- Kategori
- Dünya
Pakistan - Şii Soykırımı mı?

Pakistan - Şii soykırımı mı?
Son yıllarda Pakistan’daki sistematik saldırılar katliam boyutuna varmış görünüyor. Ülkemizdeki medyada ise (köşe yazısı, haber vs.) hak ettiği ilgiyi göremeyen bir konu maalesef, üzerinde durulmuyor pek. Papa’nın sansasyonel istifa haberi bile daha önemli kabul ediliyor. Fakat gün geçtikçe şiddet dozu yükselen saldırılar, ardı arkası kesilmeyen tehditler v.s insanların hayatlarını kabusa çevirmiş durumda.
Pakistan’da Belucistan ve Ketta’daki Sünniler ile Şiiler arasındaki gerginlikler had safhada. Özellikle bu bölgedeki Taliban&El Kaide ve bunlara bağlı olarak faaliyetlerini sürdüren Leşker-i Cengvi (2007 yılında eski başbakan Benazir Butto’ya yönelik suikast hala hafızalarda) saldırıları üstlenen örgütler. Ülkedeki hukuk düzeninin içler acısı durumu, bu örgütlerin askeri kaynaklarla olan ikircikli ilişkileri olayları daha da karmaşık hale getiriyor. Şiiler,190 milyonluk Pakistan nüfusunun %15’ine tekabül ediyor. Ülkenin en büyük Şii topluluğu Hazaralar, iç savaş sırasında Sünni Taliban'ın büyük katliamlarını yaşadılar. Ama Taliban hep bunun mezhep nedeniyle değil, Hazaraların Kuzey İttifakı'na destek vermesinden kaynaklandığını söylemişti. Gelgelelim örgüt liderlerinin yaptıkları açıklamalar bu katliamların ‘’mezhepçilik’’ olgusundan kaynaklandığını gözler önüne sermekte. Başlıca sebep; Şii Hazaraları kafirlikle suçlamak, Tanrı’nın iradesinin onların ölümlerini gerektirdiği türünden sapkın düşünceler ve bunların ideolojiyle harmanlanması. Ülkenin bağımsızlık süreci, önemli kırılma anları, iç çekişmeler vs. unutulmaması gereken unsurlar. Ancak bunlar başka bir yazının konusu.
6 Ekim 2011’de El Cezire’de çıkan haber çok önemliydi. Zira gelecek açısından pek ümit vermiyordu fakat kimse olayın vahametini kavrayamadı. “Pakistan’da azınlıktaki Şii Hazaralar Korku içinde yaşıyor.” Uluslararası Af Örgütü Asya-Pasifik direktörü Sam Zarifi “Pakistan hükümetinin bu saldırılar karşısında yeterli adımları atmadığını ve Leşker-i Cengvi üyelerinden bazılarının gözaltına alınmasının “göstermelik bir tutum olduğunu” söylüyordu. Nitekim 1997’de tutuklanan Malik İshak-Leşker-i Cengvi lideri, delil yetersizliğinden dolayı üç ay önce serbest bırakılmıştı ve bu gelişme Şiiler açısından sonun başlangıcı olmuştu. O zamandan beri ülkenin belirli bölgelerinde şiddet kendini göstermeye başladı. 2011 yılında yaşanan olaylardan dolayı yaklaşık 500.000 kişi yaşadığı yerden ayrılmak zorunda kaldı. Geçtiğimiz sene ise 400’den fazla Şii saldırılar sonucu hayatını kaybetti. En son iki gün önce sebze marketine düzenlenen saldırıda 84 kişi hayatını kaybetti. (Yaşanan ölümleri istatistik olarak vermek vicdan yaralayıcı bir durum maalesef). Arşivlere baktığımızda Aşure günlerinde hacılara karşı yapılan benzer katliamlar söz konusu. Ülkenin adım adım soykırıma doğru yol aldığı aşikar. Hükümetin sorumsuzluğu ve ilgisizliği ise dikkat çekici başka bir konu. Şii aktivist Hasan Rıza “Bunların hepsinin Leşker-i Cengvi örgütünün yaptığını biliyoruz, hükümet harekete geçip terör örgütlerine karşı önlem almalı” diyor. Keza İnsan hakları grupları da Şiilere karşı yapılanlardan hükümeti sorumlu tutmakta.
Bana kalırsa çanlar çoktan çalmaya başladı. Kulaklarımızı tıkamaya çalışmanın, gözlerimizin gördüğüne engel olmanın hiçbir anlamı yok. İnsanların göz göre göre ölümlere sürüklenmesi, kitlesel katliamlar karşısında vicdanımızın sesine kulak vermemize gerektiriyor. Ülkemizdeki ciddiyetten yoksun ve niteliksiz gelişmeler yerine, bu olaylar ilgimizi çekmeli biraz. İnsanlık adına başlarımızı kumun altından çıkaralım. Zira bu coğrafyada yaşanan her şeyden-%1 bile olsa-bizler de sorumluyuz. Yakın gelecekte Sabra&Şatilla veya Halepçe’nin tekerrür etmemesi için az da olsa vicdan!