailesine yurt olarak kabul etmek, vatan tutmak. Ayrıca “yurt edinmek(veya tutmak)” deyimi içinde mecaz anlam kazanmıştır. (TS 2005:2201)

Yüz (KTADY33) kitabelerde “Yüz, çehre”anlamındadır, günümüzde on bir anlamı vardır: 1.Başta, alın, göz, burun, ağız, yanak ve çenenin bulunduğu ön bölüm, sima, çehre, surat. 2.Yüzey, satıh: Suyun yüzünde. 3.Kesici araçlarda keskin kenar: Bıçağın keskin yüzü. 4.Bir kumaşın dikiş sırasında dışa getirilen gösterişli bölümü. 5.Yorgana ve yastığa geçirilen kılıf. 6.Bir şeyin görünen bölümünde kullanılan kumaş: Yorgan yüzü. 7.Birinin görülegelen veya umulan hoşgörürlüğüne güvenilerek gösterilen cüret: Ne yüzle? Yüzü olmamak. 8.Nedeniyle, sebebiyle.9.Yan, taraf. 10.Bir yapının dışa bakan düşey yüzeylerinin tümü: Ön yüz.11.mec. Utanma. Adamda yüz yok ki! Bunun dışında altmış yetmiş yedi adet kalıp ifade içinde yer almış ve birçok birleşik kelime oluşturmuştur. (TS 2005:2212-2214)

19.yüzyılda dilbilimcilerin belirttikleri bir yargı, bir sözcük çokanlamlı ise onun dilde çok kullanılan, çeşitli bağlamlar içinde yer alan ve “sağlıklı bir durumda” bulunan bir öğe sayılabileceğidir. Dilbilimde temel söz varlığı içinde bulunduğu benimsenen öğeler bu özelliği gösterir. Çokanlamlı sözcüklerin bir başka özelliği, genellikle, başlangıçta somut bir nesneye ad olmaları,  çeşitli benzetmelere dayanan aktarmalar, benzetmeli kullanımlarla zaman içinde yeni somut ve soyut kavramları yansıtmalarıdır. Örneğin iğne ve taş başlangıçta birer somut nesnenin adı iken zamanla yeni somut şeyleri ve soyut kavramları dile getirir olmuştur. (Aksan 2000: 76)

Bu duruma çalışmamızdan örnek verecek olursak “Tut-(KTAGY4)” sözcüğü kitabelerde “Tutmak, yakalamak” anlamındadır ve somut bir eylemi ifade etmektedir,  günümüzde elli anlamı vardır, deyimler ve kalıp sözler içindeki anlamları da katacak olursak sözcüğün soyut kavramları karşılama ve mecaz anlamlar kazanmaktaki zenginliği ortaya çıkar.

Bu türden örneklerin bir dilin en eski metinlerinde çokanlamlı olarak görülmesinin, bu sözcüklerin, dolayısıyla da dilin o çağdan önce de gelişmiş, işlenmiş, daha eskiye götürülebilecek bir dil olduğunu gösteren ipuçları sayılabileceği kanısındayız. (Aksan 2000: 76)

I.II Orhun Kitabelerinden günümüz Türkiye Türkçesine ses değişimine uğramadan yaşayan ve bu dönemde olduğu gibi o dönemde de çokanlamlılık özelliği taşıyan sözcükler şunlardır: Al-(Almak, yenmek, mağlup etmek, zapt etmek, işgal etmek, feth etmek; dinlenmek, dikkate almak), Alp (Alp, kahraman, cesur, yiğit; zor, çetin, sert, müthiş.), Bas-(Basmak, bastırmak, üzerine çökmek, baskın yapmak, yenmek, ezmek, çökmek), Bilge(Hâkim, müşavir, bilgili, âlim, akıllı, bilici.), Boz-(Bozmak, bozguna uğratmak.), Eren (Er, eren, yiğit, asker, erler.), İçre (İçre içinde, içten, içinden, gizli, iç,  gizlice el altından.), İl (İl, el memleket, ülke, vatan, millet, devlet, halk, devlet düzeni.), İt-(Tanzim etmek, düzenlemek, düzene sokmak, yapmak, etmek, teşkilatlandırmak, tertip etmek.), Kişi (Kişi, insan, adam, halk.), Ne (Ne, hangi; niye, niçin, nedir.), Ordu (Merkez, payitaht. Kağanın oturduğu yer, hakanın oturduğu şehir, ordugâh, karargâh.), Sök-(Sökmek, yarmak.), Sözleş-(Söyleşmek, konuşmak, sözleşmek.), Uzun(Uzun, uzak, daimî, ustaca, mahirane.), Yaş (Yaş, ömür.), Yat- (Yatmak, uzanmak; yığılmak.), Yaz (İlkbahar, ilkyaz, yaz.)

Bu örnekler Köktürk döneminde sözcüklerin o çağda çok uzun bir süreç sonunda, çeşitli anlam olaylarıyla meydana gelebilecek yeni yeni anlamlar kazanmış olduklarını, bunun da ancak, işlenmiş, gelişmiş bir dilde gerçekleşebileceğini göstermektedir.(Aksan 2000:85)

I.III Kitabelerde kullanılan anlamla ilişkili olmakla beraber zamanla bu anlamdan farklı bir anlam kazanmış ve bu yeni anlamla ön plana çıkmış olan, başka bir deyişle ilk(temel) anlamı kitabelerdeki anlamdan farklı olan sözcükler şunlardır:

Er (KTADY11) kitabelerde “er” anlamındadır, Türkçe Sözlükte şu şekildedir: 1.Erkek. 2.İşini iyi bilen, yetenekli kimse. 3.sf. Kahraman, yiğit. 4.ask. Rütbesiz asker, nefer. 5.hlk. Koca. Bunun dışında  üç adet kalıp ifade içinde yer almış ve birçok birleşik kelime oluşturmuştur. (TS 2005:642)

Eren (BKAGY11) kitabelerde “er, eren, yiğit, asker, erler” anlamındadır, Türkçe Sözlükte şu şekildedir: 1.Benliğinden sıyrılmış, öz varlığından geçmiş, kendini Tanrı'ya adamış, ermiş, evliya, veli. .Olağanüstü sezgileriyle birtakım gerçekleri gördüğüne inanılan kimse. Ayrıca “erenlerin sağı solu olmaz” kalıp sözünü oluşturmuştur. (TS 2005:643)

İl (KTAGY3)kitabelerde “il, el memleket, ülke, vatan, millet, devlet, halk, devlet düzeni” anlamındadır. Türkçe Sözlükte şu şekildedir:  1.Ülkenin vali yönetimindeki bölümü, vilayet. 2.Şehrin niteliklerini taşıyan büyük yerleşim yeri. 3.Ülke, yurt. 4.tar.Eski Türklerde devlet. (TS 2005:951)

Ordu (KTAKY8) kitabelerde “Merkez, payitaht. Kağanın oturduğu yer, hakanın oturduğu şehir, ordugâh, karargâh” anlamındadır, Türkçe Sözlükte şu şekildedir: 1.Bir devletin silahlı kuvvetlerinin tümü. 2.Bu topluluğun başlıca bölümlerinden her biri. 3.Amaç, nitelik vb. yönlerden benzeyen insanlardan bütünü. 4.Çok sayıda insan, kalabalık. (TS 2005:951)

