Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

07 Ocak '08

 
Kategori
Ben Bildiriyorum
 

Özgürlük mü tutsaklık mı?

Hayat yalnızca geriye doğru anlaşılabilir fakat ileriye doğru yaşanmalıdır.
Soren Kierkegaard

İngilizcesine bakarsak;

Life can only be understood backwards; but it must be lived forwards.

Çeviriyi şöyle düzeltelim:

Hayat yalnızca geriye doğru bakıldığında anlaşılabilir, ama ileriye doğru yaşanılmak zorundadır.

Burada belki filozof bir bahtsızlığı dilegetiriyor. Yaşadığımız hayatı anlayabilmemiz için, onu öncelikle yaşamamız gerekir. Ancak yaşadıktan sonra geriye dönüp baktığımızda yaşamı anlayabiliriz. Geleceğe dönük olarak hayatımız bir belirsizlik taşıyor.

Hayatımızı yaşarken belki de sayısız olanaklara sahibiz. Örneğin yaşadığımız şehri değiştirmemiz, bütün geleceğimiz değiştirebilir. Ya da işimizi, evleneceğimiz kişiyi, mesleğimizi. Bazen evinize şu yoldan değil de bu yoldan gitmek bile hayatınızı tamamen değiştirebilir.

Aslında seçimlerimiz bütün hayatımızı değiştirebilir, ama gerçekten bizi değiştirebilir mi? Buna tam olarak evet demek de hayır demek de zor görünüyor. Evet dememiz halinde, bizi biz yapan, kimliğimiz, karakterimiz, tinimiz de değişir demiş oluyoruz. Hayır dediğimiz takdirde ise bizi biz yapan özelliklerimizin dış dünya ile olan etkileşimini yadsımış oluyoruz.

Çoğunlukla insanlar hayatlarını çok fazla değiştirmeye ihtiyaç duymadan yaşıyorlar. Hayatlarında sık değişiklik yapanlar ise daha durağan yaşayanları ölçüt aldıklarında kendilerini müşkülpesent görebiliyorlar. Yaşadığımız hayattan memnun olabilmek için, üzerinde bilinçli seçimlerimizin olması gerekir gibi görünüyor. Mesleğimizi, ilgi alanlarımızı, iş yerimizi, şehrimizi hatta ülkemizi seçmek yaşadığımız hayatı bizim için daha anlamlı kılabilir.

Ama her halükarda, önümüzde sayısız olanaklar taşıyan bir yaşam varken, geriye baktığımızda bu olanaklardan tek bir yaşam çizgisi oluşturmuş olduğumuzu görüyoruz.

İnsanın bu halini değerlendiren öğretiler olmuştur. Kimileri, bunu dünyaya atılmışlık olarak değerlendirir, kimileri, ulaşılacak bir ilahi bir hedefin başında olmak olarak görür, kimi ise mecbur olunan bir özgürlük hali olarak değerlendirir.

Evet her gün güneşin doğacağından eminmişisiz gibi sabah kalkıyoruz.. Oysa, belki harekete geçmiş bir yokoluşun kumsatinin taneleri dökülüyor bilmediğimiz bir yerlerde.

Günledik yaşantının hengamesinde hepimiz cengaverleriz. Ne büyük savaşlar, kavgalar veriyoruz yaşam alanlarımızda. Koyduğumuz ne hedefler var, üzerimize aldığımız ne iş yükleri var.

Dökülen kum tanelerini düşününce şu yoldan ya da bu yoldan gitmenin önemi küçülmeye başlıyor. Evet hayat önümüzde yaşanılacak bir şey olarak duruyor. Ne ilginç ki, bunu özgürlük olarak da görmek mümkün, tutsaklık ve kader olarak da.

 
Toplam blog
: 467
: 1012
Kayıt tarihi
: 21.10.07
 
 

Ankara'da yaşıyorum. Çeşitli güncel konularda, zaman zaman "Neden olaya böyle bakılmıyor?" diye düş..

 
 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara