Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

05 Mayıs '09

 
Kategori
İlişkiler
 

Otobüste, vapurda, dolmuşta âşk...

Otobüste, vapurda, dolmuşta âşk...
 

Bu haber beni tam yirmi, yirmi beş sene öncesine götürdü. Celal Bey paylaşmış okuyunca bir anımı anlatmak istedim.

Üniversite yılları...

Yıldız Üniversitesi'nde okuyordum. Evimiz Anadolu yakasındaydı. Üniversiteye iki şekilde gidebiliyordum. 110 numaralı Kadıköy - Beşiktaş otobüsüne biniyor veya Kadıköy'den vapurla Beşiktaş'a geçip, oradan Yıldız'a yürüyordum. 110 numaralı otobüsü beklemiş olanlar bilirler seferleri yarım saatte bazen saatte bir kere olurdu. Geldiğinde de içine girmek için büyük mücadele ederdiniz. Genellikle içinde Yıldız ya da Mimar Sinan Üniversitesi'ne giden öğrencilerle dolu olurdu. Benim bindiğim duraktan otobüste oturacak yer bulabilmenin imkanı yoktu.

Sıcak bir Nisan ayı olmalıydı. Beklediğim otobüs yine geç gelmişti. Ancak her zamanki gibi kalabalık değildi. MAN marka otobüsün beş sıralı arka koltuklarında bir tane boş yer vardı. Pencere kenarında da kot montlu, tanışmadığım ancak üniversiteden hatırladığım, bir kız oturuyordu. Boş yer de onun hemen solundaydı. İster istemez biraz da sıkışarak yanına oturdum. Yol boyu onu izledim durdum. Çünkü sürekli hareket halindeydi. Sanki o da benimle konuşmak için bir sebep yaratmak istiyor ancak bulamıyordu.

Otobüsümüz üniversite durağında neredeyse bütün yolcularını boşalttığında ikimiz karşıya geçmek üzere yan yana bekliyorduk. Bir iki kişi karşıya önce geçmiş, ben kalmıştım; o da yanımda bekliyordu. Sonra yolun uygun olduğu bir ara ben hareketlendim. O da beni takip etti. Birbirimize o kadar yakın yürüyorduk ki sürekli temas halindeydik. Sonra ben döndüm:

"Merhaba," dedim.

"Merhaba," diye cevap verdi.

Sonra koşar adım yanımdan uzaklaştı.

"Derse yetişmem gerek." dedi.

Bu maceranın burada bittiğini sanıyordum. Oysa ikinci bölümü varmış.

Bir kaç gün sonra yine aynı otobüste karşılaştık. Bu sefer birbirimize gülümsedik. Biraz uzakta duruyordu. Hava kapatmıştı. Otobüsün içinde boğucu bir hava vardı. Otobüsten indiğimizde gökten bardaktan boşanırcasına bir yağmur indi. Hayal dünyası çok güçlü olanların aklına farklı bir fantezi gelebilir. Ama bizim zamanımızda öyle şeyler olmuyordu ya da benim başıma gelmiyordu.

Bir an koluma girdi. Sonra bir taksi çevirdi.

"Islanmayalım," dedi.

Elinde bir mendil gördüm. Onun da alerjik riniti varmış ve benim gibi nemli havalardan etkileniyormuş. Birbirimize hala isimlerimizi söylememiştik. Taksinin arka koltuğunda birbirimize sıkıca yapışmış bir şekilde oturuyorduk. Taksi parkın etrafını dolaşarak üniversitenin içine kadar girdi. Mimarlık öğrencisiydi. Bana taksi parasını ödetmedi. Adını söyledi. Şimdi hiç anımsamıyorum. Sonra aceleyle yanımdan uzaklaştı yine.

Onu bahçede görmeye başladım. Erkek arkadaşı vardı. Sürekli beraberlerdi. Uzaktan uzağa bakışırdık. Ancak arkadaşının olmadığı zamanlarda yanıma gelip otururdu. Havadan sudan sohbet ederdik. O zaman parmağındaki yüzükten nişanlı olduğunu anlamıştım. Bir iki günlük heyecan yaşatmıştı bana.

Kadıköy - Beşiktaş ya da Beşiktaş - Kadıköy vapur hattı ise çok ilginç yaşanmış tecrübelerle doludur.

Uzatmayayım...

Uzay Gökerman

http://www.milliyet.com.tr/Yasam/SonDakika.aspx?aType=SonDakika&KategoriID=15&ArticleID=1090984&Date=05.05.2009&b=Otobuste

 
Toplam blog
: 2033
: 1268
Kayıt tarihi
: 09.06.06
 
 

"Keyif verici bir yalnızlık" olarak gördüğüm yazma serüvenimin en önemli merkezlerinden bir tanes..