Özlük (BKAKY11) kitabelerde “Kendisine ait, şahsi.” anlamındadır, Türkçe Sözlükte iki anlamı vardır: 1.Bir şeyin durumu, mahiyeti. 2.Kişi, zat. (TS 2005:1558)

Taşra (KTADY26) kitabelerde  “Dışarı, dışarıda, dışta” anlamındadır, Türkçe Sözlükte şu şekildedir: Bir ülkenin başkenti veya en önemli şehirleri dışındaki yerlerin hepsi, dışarlık. (TS 2005:1917)

Tümen (KTAKY12) kitabelerde “On bin” anlamındadır, günümüzdedört anlamı vardır 1.ask. Tugayla kolordu arasında yer alan birlik, fırka. 2.ask. esk. On bin erden oluşan asker kuvveti. 3.esk. Büyük küme, yığın. 4.sf. esk. On bin. (TS 2005:2018)

Yaş (KTAKY11) kitabelerde “Gözyaşı”anlamındadır, günümüzde dört anlamı vardır: 1. Nemli, ıslak, kuru karşıtı.2. Kendi suyunu, canlılığını yitirmemiş, kurumamış, kurutulmamış, taze:"Yaş ağaca balta vuran el onmaz."-Atasözü. 3. is. Gözyaşı. 4. argo Kötü, korkulu, zor: Bugün işler yaş. Ayrıca altı adet kalıp ifadede yer almıştır ve  birçok birleşik sözcük oluşturmuştur. (TS 2005:2142-2143)

I.IV Dildeki anlam değişmelerinin bir türü de anlam daralmasıdır. Anlam daralması bir göstergenin anlattığı nesne ya da devinimin ancak bir bölümünü, bir türünü anlatır duruma gelmesidir. (Aksan 2006: 90)  Örneğin Bark (KTAGY12)sözcüğü kitabelerde “Bark, ev, mezar, türbe, abide, abide mezar” şeklinde çokanlamlı iken günümüzde sadece “ev bark” ikilemesi içinde yaşamakta ve Türkçe Sözlükte şu şekilde açıklanmaktadır: Bark: is."Ev, mülk, aile, çoluk çocuk anlamlarındaki ev bark birleşik sözünde geçen bir söz. (TS 2005:202)

Yaz (KTAKY8) kitabelerde “İlkbahar, ilkyaz, yaz” anlamındadır, günümüzde Türkçe sözlükteki anlamı şudur: Kuzey yarım kürede 21 Haziran-23 Eylül tarihleri arasındaki zaman dilimi, ilkbaharla sonbahar arasındaki sıcak mevsim. (TS 2005:2153)

Yarama- (TABTDY6) sözcüğü kitabelerde “Yaramamak, yakışmamak” şeklinde iki anlamlı iken günümüzde “Yaramamak: gereksiz olmak, boşuna yapılmış olmak: Ona iyilik yaramaz.” anlamındadır. (TS 2005:2133)

I.V Orhun Kitabelerinden günümüz Türkiye Türkçesine ses değişimine uğramadan yaşayan ve günümüz Türkiye Türkçesinde anlam değişmesine uğramayan sözcükler şunlardır: Altı, Aş, Ay, Az, Balbal, Bilge, Biz, Bu, Bunda, Çöl, İç, İki, İlk, Kim, Kişi, Otuz, Saç, Sanç-,Sekiz, Semiz, Siz, Şad, Tatar, Ter, Tün, Türk, Üç, Yit-.

Bu sözcükleri Türkiye’nin çeşitli bölgelerinden derlenmiş olan sözcüklerin yer aldığı Derleme Sözlüğü ile karşılaştıracak olursak fark ederiz ki bazı sözcüklerin ağızlarda kullanımı alanı çok geniştir. Örneğin Aş (KTADY26) kitabelerde “Aş” anlamındadır, Derleme sözlüğünde dokuz anlamı vardır: 1.Bulgur pilavı. 3.Bulgurdan yapılan sulu pilâv. 4.Çorba. 5.Nişasta, şeker ve su ile yapılan bir çeşit tatlı. 6.Tarhana. 7.Buğday unundan yapılan erişte.8.Fırınlanmış mısır kırıklarından yapılan bir çeşit yemek. 9.Zeytin tanesinin mengenede sıkıldıktan sonra kalan posası.(DS 2009:348)

Bark (KTAGY12)sözcüğünün yukarıda ölçünlü dilde sadece ikileme içinde yaşadığını belirtmiştik ancak Derleme Sözlüğünde sözcüğün üç farklı anlamına yer verilmiştir: 1.Otel. (Dişli *Bolvadin-Af.)  2.Park. (Bekilli *Çal-Dz.)3.Bahçe. (*Vezirköprü-Sm.) (DS 2009:533)

