Osmanlı Cumhuriyeti...

Pazar günü ne yapılır diye, soğuk bir cumartesi düşünülür düşünülür veee Nefis bir pazar gününe uyanılıp ne yapacağım diye şaşırılır... Pastırma yazı dediğimiz bir pazar günü yaşanılır... Ama ben pazar planlarımı bir gün önceden yapmıştım... Ve mutlaka sinemaya gidecektim... ben de biraz böyleyim işte kafama koydum mu mutlaka olacak :)

Asıl itibariyle gitmek istenilen film Issız adam... Son zamanların en romantik filmi diye verilen bir de yanına Çağan Irmak hayranlığı eklenince merak ettikçe gitme isteği uyandıran popüler film :)) Ama arkadaşlarım sağolsun filmi o kadar eleştirdiler böyle aşk mı olur canım tamamen saçmalık diye ortalığa öyle bir estiler ki içimdeki aşk filmine gitme isteğini öldürmeyi başardılar... Ama ben kararlıyım kötü de olsa gidilecek :)) Onu da başka bir sefer yazarım artık...

Bu film hakkında da tereddütlerim yok değil tabi sinema kapısında... Genelde bir film öncesi izleyici yorumlarını okumaya çalışırım.. Osmanlı Cumhuriyeti yorumları birbirinden o kadar farklıydı ki film konusunda kararsız kalmıştım... Ortada güzel bir pazar günü de var sonuçta :)) Ama dedim ya bendeki bu inat...

Sinema da koltuğa iyice yerleşilir 15 dakika kadar reklam izlenir ve film başlar... 1888 yılında Selanikte bir karga tarlasında başlıyor film... Sarı saçlı mavi gözlü o zaman ismi sadece "Mustafa" olan 7 yaşında bir çocuk karga kovalıyor... Sonra bir ağaçta kafes içinde bir kuş görüyor ve ağaca tırmanmaya çalışıyor... Ağacın dalı kırılıyor ve yere düşüyor... Ortalık kararıyor ve 2008 yılında buluyoruz kendimizi...

Filmin ilk sahnesi çok eleştirilmişti... Neden Atatürk'ü karga kovalarken öldürdünüz başka bir şey mi bulamadınız diye... Oysa bence böyle bir film için en güzel başlangıç olmuş... Kargaları kovalayan 7 yaşındaki o küçük çocuk ilerde yurdundan da düşmanları kovalayacak ve bir kuşun bile özgür olması için hiçbir şeyden kaçınmayacak...

Film anlayana zaten vurucu bir sahneyle başlıyor daha sonra da 2008 yılında Osmanlı'nın devamı olan Amerikan mandasına girmiş ve aynı zamanda Avrupa ülkelerinin de yağmalarını sürdürdüğü bir devletin yapısına eleştiri bombardımanı olarak devam ediyor ve yine vurucu bir cümleyle bitiyor... Film de "BENCE" çok güzel göndermeler var. Çok iyi oyuncular var... Daha iyi bir zaman filmi olabilir miydi evet olabilirdi ama bu çok ağır film değil zaten... Çok hafif ve olayı cıvıklaştıran filmlerden de değil açıkçası...

Filmden bir iki replik vermek gerekirse "- Biz esaret etmektense şahadet etmeyi tercih eden bir milletiz" "-Amerika kurulurken bu devlet 500. yılını kutluyordu" "-Keşke daha bunlar ilk geldiklerinde bir yiğit çıksaydı da geldikleri gibi giderler deseydi"...

Eğer gülmek için sadece bir komedi filmini izlemek için gitmek düşüncesindeysiniz hiç gitmeyin... Çünkü film kesinlikle komedi filmi değil... Ama hafif bir tad almak, biraz düşünmek ve bu hallere mi geldik gerçekten diye kafa yormak isterseniz kesinlikle gidin...

İyi eğlenceler…