- Kategori
- Gündelik Yaşam
Özrü kabahatinden büyük
Adımızı bile koyamadınız. Sakat mı, özürlü mü, engelli mi? O kadar çekiniyorsunuz ki bizden, bir isim bile yakıştıramıyorsunuz. Oysaki öyle bir problem ki bu, hayatımızı altüst ediyor. Bir parmağı eksik ya da fazla olan bile sevdiğine değil, onu isteyene varıyor. Ömürboyu aşkı tadamıyor.
Sizler “güzel” olanın en iyisine layık olduğunu düşünüyorsunuz. Ne demekse güzel? Sizler tekerlekli sandalye için para toplarsanız, gözü görmeyen birini karşıdan karşıya geçirirseniz görevinizi yapmış olarak rahatlarsınız. Oysa bu kadar mıdır engellilerin ihtiyacı? Engelliyi patron işe almazsa, karşı cins sevgilisi olarak görmezse ve evlenmeye değer bulmazsa, engellinin annesi babası ya da çocukları ondan utanırsa nasıl çözülecek bu problemler? Siz en büyük ihtiyaç olan aşka layık görmediniz onları. “Tekerlekli sandalyede kocası varsa, çocuğu başkasındandır” dediniz. Şükretme aracı olarak kullandınız onları. Sizi Allah özürsüz yaratmıştı, o yüzden Allah’ın sevgili kuluydunuz. Derdimizi Jonathan Swift gibi mi anlatsak? Yazar A Modest Proposal (Alçakgönüllü Bir Öneri) isimli yazısında İngiliz hükümetinin İrlandalılara tavrını eleştirmek için İrlandalıların derilerini yüzmeyi önermişti. Ben de mi böyle bir öneri de bulunayım? Bilmiyorum, sadece susuyorum… (Lütfen burada “siz” deyince herkesi kastettiğim için zannedilmesin. Edebi açıdan “siz” tabirini kullandım. Özrüm kabahatimden büyük olmasın.)
18 Şubat 2011