II. Orhun Kitabelerinden günümüze kadar varlığını sürdüren ve  ses değişimine uğrayan 228 sözcük vardır: Açsıq (açsıq>açlık), Adaq ( ayaq>ayak), Adgır ( adgır>aygır), Adrıl- ( adrıl->ayrıl-), Agar ( agar>ağır), Aq ( aq>ak), Altun ( altun>altın), Anda, anta ( anda,anta>onda), A? ( a?>en), A?ıl-( a?ıl->yanıl-), Apar (apar>avar), Ara ( ara>arasında), Arqa ( arqa>arka), Artuq ( artuq>artık), Aşur- ( aşur->aşır-), At ( at>ad), Azqına ( azkına>azıcık), Azuq ( azuq>azık), Bar- ( bar->var-), Bar ( bar>var), Basıt-  (basıt->bastır-), Başlayu: ( başlayu>baş olmak), Başlıg ( başlıg>başlı), Batsıq ( batsıq>batı), Beg ( beg>bey), Be?gü ( be?gü>bengi), Bıç- ( bıç->biç-), Bilig ( bilig>bilgi), Bi? (bi?>bin), Bir- ( bir->ver-), Birle ( birle>ile), Biş (biş>beş), Bişinç ( bişinç>beşinci), Bod  (bod>boy), Boguz ( boguz>boğaz), Bol- (bolmak>olmak), Bor ( bor>bora), Buqa( buqa>boğa), Bulgaq ( bulgaq>bulanık), Bulıt ( bulıt>bulut), Bunça ( bunça>bunca), Bunda(bunda>burada), Bu?ad- ( bu?ad->bunal-), Buyruq (buyruq>buyruk), Çabış  ( çabış>çavuş), Eb (eb>ev), Ebir-(ebir->evir-), Egir- ( egir->evir-), Egri (egri>eğri),Elig(elig>el), Elig (elig>elli), Eşit-(eşit->işit-), Igaç(ıgaç>ağaç), Iraq (ıraq>ırak), İçik-( içik->içeri gir-), İçreki  (içreki>içerdeki), İkin(ikin>iki), İkinti  (ikinti>ikinci), İlki (ilki>ilk), İlt-( ilt->ilet-), İ?ek (İ?ek>inek), İrtür- ( irtür->erdir-), İsig ( isig>ısı), İt-(it->et-), Kabış- (qabış->kavuş-), Kagan (kagan>kağan), Kal- ( qal->kal-), Kan ( qan>kan), Kan (qan>han), Kanı (qanı>hani), Kapıg(qapıg>kapı), Kar (qar>kar), Kara( qara>kara), Karluq (qarluq>Karluk), Kaş (qaş>kaş), Kat- (qat->kat-), Katun ( qatun>hatun), Kazgan- (qazgan->kazan-), Keç- (keç->geç-), Keçig (keçig>geçit), Kedimlig( kedimlig>giyimli), Kel- (kel->gel-), Kelin (kelin>gelin), Kentü  (kentü>kendi), Kergeksiz (kergeksiz>gereksiz), Kıl- (qıl->kıl-), Kılıçla-(qılıçla->kılıçla-), Kırq (qırq>kırk), Kırqız (qırqız>Kırgız), Kışın (qışın>kışın), Kışla- (qışla->kışla-), Kız (qız>kız), Kız- ( qız->kız-), Kızıl(qızıl>kızıl), Kiçig(kiçig>küçük), Kir-(kir->gir), Kişig(kişig>kişi), Kiyik(kiyik>geyik), Kod-[Kod-kot-] (kod->koy-), Kod-,qot- (qod-,qot->koy-), Kon- (qon->kon-), Kontur(qontur->kondur-),Kon (qon>koyun), Kop ( qop>hep), Korq- (qorq->kork-), Kök(kök>gök),Köl (köl>göl),Kö?ül ( kö?ül>gönül), Kör-( kör->gör-), Kötür-(kötür->götür-),Köz(köz>göz),Kul (qul>kul),Kulad- (qulad->kul ol-), Kulqaq(qulqaq>kulak), Kum(qum>kum), Kut( qut>kut),Küç (küç>güç),Kümüş (kümüş>gümüş), Kün(kün>gün), Küntüz(küntüz>gündüz), Küzed(küzed->gözet-), Men(men>ben), Neke(neke>niye), Nençe(nençe>nice), Oçuk(oçuk>ocak), Oglan (oglan>oğlan), Oguz (oguz>oğuz), Oq (oq>ok), Ol ( ol>o), Olur- (olurmak>oturmak), Onunç (onunç>onuncu),  Ortu (ortu>orta), Ot (ot>od), Ög- (ög->öv-), Ölür- (ölür->öldür-), Ö?re (ö?re>önce), Purum (purum>rum), Sarıg (sarıgsındır-), Sub (sub>su), Sü?üş (sü?üş>süngülemek), Sü?üş- ( sü?üş->süngüleş-), Tag ( tag>dağ), Tam (tam>dam), Ta? (ta?>tan), Taş  (taş>dış), Teg- ( teg->değ-), Tegür- (tegür->değdir-), Telin- (telin->delin-), Temir (temir>demir),  Te?ri (te?ri>tanrı), Tı?la- (tı?la->dinle-), Ti-( ti->de-), Tik-(tik->dik-), Tile- ( tile->dile-), Tir-(tir->der-), Tirig (tirig>diri), Tiril-( tiril->deril-), Tiyin(tiyin>diye), Tiz (tiz>diz), Tod- (tod->doy-), Tog- (tog>doğ-), Togsık (togsık>doğu), Toq (toq>tok), Toqı-( toqı->doku-), Toquz (tokuz>dokuz), Ton( ton>don), Torug(torug>doru), Töküt-( töküt->döktür-), Töpü (töpü>tepe), Tört (tört>dört), Törtünç (törtünç>dördüncü), Törü ( törü>töre), Törün( törün>tören), Tutuz-( tutuz>tuttur-), Tuyma-(tuyma->duyma-), Tüş-(tüş->düş-), Tüşür-(tüşür->düşür-), Tüz (tüz>düz), Tüzül- (tüzül->düzel-), U( u>uyku), Uçuz  (uçuz>ucuz), Ud- ( ud->uy-), Udı-(udı->uyu-), Udluk ( udluk>uyluk), Ulug( ulug>ulu), Ur- (ur->vur-), Uygur(Uygur>Uygur), Üçün(üçün>için), Üçünç (üçünç>üçüncü), Üze(üze>üzeri), Yabgu ( yabgu>yabgu), Yadag(Yadag>yaya), Yag-(yag->yağ-), Yagız (yagız>yağız), Yaguru (yaguru>yakın), Yalı? (yalı?>yalın), Yana(yana>yine), Ya?ıl- (ya?ıl->yanıl-), Yan- (yan->yay-), Yaşıl( yaşıl>yeşil), Yay(yay>yaz), Yılqı(yılkı>yılkı), Yımşak (yımşak>yumuşak), Yi-(yi->ye-), Yiçe(yiçe>yine), Yig(yig>yeğ), Yigirmi(yigirmi>yirmi), Yigün(yigün>yeğen), Yime(yime>yine), Yinçge(yinçge>ince), Yinçü(yinçü>inci),Yir(yir>yer), Yiti ( yiti>yedi),Yitinç ( yitinç>yedinci), Yitmiş (yitmiş>yetmiş), Yitür-(yitür->yitir-),  Yogun (yogun>yoğun), Yogur-(yogur->yoğur-), Yoq(yoq>yok),Yorı-(yorı->yürü-), Yorıt(yorıt>yürüt-), Yubul(yubul>yuvar), Yuqaru(Yuqaru>Yukarı), Yuyqa(yuyqa>yufka),  (yügerü>yukarı), Yüzüt- ( yüzüt->yüzdür-)

Yukarıdaki incelemenin bir benzerini bu sözcükler üzerinde yapacak olursak şu sonuçlara varırız:

II.I Bu sözcükler arasında kitabelerde tek anlamda kullanılıp günümüz Türkiye Türkçesinde yan ve mecaz  anlamlar kazanmış sözcükler şunlardır: Adaq,Adrıl-, Agar, Aq, Altun, Ara, Arqa, Artuq, Bar-, Beg, Bıç-, Bi?, Bir-, Biş Boguz, Bulıt, Bu?ad-,Buyruq, Çabış, Egri, Elig, İ?ek, Kan, Kan, Kanı, Kapıg, Kara, Kaş, Kat-, Keç-, Kel-, Kız, Kızıl, Kiçig, Kod[Kod-kot-], Kon, Kork, Kök, Köz, Kul, Kulqaq, Kum, Oçuq, Oq, Ortu, Ölür-, Sub, Tam, Taş,  Telin-, Tı?la-,Ti-, Tik-, Tile-, Tirig,Tod-,Toq, Ton,Töküt-, Töpü, Törün, Tutuz-, Tüş-, Tüşür-, U-, Yag-,Yagız, Yaguru, Yaşıl, Yımşak, Yi-  Yigün, Yinçge, Yinçü,Yir,Yitür-, Yogun, Yorı-,Yubul-,Yukaru,Yügerü.

Ses değişimine uğramayan sözcüklerde olduğu gibi sözcüğün Orhun Kitabeleri’ndeki anlamı genellikle Türkçe Sözlükte yer alan ilk, temel(gerçek) anlamına karşılık gelmektedir.

