- Kategori
- Tiyatro
Özdeşleşerek yabancılaşma
Sanattaki özdeşleşmeyi Aristo şöyle tanımlıyor: “Tiyatro belli bir çeşit eylemin, korku ve acıma yaratan olayların taklididir. Tragedya seyrederken, korku ve acıma duygularını yaşayan (özdeşleşen) izleyici, bu duygularından arınmış olur.”
Aristo sıradan sanat tüketicisinin buna gereksinimi olduğunu ve ayrıca onu yönetmek için de, bunun iktidar sınıfına gerekli olduğunu savunur.
Katarsisin biraz empati, biraz da duygu simülasyonu olduğu gerçeğini Aristo, farkına varmadan daha 2.500 yıl öncesinden imlemiş ama buna hiç kimse dikkat etmemiştir.
Yabancılaşmayı Brecht şöyle tanımlıyor: “Yabancılaşma, dünyayı değiştirmede, tiyatrodan yararlanılması gereğinden hareketle, tiyatroyu işlevsel kılmak ve seyirciye ‘değiştirmek için düşünme olanağı’ sağlamak amacıyla hedeflenen, ‘özdeşleşmeyi kırma yöntemleri’ anlamına gelmektedir.”
Brecht sıradan sanat tüketicisinin, Aristo’nun tanımladığı gibi olmasından uzaklaşması gerektiğini didaktik olarak varsayar ve dayatır. Ancak, bu da onun sonuçlarının Aristo’nun istediği gibi olmasını da sağlar: Kitleyi yöneten bir sanat eseri.
Sanattaki özdeşleşme, yabancılaşma, özdeşleşerek yabancılaşma ve diğerleri; en çok tiyatro ve sinemada yaşanır, çünkü onlar bütüncüldür, hem tüm duyu-dilleri kullanır, hem de zaman ve mekanı.
Bu durumda özdeşleşerek yabancılaşma şu biçimlerde tanımlanabilir: “Değiştirmek için düşünmenin birincilden (epiktekinden) daha çok ve farklı biçimleri ve yöntemleri olabilir.”
Bir sanat ürününe o denli yoğunlaşırsın ki onun ötesine geçersin ve onu başkalaştırmış olursun: Japon modern dansı buto, Japon çizgifilmi animeler, Japon yönetmen Miike’nin filmleri tam da bunları gerçekleştirir ve sanat tarihinde kolay raslanmayacak bir ‘50 yıllık öncülük’ icra ederler. ‘Aşırı yorum’lar da buna örnektir: Kafka’nın gerçekten toplama kampları öngörmediğini biliyoruz ama ondan sonra toplama kampları geldi.
Absürd, yabancılaşma ve özdeşleşme olmaksızın ve/ya özdeşleşme olmaksızın yabancılaşarak gerçekliğe ulaşmanın istisnasal bir yoludur. Bunu da her absürd yapmaz, ondan önce de yapmak peşinde değildir. Beckett ‘Godot’yu yazacağı yerde, İRA’ya katılsaydı, daha anlamlı olurdu.