- Kategori
- Şiir
Öyle bir zaman ki
Ne çok baş var yön bilmez ayakların taşıdığı
Ne çok kulak, pamuk tıkanmışcasına sağır
Kim duyar bu kirli sesler arasındaki notaları
Bu sınırsız hissedişi yüklenecek hangi bağır
Pusulalar şaşırmış pervanelerin büyülenmiş gözleri
Karanlıkta söndü sönecek kandillere rağbet
Bu elim kalabalıkta koşanların kimliğinden yok mu haberi ?
Nasıl korkutmaz ki her canı ! Her an olası o nihayet
Kahırlar inse gökten yerden fışkırsa dehşetli korkular
Kaç gün sürer tesiri buzlanmış tozlu yüreklere
Anlamaz mı acziyetini bilmez mi bu zavallı ölü ruhlar ?
Dönerler ölüleri soğur soğumaz aynı cüretlere
Göklere inat uzayan camlarla süslenmiş betonlar
İçinde güdülenler, kariyer yapmış ayaklar eller
Sessiz riyalardan yükselen, gerçekçi süslü yalanlar
Ömründe hiç konuşmamış sözde susmayan diller
Ah bir görülse! Neyin hatrına bu azgınlığa müsade ?
Duyulsa bu gazap öncesi sessizliğin buğzundaki tınılar
Ne hakla bu nankörlük? Kimden bu istifade?
Görelim hangi kalbi mütmain edecek bu yalılar ?