Her dilde, başlangıçta bir kelime bir kavrama işaret ettiğine göre, diğer kavramların sonradan eklenmesi, yani kelimelerin kullanıla kullanıla çok anlamlı duruma gelmesi gerekir. Zaten sık kullanılan kelimeleri incelediğimizde bunların sahip oldukları yan anlamların, kullanım sıklıklarının artması, kullanım yerlerinin genişlemesiyle doğru orantılı olduğunu görürüz.(Aksan 2006:71)

II. II Orhun Kitabelerinden günümüz Türkiye Türkçesine ses değişimine uğrayarak yaşayan ve günümüzde olduğu gibi Eski Türkçe döneminde de çokanlamlılıközelliği taşıyan sözcükler şunlardır:A?ıl- (Yanılmak, şaşırmak, yanlış hareket etmek), Aşur-(Aşırmak, geçirmek, kovalamak, takip etmek),At (Ad, isim, nam, şöhret)Basıt- (Bastırmak, bastırtmak, baskın yaptırmak),Başlıg (Başlı, başı olan; başkanı olan başı dik olan, gururlu),Bilig (Bilgi, fikir, düşünce, zekâ),Bulgak (Bulanık, karışık, karışıklık içinde, düzensiz), Eb (Ev, merkez, ordugâh),Ebir- ( Evirmek, dolanmak, çevirmek), Egir- (Eğirmek, çevirmek, kuşatmak, sarmak, sevk etmek, döndürmek),İçik- (İçeri girmek, dâhil olmak, tâbi olmak, teslim olmak, itaat etmek),İçreki (İçerdeki, içindeki, maiyetteki, dahilî, saraydaki), İlt- (İletmek, göndermek, sevk etmek, rehberlik etmek), İrtür- (Erdirmek, yaptırmak), İt- (Tanzim etmek, düzenlemek, düzene sokmak, yapmak, etmek, teşkilâtlandırmak, tertip etmek), Kabış- (Kavuşmak, birleşmek, toplanmak, buluşmak), Kal- (Kalmak, çaresiz kalmak, naçar kalmak, kala kalmak), Katun (Hatun, kraliçe, kadın, hanım), Kazgan- (Kazanmak, toplamak, biriktirmek, zapt etmek, ele geçirmek, fethetmek, çalışmak, gayret etmek), Kedimlig (Giyimli, giyim kuşamı olan, zırhlı), Kergeksiz ( Gereksiz, lüzumsuz; yoku bulunmayan her şeyi tamam, bol bol, dolu dolu, ihtiyaçtan fazla), Kıl- (Kılmak, yapmak, etmek, eylemek), Kız- (Kızmak, hararetlenmek, ateşlenmek, hiddetlenmek), Kir- (Girmek, sokulmak, dalmak, geri, tekrar, geriye; batı, batıda), Kişig (Kişi, insan, adam, halk), Kiyik (Geyik, yabani hayvan, av hayvanı), Kod- (Koymak,bırakmak),Kod- ,qot- Koymak, bırakmak),Kon- (Konmak, yerleşmek, konaklamak), Kontur- (Kondurmak, yerleştirmek, konaklatmak),Kop (Çok, hep, pek, tamamıyla, tamamen, bütün),Kök (Gök, sema, hava),Kö?ül (Gönül, kalp, yürek, iç, fikir, düşünce, akıl, anlayış, arzu, ülkü),Kör- (Görmek, bakmak; itaat etmek, tabi olmak), Kut (Devlet, ikbal, saadet, baht, talih, kut),Küç (Kuvvet, güç, zor, iş güç),Kün (Gün, güneş, gündüz), Küzed- (Gözetmek, muhafaza etmek, saklamak, bakmak, beklemek), Nençe (Nice, ne kadar, nasıl), Oglan ( Oğlan, oğul, çocuk, çocuklar), Olur- (Oturmak, tahta oturmak, Kağan olmak),Ö?re (Önce, önde; doğu, doğuya), Sı- ( Kırmak, sındırmak, bozmak, yenmek, galebe çalmak, zapt etmek),Sü?üş (Savaşta hücum ve süngü dürtme, mızrak dürtme, harp, harp, savaş),Sü?üş- (Süngüleşmek, mızraklaşmak, çarpmak; savaşmak, harp etmek),Teg- (Değmek, erişmek, yetişmek, ulaşmak, temas etmek, hücum etmek, çarpışmak),Tog- (Doğmak, aşmak, geçmek, çıkmak),Togsıq (Doğuş, doğma, doğu),Toqı- (Vurmak, dövmek, çarpmak, dokumak, sokmak, batırmak, tokmaklamak, yontmak)Törü (Töre, kanun, nizam, örf ve âdet, görenek, düzen, tören, devlet nizamı),Tuyma- (Duymamak, hissetmemek, farkına varmamak), Tüş- (Düşmek, inmek, attan inmek),Tüşür- (Düşürmek, indirmek, attan indirmek),Tüzül- (Dizilmek, sırada olmak, düzelmek, anlaşmak, barışmak),Uçuz (Ucuz, kolay, hafif, değersiz), Ud- (Takip etmek, kovalamak, ardından gitmek, uymak),Ur- (Vurmak, dövmek, koymak, yapmak, takmak, hak etmek, yontmak, geçirmek, kaydetmek),Üze (Üzeri, üzre, üzerine, üstte, üstünde),Yag- (Yağmak, katılmak),Yagız (Yağız, kara, kızıl ile kara arası renk),Yaguru (Yakın, kısa, yaklaşık, yaklaşarak),Ya?ıl- (Yanılmak, hata etmek, yanlış yapmak, itaatsizlik etmek, yolunu şaşırmak),Yan- (Yaymak, saçmak, dağıtmak, bozmak),Yılqı ( Yılkı, at sürüsü; hayvan, hayvan sürüsü davar),Yir (Yer, toprak),Yogur- (TYoğurmak, çiğnemek, aykırı gitmek, çapraz gitmek)Yok (Yok; yokluk içinde, fakir, yoksul, sefil),Yorı-(Yürümek, gitmek, hareket etmek),Yorıt-(Yürütmek, harekete geçirmek, sevk etmek),Yuyka(Yufka, ince),Yügerü (Yukarı, yukarıya)

II.III

 Burada belirtilmesi gereken nokta, dillerin zaman içinde gerçekleşen ve toplum yaşamıyla sıkı sıkıya bağlantılı olan değişimleri sırasında bir göndergenin göstergeyle olan ilişkisinde değişimler olabileceği, birtakım anlam ayrımlarının ortaya çıkabileceğidir. Bu durumda sözcüklerin temel anlamını belli bir zaman dilimi içinde eş zamanlı olarak düşünmek gerekir. Bu nedenle temel anlamı bir göstergenin belli bir dönemde insan zihninde canlandırdığı kavram olarak almak gerekir. (Aksan 2006: 51) 

 Eb (KTAKY1) sözcüğü kitabelerde “Ev, merkez, ordugâh” anlamındadır, günümüzde beş anlamı vardır: 1.Yalnız bir ailenin oturabileceği biçimde yapılmış yapı. 2.Bir kimsenin veya ailenin içinde yaşadığı yer, konut, hane. 3.Evin iç düzeni, eşyası vb: Düzenli bir ev. 4.mec. Aile: Evine bağlı bir adam. 5.esk. Soy,nesil.  Görüldüğü gibi zaman içinde sözcüğün konut anlamı temel anlam özelliği kazanmış ve sözcüğün konutla ilişkili olan yan anlamları doğmuştur. Bu yeni temel anlamın oluşmasıyla  “merkez, ordugâh” anlamları unutulmuştur. (TS 2005:665)

Her kelime kullanıldığı bağlama göre farklı anlamları ifade etse de bir temel anlama sahiptir. Ancak benzetme, aktarma gibi çeşitli anlam olaylarıyla kelime çok anlamlı hale gelebilir, yani yan anlamlar kazanabilir. Bu anlam genişlemesi bazen öyle bir boyuta gelir ki temel anlam unutulur ve kelime yan anlamlarıyla yaşamaya devam eder. Böylece anlam biliminde başka anlama geçiş adı verilen olay gerçekleşir.

