Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

05 Kasım '08

 
Kategori
Blog
 

Özgürce tartışabilmek ve yanıt

Özgürce tartışabilmek ve yanıt
 

Mustafa Kemal ile ilgili ve dönemine ilişkin bir süredir kimi yazılar yazıyorum.
Ve yazılarım blogda yayınlanıyor.
Gerek Milli Mücadele yıllarına yönelik olsun ve gerekse de Mustafa Kemal’in hayatına ilişkin bir dizi görüş ve düşünceler ileri sürüyorum.
Mustafa Kemal’in özel hayatına ilişkin görüş ve düşüncelerim kamuoyu tarafından bilinenlerin dışında şeyler değil.
Ne var ki dönemine ilişkin görüş ve düşüncelerim, belirli bir takım saptamalara dayanıyor.
Bu saptamalar, daha çok ideolojik bir çıkış noktasını ele almaktadır.
Kuşkusuz saptamalarıma yönelik eleştiriler söz konusu olacaktır.
Ve bu ortamda, bu eleştiriler olmak zorundadır.
Suçlamaya dönüşmeksizin, ilgili dönemin tartışmasını yapmak, günümüze de ışık tutacak ve nasıl bir tavır içerisinde olmamız gerektiğine dair ipuçları da verecektir.

Oysa görüyorum ki kimi kendisini “Atatürkçü” olarak tanımlayan yazar arkadaşlarımız, garip bir takım suçlamalarda bulunuyorlar.
Örneğin; “Ayrıntıda Gezinmek” Aynur hanım.
Aynur hanımın hayli garip suçlamalarına mazhar oluyorum.
Dikkat ediniz “eleştiri değil”.
Yapmış olduğu şeyin “suçlama” olduğunu söylüyorum.

Aynur hanım bir yazımda vurgulamış olduğum bir düşünceyi yorumluyor.
Ve güya şöyle bir ifade kullanmışım ben “halkın dışında, tepeden inme, güdük bir devrim, elit bir burjuvazinin güdümünde”.
Evet.
Aynen böyle bir ibare kullanmış Aynur hanım.
Daha önceki yorumlarında ise Aynur hanımın, yazılarımı okumadığını, sadece satır başlarına baktığını ileri sürmüştüm.
Çünkü yorumlarından edindiğim izlenim bu yönde oldu.
Oysa Aynur hanım, yazıları okumamakla ve hele hele satır başlarını okuyarak geçmek gibi bir alışkanlığının olmadığı yönünde bir cevap verdi.
O zaman bende kalan izlenim şu oldu.
“Aynur hanım okuduğunu anlamıyor”.
Neden?
Güya ben Cumhuriyet Devrimini “elit bir burjuvazinin güdümünde” devrim olarak nitelemişim.
Yazımı okuyup, böyle bir ibare kullanarak, bana yorum yaptığını sandığı şeyin, ne denli büyük bir çam devirmesi olduğunun farkında bile değil.
Çünkü;
Aynur hanımın bu ibaresi ile ortaya koymuş olduğu şey, tümü ile bir yazının okunup da algılanamamasının en somut örneğidir.

Cumhuriyet Devrimi güdük bir devrimdir derken kastımız nedir?
Açıklayayım.
Cumhuriyet Devriminin içerisinde burjuvaların olmamasıdır.
Tekrar ediyorum.
Cumhuriyet Devriminin içerisinde burjuvalar olmadığı için devrim güdük kalmıştır.
Böyle bir burjuva devrimini kimler yapıyor?
Osmanlının Yüksek Askeri bürokrasisi yapıyor.
Kurucu kadrolar Osmanlı Paşaları.
İçlerinde tek bir tane burjuva mı var da, ben böyle bir ifade kullanayım?
Zaten ideolojik olarak ayrıldığımız nokta burası değil midir?
Hoş, ilgili dönemde burjuva mı varmış bu topraklarda?
Ve bu gün sorgulanan “Laiklik” kavramının kökeninde yatan laikliğin halkın kan dökerek elde ettiği bir kavram olmaması değil mi?
Ve halk, hiçbir devrim için kan dökmedi.
Mustafa Kemal’in aydın kişiliği ve ilerici görüşlerinin bir ürünü olarak halkın önüne tepside sunuldu.
Bu gün baktığımızda halk kan dökmeden elde ettiği bu bir çok hakkı, canla başla koruyor diyebilir miyiz?
Diyen var mı?

O halde sorun nedir?
Sorun şudur.
Osmanlı yönetimi, toplumu o hale getirmiş ki, toplum doğal gelişim sürecinin dışında kalmış.
Düşünsenize!
Matba bile bulunuşundan tam 174 yıl sonra Osmanlı topraklarına gelmiş.
O halde böyle bir devrim güdük kalmayacaktı da, başka bir şey mi olacaktı?
Söyler misiniz lütfen?
Nüfusun kaçta kaçı o dönemde okur yazardı?
Bu noktada sosyolojik düzeyde bir saptama yaparken, Mustafa Kemal’in ortaya koymuş olduğu iradeyi mi küçümsemiş oluyoruz?
Doğrusu anlamadım.
Aksine bu saptamaların hiç birisi Mustafa Kemal’i ve aydın, önder ve halkını düşünmediği kişilik olduğu noktasına taşımaz.
Sadece sorun, halkın feci düzeyde geri kalmış, geri bıraktırılmış olmasıdır.
Peki, Mustafa Kemal bu devrimleri yapmamalı mıydı?
Hiçbir zaman öyle bir şey demedim.
Asla da demem.
Sadece eleştirimiz, kurulan rejimin, vesayetçi bir yapıya dönüşmüş olmasıdır.
Ve bu günlere geldiğimizde, o vesayetçi yapı, bakın kimleri tepemize dikmiştir.
Ve o vesayetçi yapıyı savunanlar, farkında olmadan kimlere payandalık yapıyor.

Eğer bu ülke, bu gün Siyasal İslamcıların cenderesine girmiş ise bunun müsebbibi tarihinin tahlilini doğru yapmadan, siyaseten gelişmelere tavır alanlardır.
Ve imtiyazlı asker ve sivil bürokrasinin, demokrasi dışı tavırlarını tasvip etmeleridir.
Bilesiniz.
Her kim ki sivil ve asker bürokrasinin demokrasi dışı eğilimlerine çanak tutuyor, o kimseler Siyasal İslama evirilecek toplumun geriye gitmesinden sorumlu olacaktır.

Son sözüm Aynur hanıma.
Lütfen tekrar okuyun yazımı ve bakın yapmış olduğunuz yoruma.
Örtüşen tek bir nokta var mı?

 
Toplam blog
: 1509
: 1145
Kayıt tarihi
: 07.08.07
 
 

Yazarım... Okurum... Öğrencilik yıllarımda çok yazdım... Kompozisyon derslerinde yazdım... Duvar ..