- Kategori
- Güncel
Örtülü affın hedefi kimlerdi?

Yargıda savaş 2007 seçimlerini AKP’nin yüzde 47’ye yakın bir oyla kazanmasından sonra başladı.
Öncelikli hedef; Hâkimler ve Savcılar içinden, iktidara yakın olanları seçip Özel Yetkili Savcı ve Özel Yetkili Mahkemelere Hâkim olarak atamaktı. Önce bu başarıldı. Sonra yargılama usulü hakkındaki kanunlarda, kısa ama etkili değişiklikler, mahkeme safahatını değiştirme adı altında yürürlüğe sokuldu.
Sıra öncelikli hedeflerden birisi olan Anayasa Mahkemesine gelmişti. Anayasa Mahkemesi ile yürütülen savaşta(!) iktidar partisi her zaman bir adım geride kalıyordu. Bunun çaresi araştırılırken, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının iktidar partisi aleyhine açtığı kapatma davası, bu işin tuzu biberi oldu. Her yönden Anayasa Mahkemesine ve Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına saldırı başlatıldı. Bu saldırılar gerçekten acımasızdı. İktidar partisi, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının topladığı delilleri “Google” delilleri diye küçümseyip, bu delillere bakarak davayı kabul eden Anayasa Mahkemesi üyeleri üzerinde büyük baskı oluşturdular. Ayrıca Anayasa Mahkemesi üyelerinin dinleme ve takip işleri epey hızlandırıldı!
Anayasa Mahkemesinin tarihi kararından sonra iktidar partisi adalet üzerinde oynadığı oyunları hızlandırdı. Anayasa Mahkemesi iktidar partisi aleyhine ne karar vermişti? İktidar partisini “Laiklik karşıtı eylemlerin odağı olmaktan” suçlu görüp, normalde kapatması gerekirken, 5 oyun 6 ya galip gelmesi gerçeğinden(!) hareketle, iktidar partisine para cezası uygulayıp, yoluna devam etmesini sağladı.
Yargıtay ve Danıştay’la her zaman sürdürülen kavgaya, bu kez Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu üyeleri de dâhil edildi. Yapılan ilk anayasa değişiklik paketi ile bu kurumların nasıl yandaş hale getirileceğinin ipuçları verildi. Sonrası malum, hazırlanan mini bir anayasa değişiklik paketine, kendilerince önemli iki maddeyi halka götürüp oylattılar. Bu maddeler neydi? Anayasa Mahkemesinin ve Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun üye yapısını değiştirmek.
Bu maddelerin referandumdan geçebilmesi için her türlü demokratik söylem gündeme taşındığı gibi, reklâm bombardımanı ile mini anayasa değişiklik paketi halkın yüzde 58 oyuyla kabul edildi. Bu yüzde 58 çok büyük bir başarıymış gibi halka anlatıldı. Oysa Anayasalar birer uzlaşma metini olduğundan, halkın çok büyük çoğunluğu tarafından kabul görmesi gerekirdi. Bir türlü beğenilmeyen 1982 darbe Anayasası, halkın yüzde 92 çoğunluğu ile kabul edilmişti.
Referandumdan sonra anayasa değişikliğine göre çıkartılması gereken uyum yasalarından sadece Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’na ait uyum yasaları çıkartıldı. Anayasa Mahkemesinin üye yapısı değiştirilmesine rağmen, uyum yasaları çıkartılmadığı için Anayasa Mahkemesi atıl vaziyette bekliyor.
Bildiğiniz gibi son referandumla Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru hakkı da getirildi. Uyum yasaları çıkmamış, önünü göremeyen bir Anayasa Mahkemesinden kim, nasıl adalet bekleyebilir?
Sonra çok daha önemli bir konu var! O da İnsanların Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine başvurmadan, dosyasının Anayasa Mahkemesince incelenecek ve nihaiyi kararın verilecek olması. Bu iş nasıl olacak? Anayasa Mahkemesinin önünde biriken milyonlarca dava dosyası, zamanında incelenemeyecek olduğundan, Anayasa Mahkemesi, Yargıtay’ın bu günkü düştüğü duruma düşecek!
Dağlar gibi yığılan dosyalara gömülen adalet, sağlıklı işleyemediğinden birkaç kere idamla yargılananlar, davalarının süresinde karara bağlanamadığından tahliye edilecekler. Tıpkı bu gün yapıldığı gibi!
Üç-beş kişinin katilleri, uyuşturucu kaçakçıları, terör örgütü üyeleri…
188 kişinin katilleri Hizbullahçılar bu gün neden serbest bırakıldılar?
Zamanında yargılamanın bitmemesinden!
Bunun suçlusu kim?
Adalet Bakanlığı hâkim ve savcıları fişlemeyi bir kenara bırakıp, bu adaletsizliğe niye çare bulmaz?