Yukarıdaki örnekte görüldüğü gibi geçmişte çokanlamlılık özelliği gösterirken zamanla bu anlamlardan bir ya da birkaçının unutulmasıda mümkündür. Bu duruma örnek oluşturabilecek diğer sözcükler şunlardır:

Egir- (KTAKY6) sözcüğü kitabelerde “Eğirmek, çevirmek, kuşatmak, sarmak, sevk etmek, döndürmek”şeklinde çokanlamlı bir özelliğe sahip iken günümüzde “evirmek” sözcüğünün sadece iki   anlamı vardır: 1.Döndürmek, çevirmek. 2.Yapısını değiştirmek, taklip etmek. (TS 2005:667) O halde “kuşatmak, sarmak, sevk etmek” zamanla kullanımdan kalkmıştır diyebiliriz.

Igaç (BKAGY11)sözcüğü kitabelerde “Ağaç, orman, ağaçlık”şeklinde ismin çoğul hallerinin de karşılığı iken zamanla bu çoğul anlamlar unutulmuş ve günümüzde “Ağaç” sözcüğü şu üç anlama gelmektedir: 1.bot. Meyve verebilen, gövdesi odun veya kereste olmaya elverişli bulunan ve uzun yıllar yaşayabilen bitki. 2.sf. Bu gibi bitkilerin gövdesinden ve dallarından yapılan: Ağaç tekne. 3.Direk.  (TS 2005:28-29)

Katun (KTADY11) sözcüğü kitabelerde “Hatun, kraliçe, kadın, hanım” anlamında kullanılmıştır, günümüz Türkiye Türkçesinde “Hatun” sözcüğünün dört anlamı vardır:  1.Kadın. 2.Bayan, hanım: Emine hatun.3.Eş, zevce. (TS 2005:858) Türkçe sözlükte bu dördüncü anlam olarak “Yüksek makamdaki kadınlara ve hakan eşlerine verilen unvan: Bağdat hatun.”  şeklinde bir açıklama yer almasına rağmen günlük kullanımda bu sözcüğün “kraliçe”anlamının unutulduğunu söyleyebiliriz.

Türk kültürünün yazıldığı dönemine ışık tutan bir ayna olan Orhun Âbideleri’nde kadın, devlet yönetimindeki ve aile içindeki önemli konumuyla ve dinî-mitolojik bağlamda kutsî özelliğiyle dikkati çekmektedir. Böylesine önemli bir sosyal ve siyasî konumasahip olan kadın, Anadolu sahasında Osmanlı medeniyeti döneminde sosyal hayat içinde kaybolmuş veya geri planda kalmıştır. Orhun Yazıtları döneminde sosyalsiyasî, ailevî konumuyla toplumda, yönetimde ve ailede söz sahibi ve önemli olan Türk kadınının daha sonraki yüzyıllarda, hem sosyal hayatta, hem siyasî hayatta kendini son derece olumsuz koşullar içinde bulduğunu görürüz. Orhun yazıtları dönemindeki Türk kadınının konumuna dikkat edilmesi, hem kendi dönemini, hem de daha sonraki yüzyıllarda Anadolu sahasında kadınının uğradığı olumsuz koşulların sebep-sonuç ilişkilerini aydınlatması bakımından önemlidir. Eski Türk kültürü kahramanlık toplumudur, edebiyatı da bir destan edebiyatıdır, o dönemin atlı göçebe hayat şartlarına uygun bir yapıdadır. Yazıtlar, atlı-göçebe hayat şartlarının yaşandığı dönemlerin eseri olmakla birlikte burada ele alınan kadın, bilhassa devlet hayatı içindeki konumuyla ön plana çıkar. Bunun en önemli sebebi, bu Yazıtların, Göktürk Hakanlığı?nın 8. yüzyılında yönetimde bulunan yöneticiler ve kağan ailesi tarafından yönetim hakkında yazılmış olmalarıdır.(Köksel 2011: 340)

Kedimlig (KTADY33) sözcüğü kitabelerde “Giyimli, giyim kuşamı olan, zırhlı”anlamında kullanılmıştır. Günümüzde “Giyimli” sözcüğü  “Giyinmiş, giyinik:" anlamında bir sıfat olarak kullanılmaktadır (TS 2005:765)ve “zırhlı” anlamı unutulmuştur.

Kut (BKADY23) sözcüğü kitabelerde “Devlet, ikbal, saadet, baht, talih kut” şeklinde çok anlamlı iken Türkçe Sözlükte  “Kut” sözcüğünün   “Mutluluk” anlamı yer almaktadır (TS 2005:1271) ve bu sözcüğün “Devlet, ikbal, baht, talih” anlamlarıunutulmuştur. Ayrıca sözcüğün tek başına mutluluk anlamı verecek şekilde kullanılması da unutulmaya başlamıştır. Daha çok kutlama, kutlanış, kutlayış gibi biçim bakımından gelişerek sonradan meydana gelen “ileri öğeler” yaşamaktadır.[2]Bu ileri öğeler içinde konuşma dilinde kullanımı en yaygın olanı ise kutlu olsun “uğurlu olsun, bolluk ve iyilik getirsin” anlamlarında bir kalıp sözdür.

Oglan (KTAGY1) sözcüğü kitabelerde “Oğlan, oğul, çocuk, çocuklar” şeklinde ismin hem tekil hem çoğul anlamlarını içermektedir, ancak günümüz Türkiye Türkçesinde iki anlamı vardır: 1.Erkek çocuk:"Biraz sonra oğlan da doğrulup kızın karşısına geçti."O.C.Kaygılı 2.Yetişkin erkek (TS 2005:1491) ve sözcüğün çoğul anlamı unutulmuştur.

