Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

16 Şubat '15

 
Kategori
Güncel
 

Özgecan Aslan’a gerçekte kim kıydı?

Özgecan Aslan’a gerçekte kim kıydı?
 

Kadının Hiç Bir Hali Tahrik Unsuru Olamaz.


20 Yaşında bir mahlûkat, onun 26 yaşında bir arkadaşı ve 50 yaşında babası mı? Kısmen doğru ama çok eksik bir saptama.

Kadınlara yönelik tecavüz, şiddet ve cinayet vakalarının tüm sorumluları bu üçlü mü?

Tabi ki hayır… Her olayda farklı birileri rol alıyor. Vücudun cerahat üretmesi gibi, bu toplumda yıllardır sapık üretiyor hem de artan oranlarda.  Toplum bu sapık zihniyetli insanları nasıl üretir peki? Nasıl bu mahlûkatların sayısı her geçen gün çoğalır?

Bu ancak bu zihniyeti bilinçli bir şekilde eğitirseniz mümkün olabilir.

Karpuz yetiştirmek için sıfırdan sürüp ektiğiniz tarladan; karpuzdan çok devedikeni yetişiyorsa hangi tohumu ektiğinize, nasıl gübrelediğinize, ilaçladığınıza ve nasıl çapaladığınıza bakmalısınız öyle değil mi?    

İnsan davranışlarını değiştirme mühendisliği adını verdiğimiz eğitimi yanlış kurgulamışsanız eğer, tıpkı karpuz tarlasında olduğu gibi, doğru insan yetiştireceğim derken, yalancı, dolancı, iftiracı, sapık, katil ve canavar yetiştirir durursunuz. Hem de farkında olmadan, hem de yıllarca.  

Şimdi hepiniz aile ve okul eğitiminde “kadına şiddet nasıl uygulanır”, “mini etekli kıza nasıl tecavüz edilir”, “kadın nasıl öldürülür” diye dersler mi var? Bunlar nasıl bilinçli bir şekilde yetiştiriliyor diye sorabilirsiniz?

Böyle dersler tabi ki yok. Böyle dersler olmadığı gibi üstüne üstlük bu tür olayların yanlışlığını, günahını anlatan ve düzgün ahlaklı bireyler yetiştirmeyi hedefleyen “Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi” gibi derslerimiz bile var.

Basit bir örnek verecek olursak liseyi bitiren bir kişi mezun oluncaya kadar 500 saatten fazla “Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi” dersi alıyor. Günde 8 saatten hesaplarsak 63 günlük bir eğitim süresi yapar ki,  Bu da İSG uzmanı veya Sürücü eğitimi sürelerinden kat ve kat daha fazla.

Din kültürü ve Ahlak bilgisi dersini veremediğinden dolayı okuldan atılan bir öğrenci gördünüz veya duydunuz mu? Duymamışsınızdır tabi ki. Tüm öğrencilerimiz bu derslerde başarılı olduğuna göre bu tecavüzcüler, kadın katilleri, şiddet eğilimliler, yalancılar, dolancılar ve talancılar bize uzaydan mı geliyor?

Maalesef eğitim ile ilgili sorun işte tam burada düğümleniyor. Çünkü yıllardır biz, özde değil sözde eğitim veriyoruz, öğretiyormuş gibi yapıyoruz. Tıpkı 1000 saat yabancı dil eğitimi alıp turist görünce “My name is Ali” diyemeyen bireyler yetiştirdiğimiz gibi… Eğitimde önemli olanın; ezberleme veya öğrenme değil davranış değişikliği oluşturma olduğunu unutuyoruz.

Okul dışı eğitim ortamlarında ise durum daha da vahim. Şiddeti öne çıkaran, kadını seks objesi gösteren TV programları ile kızlı erkekli gezmelerin, mini etek giyinmenin, hamile haliyle sokakta dolaşmanın, kahkaha atan kadınların; erkekleri suça teşvik ettiğini savunan yöneticilerimiz; maalesef tüm bunların üzerine tuz biber ekiyor.

Hal böyle olunca da; karısını döven, arkadaşını öldüren profesöre, kız arkadaşını kuşbaşı doğrayan üniversiteliye, yaya geçidinde yaya ezen sürücüye, yalancı politikacıya, hızsız bürokrata rastlamak zor olmuyor ülkemizde.

Bu nedenle; iyi bir insan yetiştirmek için iyi bir eğitim şart. Ama ondan daha önemlisi son 50 yıldır ülke eğitimine yön veren; eğitimi yapboz tahtasına çeviren ya da akıllı tahtadan ibaret sayan; öğretmeni memur, öğrenciyi müşteri gören bu zihniyetin değişmesi ŞART.

Bu blog Milliyet.com.tr sitesinden 14112 kez görüntülenmiştir

 
Toplam blog
: 41
: 2690
Kayıt tarihi
: 29.04.12
 
 

Gazi Üniversitesi, Teknik Eğitim Fakültesi'nden 1984 yılında mezun oldum.  Ardından Ankara Üniver..