Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

20 Nisan '14

 
Kategori
Aşk - Evlilik
 

Özlerim, gitme...

Özlerim, gitme...
 

Sarılmak sana; dünyaya sarılmaktı...


Gabriel Garcia Marquez öldü. Öldüğünü gecenin bir yarısı haber alır almaz üzüntümü paylaşmak için bir dostumu aradığımda bana uykusundan uyandırılmış olmanın gerginliği ile verdiği cevap müthişti doğrusu: “Deden ölse bu saatte arayıp haber vermezsin oğlum…” Gülsem mi, ağlasam mı bilemeden telefonu kapadım. Unutup Marquez’i dedemi düşündüm bir an. Genlerini taşıdığım; duygusallığımdan tutun da, gözlerimin koyu ela rengine kadar ve daha –kıyaslama şansım olamadığı için- bilemediğim belki onlarca özelliğini özelliklerim olarak kalıtımsal şekilde taşıdığım atam; hatta onlarca, binlerce atamdan sadece biri… Genetik bilimi on nesil geriye kadarki atalarımızın bile özelliklerini taşıyabildiğimizi söylüyor. Tanımadığımız ama direkt kan bağımız olan binlerce insanın karışımıyız yani aslında. Belki benim de içimdeki bu bir yanı aşırı duygusal, diğer yanı bir o kadar mantıklı adam da bana atalarımdan miras. Demek ki bu büyük ve ıstıraplı durumumun sorumlusu atalarım…

Faruk Nafiz’in bir şiiri vardır. İçindeki köleyle efendiyi anlattığı… Dedesinden efendi yanını, ninesinden köle yanını aldığını anlatır şiirde. Çok zor biliyor musunuz? Hayatınızı sürekli kafanızın içinde çelişen, çatışan birçok fikirle; kalbinizin ve aklınızın savaşı eşliğinde idame ettirmeniz çok zor. Mesela Fuzuli misali deli gibi vurgunken bir ceylana; içinizde Einstein gibi sürekli “mantıklı düşün” diye bağıran bir ses taşımak çok zor! Yolun sonunda Einstein sizi kandırmış oluyor diyelim mesela; hem tutkunu olduğunuz yârinizden kopuyorsunuz hem de içinizdeki o dehşetli kontrol mekanizmasından dolayı kendinizden nefret eder hale geliyorsunuz. Acı mı? O zaten etinizde, kemiğinize gömülü bir bıçak gibi her an deşmeye devam ediyor canınızı hiç durmadan.        

“Oniki Gezici Öykü” adlı kitabında Marquez’in; parmağındaki kanaması durmayan sevgilin anlatıldığı kısmı hiç unutmam. Ve büyük ustanın daha nice anlatılarını onlarca kitaplarındaki…

Neyiz ki bu koca evrende? Nereden geliyoruz? Ölüm ne, din ne, ecel ne, ölümden sonraki hikâye ne, kader ne, nereye gidiyor serüven, evren ne, sınırları neresi evrenin? Sorular o kadar çok ki… Cevaplar ise çoğu soru için –henüz- yok! Ama bu noktada söylemek istediğim bir şey var doğrusu. Marquez ve onun gibi sonsuz sayıdaki yazarın, sanatçının bize verdiği çok güzel bir hediye; tartışmasız bir cevap var; bu soruların cevabı ne olursa olsun esas mesele elinizdeki –süresini bilemediğiniz- zamanın ve onun size getirdiklerinin kıymetini bilmektir. Sanat bize elimizdeki zamanı/hediyeyi kaliteli, dolu dolu, anlamlı, lezzetli yaşamak için yardım eder. Bu yüzden çok şey borçluyuz sanatçılara ve sanata.

Sibel Can, Marquez okumuş mudur bilmiyorum, bir tahminim olmasına rağmen önyargılı da olmak istemiyorum ama şunu bilin ki; kendisi, bu yazıyı yazarken balkonumdaki uğur böceklerinin-iki taneydi-, kelebeklerin ve serin bahar akşamüstü esintisinin yanı sıra fonda çalan Kış Masalı adlı şarkısıyla eşlik etti bana. Çok güzel yorumlamış doğrusu; “Gözyaşım kederden miydi yârim, çektiğim kaderden miydi? Adını dağlara yazdım  yârim , Buğulu camlara kazdım... Özlerim, gitme deseydim, yârim…”

Ahh ah, sanatın hangi türlüsünün, nerede sizi nasıl etkileyeceğini bilemezsiniz. Kimi zaman alakasız bir grafiti sokağın birinde bir duvarın önüne çivi gibi çakılı tutar sizi dakikalarca, kimi zaman harika bir cam eserine dalar gidersiniz bir cam atölyesinde, kimi zaman da umulmadık bir şekilde umulmadık birinden duyduğunuz bir melodi alır sizi kendine ve anılara hapseder saatlerce, günlerce...

Yağmur başladı hafif hafif. Hava da epey serinledi. Kapatıp bilgisayarın ekranını oturacağım balkonda biraz daha öylece; hiçbir şey düşünmemeye çalışarak... Soğuğu tenimde hissetmek istiyorum sadece. Belki, içimde hiç bitmeyecek gibi yanan bu acının soğumasını istiyorum kim bilir? Hâlbuki bu yangının son nefesime kadar hiç sönmeyeceğini de çok iyi biliyorum…

(Sibel Can – Kış Masalı)

http://www.izlesene.com/video/sibel-can-kis-masali/7209180

 
Toplam blog
: 160
: 2717
Kayıt tarihi
: 16.04.09
 
 

Öykü Şiir Deneme ..