Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

24 Ağustos '08

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Özlem ve hasrete dair...

Özlem ve hasrete dair...
 

Özlenmeyen tek şey özlemin kendisi galiba! Çünkü özlem, kötü ve asla yaşanmak istenmeyen duyguların arasında yer almasa da, iyi ve her zaman yaşanmak istenen duygulardan da değil sonuçta! Her ne kadar özlenmese, aranmasa da, yokluğunun farkına bile varılmasa da insanı sardığı anda o duygu, çıkmaz bir yola girmenin veya yolunu kaybetmiş olmanın ya da yıllar sonra gittiğin adreste aradığını bulamamanın verdiği gibi bir duygu kaplıyor insanın içini! Ve her özlemin ayrı bir duygusal etkisi ve tadı var: Dosta özlem, memlekete özlem, hiç tatmadığın duygulara… hiç bilmediğin dünyalara… hiç görmediğin diyarlara özlem… Çocukluğa... sevgiliye... kaybedilen dosta özlem… Geçmişe... hatta geleceğe özlem... hayalleri süsleyen o anlara…

Özlem duygusu da aynı hüzün gibi! İçinin ta derinlerinde, sanki çok uzaklarda ama bir o kadar da yakınında bir yerde, acıya veya sızıya yakın bir şey duyarsın ama seversin o duyguyu, hep yaşamak istediğin bir şey olmasa da tuhaf bir şekilde bir yanın memnundur hissettiğin bu duygudan! Hüznü özlemden ayıran tek şeyse, hüznün özleniyor ve zaman zaman da olsa yaşanmak isteniyor olması galiba. Her insan arada bir de olsa hüzünlenmek ister, melankoli insan doğasında var sanırım. Hüznün sevilen ve yaşanmak istenen bir duygu olduğunu gösterir bir durum değil ama Türk toplumu olarak arabeske olan yatkınlığımız, arabeskte yaşam bulan hatta onun özü diyebileceğimiz acıyı bağrımıza basmamız buna bir ön işaret olarak düşünülebilir.

Özlem... Gurbetteysen ya da sevgiliden ayrıldıysan daha bir yoğun hissettirir kendini, daha bir yakar içini! O yüzdendir belki hasreti özlem'den ayıran... O’na daha bir yoğun anlamlar… ve bir yandan da anlaşılmaz duygular yükleyen! Kavuşmanın zorluğu, hatta imkansızlığı belki hasreti hasret yapan!.. Özlemek, hasret kalmanın verdiği yoksunluk ve biçarelik duygusunu vermez mesela! Sevgiliye yazılan mektubun son satırında –illaki- geçen “hasretle öpüyorum” sözcüğünün verdiği duyguyu, içinde özlem geçen hangi cümle verebilir? Sanatı da besleyen, daha da öte sanatı gücü bakımından asıl sanat yapan -ister sinema olsun, ister edebiyat; ister resim olsun, ister heykel- hasret’in içinde barındırdığı acılar, ayrılıklar, hüzün, melankoli değil mi?.. Hayatı ve beraberinde getirdiği acıları ve aşkı tatmış ozanların dizelerinde özlem yerine hasret’in geçmesi bu yüzden olabilir mi?.. “Hasretinden prangalar eskittim”, “Hasretinle yandı gönlüm…” Her şiir sevenin bu denli etkilenmesi bu yüzden olabilir mi?.. İnsanız ve insan olanın, adam gibi insan olanın duygularını paylaşıyoruz?...

Çaresizlik ve elin kolun bağlı olması hissini uyandırmasından belki özlem veya hasret’in özlenmemesi, kim bilir!.. Ama gene de sevilir bir şekilde hissedilir o yakıcı ama yumuşak duygu! Ve sevilmeli de!

Sevecek, hatırlayacak, yeniden yaşamak isteyecek, arayacak, insanlığımızı hatırlatacak o kadar çok duygumuz var ki!

Özlem, bu duyguların arasında en üst önceliğe alınması gerekenlerden bence!

Buna olan sonsuz özlemim ve daimi sevgilerimle…

 
Toplam blog
: 9
: 1449
Kayıt tarihi
: 03.05.07
 
 

13.02.1976 doğumluyum. 2004 DEÜ Hukuk Fakültesi mezunuyum. Oldukça uzun ve sancılı bir öğrencilik dö..

 
 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara