Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

01 Mayıs '10

 
Kategori
Güncel
 

Pahalı ete, ithal et çözümü!

Pahalı ete, ithal et çözümü!
 

Kırmızı ama sarı fiyatına. Altınla eşdeğer.


Ülkemizin sorunlarını çözmek artık çok kolaylaştı. Başımızı ağrıtan her konu için dış destek alıyoruz. Paramız mı yok! Satıyoruz üç beş bir şeyler, sıcak para akışı sağlıyoruz. Yabancılar ülkenin dört bir yanını sarmış, tapulamış umurumuzda değil. Haberleşme sistemimize kadar girmiş, derdimiz değil. Sonuçta özelleşiyoruz ve para kazanıyoruz.

Bizler ilköğretim yıllarında yerli malı Türkün malı haftası yapardık şimdi de var mı bilmiyorum. Ama bildiğim bir şey var ki artık yerli malı diye bir mal neredeyse kalmadı. Büyük Türk şirketlerinin o moda değimle yaptığı evlilikler var ya… İşte o yüzden yabancı ortaklı Türk şirketlerinin ürettiklerine de yerli malı demek artık zor. Zaten çoğu evlenir evlenmez ismini cismini kaybediyor.

Yurdumun en büyük şehirlerinde bir dolu yabancı alışveriş merkezleri var. Bizler de koşturup buralara, “aman da ne ucuzmuş” deyip alıyoruz. Aaaa pek severiz zaten oldum olası yabancı malları. Ülkemizde bu ürünlerin, rahat rahat raflarda yer bulmadığı dönemlerde bile kaçak getirtip ya da getirip yine kullanırdık. Pek özenti milletizdir. Yabancının çerini, çöpünü ya da buraya yazamayacağım şeylerini bile almaya kalkmadık mı? Yabancı olsun da isterse ….. olsun. Bu durum, biraz da milletimize hak gibi.

Tabağımız, çanağımız, bardağımız yabancı. Mobilyamız, beyaz eşyalarımız, ayakkabımız, giysimiz yabancı. Kozmetiğimiz, ilacımız, deterjanımız yabancı. Tekstil ürünlerimiz yabancı. Bankalarımız yabancı.

Sokağa, çarşı pazara bir çıkıyorsun, tüm iş yeri isimleri yabancı. Mesela; Ataoğlu Center diye bir şeyle karşılaşıyorsun. Güler misin, ağlar mısın? Yoksa benim gibi oturup derdine bir mum mu yakarsın? Hayıflanır mısın bu ülke nasıl da parçalanıyor, yok ediliyor diye?

Özü hayvancılık ve tarım olan ülkemiz bakın şimdi ne halde. Sebzesini meyvesini üretemiyor, hayvanını yetiştiremiyor. Madenini çıkarıp satamıyor. Üretmek çok pahalı bir hale getirildi. Kokusundan dolayı çoğumuzun sevsek bile yemek istemediği sarımsak bile ithal ediliyor. Geçtiğimiz aylarda televizyonlarda yayınlanan bir banka reklamı vardı.” Üretici susarsa, ülke de susar” diye, dikkat çekici bir reklamdı. Peki, bu ülke üreticisini kimler susturuyor, kimler buna çanak tutuyor? Bir toplumu üretmeyip sadece tüketen hale getirmenin ne anlama geldiği bilinmiyor mu? Koskoca Osmanlı İmparatorluğu da böyle parçalanmadı mı?

Neden üretim maliyetlerini düşürmek için arayışlar yapılmıyor da, ithal etme yoluna gidiliyor? Tüm ülkenin enerjisi nasıl oluyor da bizde az olan bir enerji kaynağına bağlanıyor? Kendi kendine yetecek her güce sahip olan ülkemiz nasıl oluyor da yabancının yetiştirdiği ve kestiği ete muhtaç kalıyor? Hatta çöpüne, pisliğine layık görülüyor.

Artık her vatandaş takkesini önüne koyup iyice düşünmeli. Gözünü açıp hakkını aramalı. Üretici de tüketici de aramalı. Bizi susturanlar yakında başka şeyler de yapacaklar. Bu ülke bizim ve ülkemize sahip çıkmak, bütünleşmek, yaralarımızı sarmak, her kötü emeli yıkmak boynumuzun borcu. Kendinizi düşünmüyorsanız çocuklarınızı düşünün. Çünkü şu an dünyaya gelen her bebek, yok edilmek, parçalanmak istenen bir Türkiye’ye doğuyor.

Aslında bir çözüm daha var galiba. Madem biz ülkemizi doğru düzgün yönetemiyor, sorun yaşıyoruz. O halde bizi yönetecekleri de ithal edelim, belki daha ucuza gelir. Ne dersiniz?

Şadan HERGÜNER

 
Toplam blog
: 80
: 4101
Kayıt tarihi
: 31.01.10
 
 

Merhaba. Ben işletme eğitimi almış ama kendini yayıncılığa adamış bir insanım. Yaklaşık 17 yıldır iç..