- Kategori
- Siyaset
Özrü var bazılarının, hem Allah’a, hem Mustafa Kemal Atatürk’e!

Ahh, ne büyük, ne ulu, ne özelsin! Kendini benzetmeye çalışanlar var, pehh! Kaynak:İnternet
Ayy referandum, vayy referandum!
Ayy fenalıklar geldi vallaha, ayol bu ne demokrasi aşkıymış!
Demokrasi hiç yokmuş, ilk kez ülke tanıyor merasiminde, ilk kez demokrasi açılımı yapılıyormuş havalarında; ayol durun bir dakika!
Ne diyorsunuz siz, bir aklınızı başınıza devşirin!
Türkiye adı ne şekilde konuldu, ne oldu, neler oldu; uğrunda ne savaşlar verildi, ne şehitler düştü!
Türkiye Cumhuriyeti nasıl kuruldu?
Demokrasi gelecekmiş ülkeye, peh!
……
İlle de AKP’yi savunup, ille de “evet” denilmesini sağlamaya çalışan bir arkadaşımıza ki kendisi iki üniversite bitirip, üstüne bir de master yaptığını açıklamış, şöyle bir yorumda bulundum:
“Bir açıklasanız lütfen, nasıl bir demokrasi? Bu ülke Atatürk ile cumhuriyeti ve demokrasiyi tanıdı, son sekiz yıldır ise otokrasiye geçişi bilfiil yaşıyor; demokrasiyi çökertenler nasıl olur da demokrasiyi inşa ederler? En son size yorum yazmayacağım bir daha demiştim, dayanamadım rast gelip de okuyunca vallaha! Lütfen bir aydınlatın ne olur! Selamlarımla...”
Aldığım yanıt: Halkın iradesine başvurmak otokrasi olmaz Gülgün Hanım…Türkiye asıl şimdi çağdaş demokratik değerlere ulaşıyor. Atatürk’ün isteyip de konjonktürel olarak yapamadığı demokratikleşme şimdi gerçekleşiyor. Halkın iradesine herkes boyun eğecek, başka türlü demokrasi olmaz… Selamlarımla…
Atatürk ve güncel durum…
Eee, dellendim ben tabii ki!
Şöyle bir yorumda daha bulundum:
“Ali Bey,
Yapmayın ne olur; referandum bu ülkede ilk kez yapılmıyor, belediye ya da genel seçimler de... Hattı zatında daha önceki seçimlere hiç şaibe bulaşmamıştı! Hiç bir başbakan "hükümeti eleştiriyorlar" diyerek medyaya saldırmamış, karikatürleri için dava açmamıştı! Ordu, yargı, basın ve yayın, halk hiç bu kadar örselenmemişti; bu mudur demokrasi? Kusura bakmayın, belki birileri inanabilir bu "demokrasi" söylemlerinize, ama işin gerçeğini bilenlerin de olduğunu unutmayın, lütfen... Selamlarımla...”
Henüz bir yanıt alamadım; alırsam bu sayfada paylaşacağım!
Bu arada bir durumu da açıklayayım, yorumlara ille de yanıt verilmesi gerekmediğini, konu içinde zaten işlenmiş olduğundan dolayı yorumları yayına alıp da yanıtsız bırakmanın daha sağlıklı olduğunu düşünüp, uygulamaya koydum; hala pek farklı düşünmesem de uygulanabilirliği konusunda sıkıntılar yaşadım: zira yanlış anlaşılmalara sebebiyet verdi ve genel anlayışa uygun olarak bu eylemime son verdim.
Bunu neden açıklıyorum, yorumumun cevapsız kalması beni asla irrite etmez, zira bunu savunan biriyim ben; ama tabii ki hiçbir yorumu yanıtlamadım ben, ister övsün, ister sevsin!
Yandaşa selam, farklı görüşe yallah demedim!
Neyse, problemim bu değil zaten, bakmayın konu konuyu, durum durumu açtı; hani yani demokrasiden falan söz ediyoruz ya, yani o yüzden!
Şahsen haddimi pek iyi bilirim ben; kişiliğim, benliğim de önemlidir!
Hatalarımı da severim, doğrularım kadar; zira insanız ve hata yapa yapa doğruyu buluruz… Yaşaya yaşaya…
Şimdi, ben bunları biliyorken, demokrasi ne demekmiş onu mu bilemeyeceğim?
Yıllarca dünya ülkelerine ihracat yapıp, bir sürü farlı medeniyet, ırk, dil, din, coğrafyadan insanlarla iletişim kurmuşken, ülkemde yaşananları mı göremeyeceğim de, demokrasiyi anlatmaya kalkıyorlar; hem de Atatürk üzerinden ve O’nun kurduğu cumhuriyetten faydalanarak!
Şaşkınlar!
Diyecek daha naif bir kelime bulamıyorum!
Atatürk olmasaydı, Atatürk cumhuriyeti ve demokrasiyi uygulamaya koymasaydı hangi biriniz hangi padişaha, sultana bağlı olmadan yaşayabilirdiniz?
El etek öpmek mi derdiniz?
Ahh, o zaman bunun adına demokrasi demeyiniz!
Siz bildiğiniz yolda ilerleyiniz, ama o yol ne demokrasi ne de cumhuriyettir, biliniz!
Bu ülkenin kurucusu, neredeyse yüz yıl öncesinden Cumhuriyeti getireni, demokrasiyi ülke ile tanıştıranı MUSTAFA KEMAL ATATÜRK’tür!
Size konuşma hakkı veren kişi budur! Halkın iradesi denilen ise hiç bu kadar ucuza satın alınmamıştı! Eseriniz budur: Üç paket makarna, beş paket kömür! Ve hala demokrasi, adalet diye konuşabiliyorsanız, önce Atatürk’e teşekkür edin, eğer yetiyorsa yüreğiniz!...
Ve hem inandığınız Allah, hem de Atatürk’ten özür dileyiniz : "yemek yediğimiz tabağa pis dedik!"
Gülgün Karaoğlu
Ağustos,16/2010