Olur- (KTAGY1) sözcüğü kitabelerde “Oturmak, tahta oturmak, Kağan olmak” anlamlarına gelmektedir. Günümüzde Otur- sözcüğünün şu  anlamları vardır: 1.Vücudun belden yukarısı dik duracak biçimde ağırlığı kaba etlere vererek bir yere yerleşmek. 2.Bu biçimde yerleştiği yerde kalmak. 3. Uygun gelmek, ölçüleri tam olmak. 4. Bir yerde sürekli olarak kalmak, ikamet etmek. 5. Hiçbir iş yapmadan boş vakit geçirmek. 6. Toprak veya yapı çökmek, aşağı inmek. 7. Biriyle beraber yaşamak. 8. Bir işi yapmakta olmak, bir işe başlamak üzere olmak. 9. Yer almak, geçmek. 10. Benimsenmek, yerleşmek, kökleşmek. 11. Belli bir yörüngede dönmeye başlamak. 12. Sıvı tortuları dibe çökmek, dipte toplanmak. 13. Herhangi bir durumda belli bir süre kalmak. 14. Mal olmak. (TS 2005:2133) Bu durumda sözcüğün “tahta oturmak, Kağan olmak” anlamı unutulmuştur.

Ö?re (BKAGY13)sözcüğü kitabelerde  “Önce, önde; doğu, doğuya, doğuya” anlamlarına gelmektedir.  Günümüzde “Önce” sözcüğünün iki anlamı vardır: 1.Baştaki, geçmişteki bölüm, geçmiş zaman. 2.zf. İlk olarak, başlangıçta, sonra karşıt. Günümüz Türkiye Türkçesinde “Önce” sözcüğünün “doğu, doğuya, doğuya” anlamları unutulmuştur. (TS 2005:1542)

Teg- (KTAGY3) sözcüğü kitabelerde Değmek, erişmek, yetişmek, ulaşmak, temas etmek, hücum etmek, çarpışmak.” anlamlarına gelmektedir. Günümüzde “Değmek,-er(I)” sözcüğünün  üç anlamı vardır: 1.Aralık kalmayıncaya kadar birbirine yaklaşmak, dokunmak, temas etmek. 2.Ulaşmak, erişmek: Mektup elime değmedi. Yaşı on beşine değince… 3.İstenilen yere düşmek, rast gelmek, isabet etmek: Kurşun hedefe değdi. (TS 2005:486) Görüldüğü gibi sözcüğün “hücum etmek, çarpışmak.” anlamları unutulmuştur.

Törü (KTADY1) sözcüğü kitabelerde “Töre, kanun, nizam, örf ve âdet, görenek, düzen, tören, devlet nizamı”anlamlarına gelmektedir, günümüzde “Töre” sözcüğünün iki anlamı vardır: 1.Bir toplulukta benimsenmiş, yerleşmiş davranış ve yaşama biçimlerinin, kuralların, görenek ve geleneklerin, ortaklaşa alışkanlıkların, tutulan yolların bütünü, âdet. 2.Bir toplumdaki ahlaki davranış biçimleri, adap. (TS 2005:2000) Görüldüğü gibi sözcüğün “kanun, tören, devlet nizamı” anlamları unutulmuştur.

Yogur- (TABTGY8) sözcüğü kitabelerde “Yoğurmak, çiğnemek, aykırı gitmek, çapraz gitmek” anlamlarına gelmektedir, günümüzde “Yoğurmak” sözcüğünün iki anlamı vardır: 1.Katı veya toz durumundaki bir maddeyi herhangi bir sıvı ile karıştırarak hamur duruma getirmek. 2.mec. Bir kişiye istenilen nitelikleri kazandırmak, yeteneklerini geliştirmek. (TS 2005:2186) Sözcüğün “çiğnemek, aykırı gitmek, çapraz gitmek” anlamları unutulmuştur.

II.IV

Anlam değişmelerinde dikkati çeken bir başka özellik olarak, her ülkede ölçünlü (standart) dilde anlamı değişen sözcüklerin eski anlamlarını uzun bir süre, lehçe ve ağızlarda korumayı sürdürmelerinden de söz etmek gerekiyor. Örneğin Türkçenin en eski ürünlerinde Köktürk metinlerinde geçen barmak (varmak) ‘gitmek’ eylemi bugün ölçünlü dilde ‘ulaşmak, erişmek’ anlamını aldığı halde lehçelerde ve ağızlarda genellikle ‘gitmek’ için kullanılır. Anadolu ağızlarında hala “Eve varıp geleyim” ya da “Müdüre vardım, durumu anlattım” biçimindeki kullanılışı yaygındır. (Aksan 2006: 93)

Bu duruma çalışmamızdan örnek verecek olursak Yaz(KTAKY8) kitabelerde “İlkbahar, ilkyaz, yaz” anlamında iken Türkçe sözlükte sadece “ilkbaharla sonbahar arasındaki sıcak mevsim” anlamı vardır, yukarıda bu sözcüğü anlam daralmasına örnek olarak vermiştik oysa Mersin Ağzı Sözlüğünde  “Yaz: Bahar.” anlamı yer almaktadır.(Tor 2004:388) Ölçünlü dilde unutulan bu anlamın ağızlarda yaşaması dikkat çekicidir. Bu konuda yapılmış belirgin bir noktaya odaklanan derin araştırmalar mevcuttur. Örneğin Orhun Yazıtlarından günümüz Türkiye Türkçesi ağızlarına kadar geçen süreçte kullanılan organ adları, Türk dilinin önemli eserlerinde taranmış ve araştırma  sonucunda Türkiye Türkçesi ağızlarında kullanılan organ adlarının tarihî metinlerimize sıkı sıkıya bağlı olduğu tespit edilmiştir. (Kurt 2017: 48-61)

Ölçünlü dil, bir ağzın/konuşma dilinin zaman içinde edebiyatta, sanatta ve kültürde ön plana çıkmasıyla kodlama, standartlaşma, yaygınlaştırma ve kabul merhalelerinden geçmiş şeklidir. Ölçünlü dilin kuralları önceden belirlenmiştir. Ölçünlü dildeki değişmeler ve gelişmeler de belirlenmiş olan bu kurallar çerçevesinde gerçekleşir. Ağızlar ise dilin tabii seyri içinde gelişimini devam ettiren, ölçünlü dile nispeten etkileşime daha açık ve aynı zamanda dildeki eski şekillerin korunması konusunda ölçünlü dile göre daha muhafazakâr bir dildir. Bu bakımdan dilin kendine özgü en belirgin özelliklerinin tespit edilmesi, dildeki gelişmenin ve değişmenin takip edilmesi konusunda ağızlar ölçünlü dile oranla daha belirleyicidir. (Özek – Aytaç 2018 : 1307)

II.V Orhun Kitabelerinden günümüze kadar varlığını sürdüren ve  ses değişimine uğrayan sözcükler arasında anlam değişmesine uğramayan sözcükler şunlardır: Adgır (Aygır, at),Anda, anta (Onda, ondan, şunda, şundan),A? (En), Azuq (Azık),Bor (Fırtına, bora, tipi),Buka (Boğa),Bunça (Bunca, bu kadar, böyle, bu kadar çok),Bunda (Burada),Bu?ad- (Bunalmak),Buyruk (Buyruk),Elig (Elli (50), elli sayısı),Iraq (Uzak, ırak),İkinti ( İkinci),İlki ( İlk birinci),Kagan (Kağan),Kan ( Han),Kar (Kar), Kentü (Kendi, kendisi, kendi kendine),Kergeksiz (Gereksiz, lüzumsuz; yoku bulunmayan her şeyi tamam, bol bol, dolu dolu, ihtiyaçtan fazla),Kıl- (Kılmak, yapmak, etmek, eylemek), Kılıçla- (Kılıçlamak, kılıçla vurup kesmek), Kırq(Kırk(40)),Kışın (Kışın),Kışla- (Kışlamak, kışı geçirmek),Kişig (Kişi, insan, adam, halk),Kiyik (Geyik, yabani hayvan, av hayvanı), Kop (Çok, hep, pek, tamamıyla, tamamen, bütün),Köl (Göl),Kö?ül (Gönül, kalp, yürek, iç, fikir, düşünce, akıl, anlayış, arzu, ülkü),Küç (Kuvvet, güç, zor, iş güç),Kümüş (Gümüş),Küntüz (Gündüz),Neke (Neye, niye),Nençe (Nice, ne kadar, nasıl),Ol (O, şu),Onunç (Onuncu),Ög- (Övmek, methetmek),Tag (Dağ),Ta? (Tan, şafak, sabah vakti),Tegür- (Değdirmek), Tir- (Dermek, toplamak),Tiril- (Toplanmak, derlenmek, derilmek),Tiyin (Diye, diyerek, diyip), Tiz (Diz),Togsıq (Doğuş, doğma, doğu),Tokuz (Dokuz),Torug (Doru, at rengi, doru renk),Tört (Dört (4)),Törtünç ( Dördüncü, dördüncü olarak, dördüncü defa),Udluk (Uyluk),Ulug (Büyük, ulu),Üçünç (Üçüncü),Yadag (Yaya),Yana (Yine, tekrar, dönerek),Yay (Yaz),Yılqı (Yılkı, at sürüsü; hayvan, hayvan sürüsü davar),Yiçe (Daha, bir daha, tekrar, yine),Yig (Yeğ),Yigirmi (Yirmi),Yime (Yine, tekrar, ve, de, da),Yiti (Yedi),Yitinç (Yedinci),Yitmiş (Yetmiş)

Sıraladığımız bu sözcükler kanıtlıyor ki genellikle zamir ve zarf görevindeki sözcükler, sayı adları ve unvanlar anlam değişiminden uzak durmuştur. Boy adları özel isim sayıldığından çalışmanın kapsamının dışında tutulmuştur.

Sonuçlar:
Orhun Kitabelerinden günümüz Türkiye Türkçesine ses değişimine uğramadan yaşayan seksen  adet sözcük vardır. Kitabelerinden günümüze kadar varlığını sürdüren ve sesdeğişimine uğrayan sözcüklerin sayısı ise iki yüz yirmi sekizdir.

Bu sözcüklerin anlam özellikleri incelendiğinde en yaygın durumun şu olduğu görülür: Sözcüğün Orhun Kitabeleri’ndeki anlamı genellikle Türkçe Sözlükte yer alan ilk, temel(gerçek) anlamına karşılık gelmektedir, bununla beraber aradan geçen zaman sözcüğe birçok yeni anlam katmıştır.

İncelediğimiz sözcükler içinde bu dönemde olduğu gibi o dönemde de çokanlamlılık özelliği taşıyan ses değişimine uğramamışon dokuz adet,  ses değişimine uğramışyetmiş bir adet sözcük vardır. Bu örnekler Köktürk döneminde sözcüklerin o çağda çok uzun bir süreç sonunda, çeşitli anlam olaylarıyla meydana gelebilecek yeni yeni anlamlar kazanmış olduklarını, bunun da ancak, işlenmiş, gelişmiş bir dilde gerçekleşebileceğini göstermektedir.

Çalışmamızda Kitabelerde kullanılan anlamla ilişkili olmakla beraber zamanla bu anlamdan farklı bir anlam kazanmış ve bu yeni anlamla ön plana çıkmış olan, başka bir deyişle ilk(temel) anlamı kitabelerdeki anlamdan farklı olan sözcükler belirlenmiştir. Bu durumda sözcüklerin temel anlamını belli bir zaman dilimi içinde eş zamanlı olarak düşünmek gerekir. Bu nedenle temel anlamı bir göstergenin belli bir dönemde insan zihninde canlandırdığı kavram olarak almak gerekir.

Anlam değişmelerinde dikkati çeken bir başka özellik olarak, her ülkede ölçünlü (standart) dilde anlamı değişen sözcüklerin eski anlamlarını uzun bir süre, lehçe ve ağızlarda korumayı sürdürmeleridir. Ayrıcasözcüklerin anlamlarını Türkiye’nin çeşitli bölgelerinden derlenmiş olan sözcüklerin yer aldığı Derleme Sözlüğü ile karşılaştıracak olursak fark ederiz ki bazı sözcüklerin ağızlardaki kullanım alanı çok geniştir.

Öneriler:
Çalışma sırasında görülmüştür ki sözcükler en çok halk arasındaki kullanımlarda anlam değişikliğine uğramıştır. Bunun sebebi halk arasındaki kullanımların zenginliği, halkın hayal ve ifade gücünün dile yansımasıdır. Bazı sözcüklerin birleşik sözcüklerin, deyimlerin ya da ileri öğelerin içinde varlığını sürdürdüğü de bilinmektedir.  Ağızlardaki sözcüklere anlambilimsel açıdan yaklaşan çalışmalar yapılırsa verimli sonuçlar elde edilecektir. Bu konuda yapılmış yeni araştırmalar mevcutsa da (Özek – Aytaç 2018 : 1307), (Kurt 2017: 48-61) bunlara nicelerinin eklenmesi gerektiği kanısındayız.

Çalışmamız kitabelerde yer alan sözcüklerin günümüz Türkiye Türkçesinde varlığını sürdürenler ile sınırlıdır. Türkçenin bildiğimiz ve yazılı kaynaklarla takip edebildiğimiz dönemlerinden bugüne kadar kelime kadrosunda anlam yönünden meydana gelen anlamsal  değişiklikleri takip edebilmek için gerek tarihi şiveler gerekse günümüz Türk şivelerinin bir bütün olarak ele alınması ve bu anlam değişikliklerinin bir bütün olarak ele alınması gerekir.

Bu doğrultuda yapılan yeni çalışmalar mevcuttur. Örneğin Hatice Şirin “Eski Türk Yazıtları Söz Varlığı İncelemesi” adlı eserinde Köktürk ve Ötüken Uygur yazıtlarında geçen 231adet söz ve söz öbeği ele almıştır. Bu söz ve söz öbeklerinin bazıları için yazar tarafından yenianlamlandırmalar önerilmiştir. Yazar, sanılanın aksine Türkçe söz varlığının yalnızcaaskerî ve siyasi unsurları içermediğini, günlük yaşama dair birçok unsuru da içerdiğinibelirtmiştir. Ayrıca ele alınan söz ve söz öbeklerinin büyük bir kısmının temel anlamı dışındabaşka anlamlarda da kullanılıyor olması ve çok anlamlılık sürecini tamamlamış olması, yazara göre Türkçenin VII.-VIII. yüzyıldaki gelişmişlik düzeyinin göstergesidir. (Toktar 2016:110) Bir diğer çalışma Orhun Yazıtlarının dilinde yer alan “erdem” kavramını söylem açısından çözümlemeye çalışmaktadır. Buna benzer çalışmaların ışığında Orhon yazıtlarının söylemini belirlemeye yönelik çözümlemelerin gerçekleştirilmesi; felsefe, toplumbilim, tarih, budunbilim, mitoloji, folklor gibi farkı disiplinlerin sunduğu verilerden yararlanarak  dilbilimsel incelemeler yapılması, kültürel dinamiklerimizin ve değerlerimizin ortaya çıkarılması açısından oldukça önemlidir.(Gümüş 2016: 257) Bir diğer  çalışmada Köktürk yazıtlarının söz varlığı içerisinde yer alan olumlu ve olumsuz anlamda kullanılan kelimeler incelenmeye çalışılmıştır. (Soydan 2017:869-8859 Bunun gibi Eski Türkçedeki kelimeler anlambilimsel açıdan yaklaşan çalışmaların artması gerektiği kanısındayız.

