Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

08 Temmuz '10

 
Kategori
İlişkiler
 

Özgürlük mutlu olabilmektir...

Özgürlük mutlu olabilmektir...
 

"Bana mutluluğun resmini çizebilir misin Abidin?"


Ne çok mutsuz insan var etrafımda.

Yalnız olan bir türlü mutsuz, eşi veya sevgilisi olan başka türlü mutsuz, yaşlısı mutsuz, genci mutsuz, zengini mutsuz, fakiri mutsuz…

Deniz kenarında oturanı mutsuz, dağda yaşayanı mutsuz…

Mutlu olmayı ve mutlu kalmayı başarabilen tek grup var: çocuklar.

Son zamanlarda garip bir şekilde evlilikleri tanıdım yakından, annesi veya babası ile veya çocuğu ile yaşayanları gözlemledim; en iyisinde bile sorun var. İnsanlar yorulmuş başkasının maddi sorumluluklarını, özellikle de manevi sorumluluklarını taşımaktan.

Evlilik ve aile maddi-manevi sorumluluk ve yük taşımaya dönüşmüş (istisnalar hariç diyeyim de, birilerinin eleştiri oklarından kendimi kurtarayım..:))

Aman banane, yarası olan gocunsun, ben mi yarattım sorunları...

Devam edelim bakalım…

Bir soru atayım ortaya, cesareti olan cevap versin:

“İnsan neden biriyle yaşar?”

Siz cevabı düşünedururken ben bir cesaret cevap vereyim:

Bana göre, yükünü hafifletmek ve sorumlulukları azaltmak ve birlikte kurulan hayatı paylaşmak için.

Ama bakıyorum da, güçlü ve pozitif olanın üzerine çullanılıyor, sanki kişinin kendi sorumlulukları yetmiyormuş gibi, diğerleri çaktırmadan yükünü onun üzerine boşaltmış, kısacası negatif ve yaşamayı pek bilmeyen veya bencil olanlar diğerini tabiri caizse – ki bence caiz – “eşek” yurduna koymuş, yükünü taşıtıyor.

Bu mu birlikte yaşamak denilen, evlilik veya aile denilen şey?..

İnsan insana güzellik getirmeli, yük veya sorun değil.

İnsanın annesi, babası, kardeşi, eşi, çocuğu, fark etmiyor, eğer negatifse, hayatı yaşamayı bilmiyorsa, kendiyle barışık değilse, bencilleşiyor, ayrıca bilinçaltında garip bir kıskançlık da duyuyor güçlü ve pozitif olan, küçük-büyük mutlulukların tadını çıkarmayı bilen yakınına karşı. Veyahut “o güçlü, ben değilim” deyip eşini veya güçlü olan her kimse, o yakınını bir sığınak yapıyor, arkasını dayayacağı bir “duvar” yapıyor, böylece bir sığıntı yaşantıya razı oluyor, sırtını dayayarak “duvarına”, öylece kör kütük yaşayıp gidiyor.

Arada bir sırtını dayadığı “duvar”ın aslında “canlı bir insan” olduğunu, bir yakını olduğunu hatırlıyor, onu da belki numaradan hatırlıyor, hani, diğeri uyanmasın, eşek yurduna konulduğunu anlamasın diye.

Böylece yükünü çektiriyor, gittiği yere kadar.. Bu düzen hep sürsün istiyor ama bazen o güçlünün uyanacağından da korkmuyor değil..

Yine de korkusu uzun sürmüyor…

Çünkü anneden, babadan, kardeşten, evlattan vazgeçemiyorsun, eşi de kolay kolay atamıyorsun, “nasıl olsa beni bırakamaz” düşüncesi ile korkularından arınmış olarak sığınak hayatına devam ediyor..

Güçlü olanın hayatı de çek babam çek misali gidiyor.. Bir “amele” yaşantıdır gidiyor…

İşte, sevgileri nefrete dönüştüren, aşkları düşmanlığa dönüştüren çıkmaz sokak bu!..

Evliliği olsun, aileyi olsun, birbirinin hayatını kolaylaştırma, renklendirme, birbirini mutlu etmeye odaklanma olarak gören çok az kişi var.

“Kağıt” üzerinde evlilik, “sözde” aile fasa fisodan başka bir şey değilmiş. Onu anladım.

İnsanlar gizliyor kendini, dışarıdan mutlu görünüyorlar ama değiller.

Özgür değiller.

Çünkü yanında mutlu olmayı başaramayan biri varsa özgür olamıyorsun.

Özgür olmak mutlu olabilmekmiş.

Sen mutlu oldukça, yanındaki mutlu oldukça özgürlükler çoğalırmış.

Hep özgür kalmanız dileklerimle…

 
Toplam blog
: 103
: 8825
Kayıt tarihi
: 18.10.08
 
 

İngilizce Öğretmeniyim. Ek olarak makale, kitap çevirisi yapıyorum. Antalyanın bir yerel gazetesinde..