Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

11 Haziran '10

 
Kategori
İlişkiler
 

Özlemi öldürmek…

Özlemi öldürmek…
 

Kendimi aldatamadığım günlerin akşamlarından biri idi. Çareyi Behzat Baba da buldum. Malena’yı toparlıyorum geliyorum dedi ama dur ben geleyim dedim.. Malena yazısının fotoraflarını çektik, güzel olacak... Ancak deniz yükselirse su geri dönmeyebilir bitkiler tuzlu sudan ölür.. Bu duruma yol açan yanlış işlere kızdık birlikte…

Sona anlattım kendimi aldatamadığımı yönleri ve yorgun düştüğümü; Behzat Baba da aşıklar diyarının felsefecisi aynı zamanda oryantalizme eleştirel bakışında babası; dinledi, karardı onay verdi.. Sona Malenanın çıkışında Dilek bizi çevirdi falınıza bakayım diye… Behzat Baba deyince bende tanıdığı bir roman sandım, illa elini ver falına bakacağım diye tutturdu babaya.. Yok dedi baba parayı verdi kurtulmak için araya ben girdim, elimi verdim…

Söyledikleri kelimesi kelimesine doğru idi..

Sona sen bu işe inandın dedi elime bi kuru bakla tanesi tutuşturdu.. Bir kilo kıyma parası istedi.. Dualar okudu onaylattı, dilek tutup bunu denize atacaksın dedi.. Dileğin dileklerini yerine getirdim.. Birde çiçek satabilmek için izin kağıdı istedi. Sona parasız kahve falına bakmaya gelecem dedi… Gel dedik… İşimiz fala kalmış gibi yanmışız.. Belki hayatta ilk kez böle falıma bakıldı.. Baba’ya yahu nerden tanıyorsun bu Dilek Falcısını dedim, tanımıyorum ki dedi. Ben de bilsem elimi vermezdim dedim ama Dileğin söyledikleri doğru idi… Kahkahalarla ordan ayrıldık.

Biraz öte de Levent Cafe’ye daldık. Biralarımızı midye tavamızı bilmem ne sötesini söyledik sohbeti derinleştirdik. Sohbet “ailenin ve özel mülkiyetin kökeni” saptamasına kadar gitti..

O an içimden geçenin ev denen düzeneği paramparça etmek olduğunu düşündüm. Düşüncelerimi Behzat Babaya söylemedim ama peçeteye yazdım.. Bu parçalama işine bi beş altı sene öncesinde başlamıştım aslında.. Bir ahşap misafir odası sandalyesini parçalayıp sonra kilerde, bahçe düzenleme için kullandığım balta benzeri aleti alıp makine kırıcılar gibi evi eşyayı parçalayacaktım. Ama atladığım gibi yeşile kendimi Dikili’de bulmuştum..

Açık havada boğulmanın bir benzeri bu haller.. Ev düzeneğinin kurulması tabi kılınmak.. Saçma sakat aptalca yükler..

Ne yapsak ki acaba kendimizi yormamak için? Kendimizi yıpratmamak için…
Duygular laser ile alınıyor mu? Böyle bişey var mı?
İnsan neden sıkılır?
Özlemiş olmak yok edilebilir mi?
Duyarsızlık aldırılabilir mi?
Özen ekilebilir mi?

 
Toplam blog
: 444
: 1284
Kayıt tarihi
: 13.09.07
 
 

MB zengin kültürel bir eksen; düşüncelerimizin buluştuğu, tartıştığımız, birbirimizi etkilediğimi..