Orman’dan gelen 'gizemli ses', Fırat Aydınus’u ürküttü!.

Hakemler açıklanınca kaygılar başlamıştı.

Dışarıda “iyi”, içeride “kötü” maç yönetmekle ünlenen ve bunu “geleneksel hal”e dönüştüren Cüneyt Çakır, Trabzonspor-Galatasaray maçında yine “olumsuz” ses getirdi.

Maçla ilgili en güzel değerlendirmeyi de, kendine özgü Türkçesi ve ironik anlatımıyla Şota yaptı:

“Görmüyor, görmeyebilir. Ne yapalım? Veriyor, vermiyor. Kendisi biliyor, ne zaman verecek, ne zaman vermeyecek, diye. Mutlu değilim kesinlikle hakemden ama, tekrar söylüyorum, ne yapalım? Dünyanın en iyi hakemi budur işte."

Barış Şimşek de, Fenerbahçe taraftarının tepkisini çekendi.

Neyse ki, Fenerbahçe bir fazla gol attı da, Barış Şimşek’in çaldığı/ çalmadığı düdükler, gördüğü/ görmedikleri, geri planda kaldı; üstüne fazla gidilmedi.

Barış Şimşek, son dakikada, Serdar Aziz’in Uygar’a yaptığı müdahaleye penaltı veremedi.

Skor, ya 2-1 değil de 1-1  ya da 1-2 olsaydı; ne olacaktı?

*****

Fikret Orman, hakemler açıklanır açıklanmaz, Fırat Aydınus'a tepki gösterdi:

“Yapılan tüm atamaların sadece bizim maçımız değil, tüm atamaları yakından takip ediyoruz ve benle arkadaşlarımızın tecrübesi ile bunların alt satırını okuyabilecek tecrübedeyiz. İnşallah yanılıyorumdur.”

Ve Orman, ekliyordu:

“Bunun arkasındaki niyet, umut ediyorum, benim okuduğum niyetler değildir.”

Ne demekti bu?

Fırat Aydınus,  bize karşı “kasıtlı” davranacak.

Orman’dan gelen “gizemli ses”,  görüldü ki, “tariz” sanatına uygundu..

Yani?

Söylenenin tersini anlatma...

*****

Fırat Aydınus, Orman’dan gelen “gizemli ses”ten ürkmüştü!.

Gomez’in 54. dakikada attığı dirsekle Skulason'un gözünün altını patlattı, yüzünü kanlar içinde bıraktı. Fırat Aydınus, “sarı”yla yetindi; Beşiktaş’ı eksik bırakmadı.

Başka?

Kafaya birlikte çıktığı rakibinin sakatlanmasına tepki  gösteren Cenk Tosun'un, yerde yatan rakibini parçalamak istercesine saldırganlaşması, araya giren Fırat Aydınus’u itmesi, bir türlü sakinleşmemesi... Fırat Aydınus’un bir hakem olarak değil de, sahaya kulübeden giren biri gibi davranması... Son düdükten sonra da Tolga Zengin’in yaptıklarına seyirci kalması...

Oysa, "futbol uleması" derdi ki: Futbolcular birbirine girmişse, hakem, kenara çekilir, olanları izler. Sonra da gerekeni yapar. Gereken de, "sarı"ya ya da "kırmızı"ya başvurmaktır.

Fırat Aydınus, anlaşıldı ki, Orman’dan gelen “gizemli ses”in etkisindeydi. Bıraksa, Cenk Tosun, yapacağını yapacak, o da onu oyundan atacaktı. O durumda Cenk Tosun, kim bilir kaç maç ceza alırdı.

Cenk Tosun, o "sahne"yi kartsız bitirdi.

Ayrıca, son saniyelerde penaltı var mı yok mu, Fırat Aydınus’un İlhan Cavcav’dan övgü almasını sağladı:

"Böyle değerli hakemleri Allah Türk futbolunun başından eksik etmesin. Fırat Aydınus'u canı gönülden kahrederek kutluyorum."

Fırat Aydınus, “uygun kart” kullansaydı, Beşiktaş, soyunma odasına kaç “eksik”le giderdi?

*****

Her iki yarıda, farklı iki takım.

Beşiktaş, ilk yarıda uyudu, ikinci yarıda kendine geldi. Ancak bu, kendine gelme, oyun yönüyle “iyi”, oyun dışına çıkmayla “kötü”ydü.

Başrollerde, maç içinde Cenk Tosun, maç sonunda Tolga Zengin vardı.

Şenol Güneş, ikinci yarıda Quaresma ve Olcay'ı çıkarıp Cenk Tosun ve Necip'i alınca, Gençlerbirliği, zorlanmaya başladı. İlk yarıda kaleyi bulan şutu olmayan Beşiktaş, artık, kaleyi yoklamıyor, topu ağlara gönderecek şutlar çekiyordu.

İki gol de Beşiktaşlı futbolculardan, kafayla geldi.

İlkini, Tosic’in kafasından Tolga Zengin, ikincisini Gökhan Töre’nin kafasından Hopf yemiş oldu.

Son Söz:

Ve hakemler
Bizim hakemlerimiz
Cepheden cepheye koşar misali
Yeşil sahalarda oradan oraya koşan
Bizim hakemlerimiz
Bazen ötmeyen
Bazen ters öten düdükleriyle
Bizim hakemlerimiz

https://www.facebook.com/turgutcelik

https://twitter.com/#!/turgutcelik

turgutce@yandex.com