Kısaltmalar:
KTA: Kül Tigin Abidesi
KTAGY: Kül Tigin Abidesi Güney Yüzü
KTADY: Kül Tigin Abidesi Doğu Yüzü
KTAKY: Kül Tigin Abidesi Kuzey Yüzü
KTAKDY: Kül Tigin Abidesi Kuzeydoğu Yüzü
KTAGDY: Kül Tigin Abidesi Güneydoğu Yüzü
KTAGBY: Kül Tigin Abidesi Güneybatı Yüzü
KTABY: Kül Tigin Abidesi Batı Yüzü
BKA: Bilge Kağan Abidesi
BKADY: Bilge Kağan Abidesi Doğu Yüzü
BKAGDY: Bilge Kağan Abidesi Güneydoğu Yüzü
BKAGY: Bilge Kağan Abidesi Güney Yüzü
BKAKY: Bilge Kağan Abidesi Kuzey Yüzü
BKABY: Bilge Kağan Abidesi Batı Yüzü
BKAGBY: Bilge Kağan Abidesi Güneybatı Yüzü
TA: Tonyukuk Abidesi
TABTBY: Tonyukuk Abidesi Birinci Taş Batı Yüzü
TABTGY: Tonyukuk Abidesi Güney Yüzü
TABTDY: Tonyukuk Abidesi Doğu Yüzü
TABTKY: Tonyukuk Abidesi Kuzey Yüzü
TAİTBY: Tonyukuk Abidesi İkinci Taş Batı Yüzü
TAİTGY: Tonyukuk Abidesi İkinci Taş Güney Yüzü
TAİTDY: Tonyukuk Abidesi İkinci Taş Doğu Yüzü
TAİTKY: Tonyukuk Abidesi İkinci Taş Kuzey Yüzü

Bu makale sayın hocam Prof. Dr. Mahmut KAŞGARLI için  Dr. Öğretim üyesi Reyila KAŞGARLI editörlüğünde  hazırlanan armağan kitabında bölüm olarak yayımlanmıştır. 

Makalenin Künyesi: ÇELİKEL, Sibel , Orhun Kitabelerinin Günümüz Türkçesindeki Söz Varlığına Anlambilimsel Bir Bakış, Uygur Türklerinde Bir Bilge Prof. Dr. S.Mahmut Kaşgarlı Armağanı, Kesit Yayınları, Ankara, 2018



Kaynakça

AKSAN, Doğan (2000), En Eski Türkçenin İzlerinde, İstanbul: Simurg

AKSAN, Doğan (2006), Anlambilim, Ankara: Engin Yayınları

AKSAN, Doğan (2016), Anlambilim (Anlambilim Konuları ve Türkçenin Anlambilimi), Ankara: Bilgi Yayınevi

ÇELİKEL, Sibel (2007), Orhun Kitabelerinin Günümüz Türkçesindeki Söz Varlığı,  Edirne: Trakya Üniversitesi Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi

ÇETİN, Engin (2009), Orhun Yazıtlarında ‘İtaat’ Kavramı, Ankara:Turkish Studies

ERCİLASUN, Ahmet Bican (2007), Türk Dili Tarihi, Ankara:  Akçağ Yayınları

ERGİN,Muharrem (2005), Orhun Abideleri, İstanbul: Boğaziçi Yayınları

EROL, Hülya Arslan (2008), Eski Türkçeden Eski Anadolu Türkçesine Anlam Değişmeleri, Ankara: Türk Dil Kurumu Yayınları

GÜMÜŞ, İnan (2016), Orhon Yazıtlarında Erdem Üzerine Söylem Çözümlemesi, Malatya: Sosyal Bilimler Dergisi

KÖKSEL, Behiye (2011), Orhun Yazıtları’nda Kadın, Elazığ:e-Journal of New World Sciences Academy

KURT, Berker (2017), Yazıtlardan Günümüze Organ Adları ve Bunların Türkiye Türkçesindeki Ağızlarına Yansıması, Samsun: Dede Korkut Uluslararası Türk Dili ve Araştırmaları Dergisi

TEKİN, Talat (1998), Orhon Abideleri, İstanbul:Simurg

TEKİN, Şinasi (2001), İştikakçının Köşesi, İstanbul: Simurg

ÖZEK, Fatih- AYTAÇ, Aslıhan (2018), Orhun Yazıtlarındaki Söz Varlığının Türkiye Türkçesi Ağızlarındaki İzleri, Ankara: Atatürk Kültür Dil ve Tarih Yüksek Kurumu

RICHARD, Mark (2015), Semantik (Anlambilim Üzerine Temel Yazılar), Çev. Halil Kayıkcı, Ankara: İtalik Kitapları

SOYDAN, Serpil (2017), Orhon Kitâbelerinde Kök Halinde ve Türemiş Olan Bazı Kelimelerde Olumlu ve Olumsuz Anlam, International Journal of Languages’ Education and Teaching

TOKTAR, Soner (2016), TANITMA: Hatice ŞİRİN: Eski Türk Yazıtları Söz Varlığı İncelemesi,Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara 2016, 750 s., Kırklareli: Rumeli Edebiyat Araştırmaları Dergisi

TOR, Gülseren (2004),  Mersin Ağzı Sözlüğü, İstanbul: Türk Dilleri Araştırması Dizisi

TÜRK DİL KURUMU, (2005), Türkçe Sözlük, Ankara: TDK Yayınları

TÜRK DİL KURUMU, (1993), Derleme Sözlüğü, Ankara: TDK Yayınları



[1] Sözcüklerin Türk Dil Kurumu Sözlüğünde yer alan çeşitli anlamlarına yer verilmiş ancak makalenin hacmini artırmamak için örnekler çıkarılmıştır.

[2] Bir sözcük ailesi içinde, ancak sonradan meydana  gelebilen, yani varlığı, birtakım kavramların, sözcüklerin varlığına bağlı olan, biçim bakımından gelişerek türetmelerle birtakım anlam olaylarından sonra  ortaya çıkan sözcüklere “ileri öğeler” adını veriyoruz.

 

 
Toplam blog
: 7
: 3133
Kayıt tarihi
: 10.09.13
 
 

Doktora mezunu bir  hayalperest... Gezer, tozar, okur, yazar, düşünür, konuşur... Aşırı duygusall..