Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

23 Kasım '16

 
Kategori
Deneme
 

Pandora'nın kutusu açıldı!

Pandora'nın kutusu açıldı!
 

Efsaneye göre Zeus kendinden ateşi çalıp insanlara veren Prometheus’un kardeşi Epimetheus’a tanrısal güzellik ve zekaya sahip Pandora’yı eş olarak gönderir.  Kardeşinin uyarılarını dinlemyen Epimetheus Pandora ile evlenirken Zeus hediye olarak balçıktan yapılmış bir çömlek(kötü çeviri: kutu) hediye eder. Çömlek asla açılmamalı olarak tembihlenmişken merakına yenilen Pandora çömleği açar ve tüm kötülükler dünyaya yayılmaya başlar.  Ancak son anda kutuyu kapatmaya başarır ve bu da insanlar içindeki umudu temsil eder.
 
Evet, ne yazık ki, dünyada Pandora’nın kutusu yine açıldı. Diğer bir bakışla belki Pandora Zeus’un kandırışına gelip belki o kutuyu hiç kapatamadı ya da kapattığını sandı!
 
Artık güneşi doğurmak için senelerce olduğu gibi erken kalkmaya gerek yok. Karanlıklara uyanıyoruz. Çocuklarımızı gün doğduğuna inandırmak için onları giydirip kahvaltılarını yedirmemiz gerekiyor. Her yer zifiri karanlık ve saat yedibuçuk olmuş bile.
 
Ben, The Marmaralı Eric, zalim yıllar boyunca büyüttüğüm umudumu, yetiştirdiğim kişiliğimi, edindiğim tecrübemi, Pandora’nın kutusunu kapatmak için kullandım ki nafile; ne yaparsam yapayım açık kutu ve kötülükler heryerde!
 
Ben de Pandora kadar güzel kadınlarla eşleşmek için bazı zamanlar kötülüğü yadsıyarak göz yumdum bazı şeylere ve her defasında bunun komple yanlış olduğunu, Zeus’un bir oyunu olduğunu fark ettim.
 
Diğer bir yanım, ak ve pak biri olarak, ne zaman bir kötülüğün yanına vardım, beyaz ve siyah gibi, bazen saklanmış olan kötülüğü varlığımla-kontrasımla- ortaya çıkardım ki Zeus bu durumu da hiç sevmedi ve benim öldürülmemi emretti. Bu yüzdendir ki çok sürgün gördüm: Birgün bir Ispartalı gibi farklı bir ırkın kürek cezalısı, bazen de bir gladyatör olarak özgürlüğü için savaşan bir paralı asker oldum. Evet, ben de yaptıklarımı –lakin- her daim tasvip etmiyorum ancak yapmaya çalıştığım niyet, hepimizi, tüm dünyayı, kötülüklerden arındırma umududur!
 
Bizim gibi Ayşegül hikayeleri okunan masalcı bir bebek gibi ve daha sonralarında sonsuz devam ettiğimiz hikaye ve roman okumalarından sonra, daha ergenliği yeni atlatmışken, bir anda kendimizi Pandora kutusu içinde bulmak, kolay sindirilebilecek şey değildi elbet! Zem zemli, tertemiz ruhumuza, dünyanın gerçekleri ağır geldi!
 
Büyüdük, onca yıl geçti, halen çok ağır geliyor. Bana diyorlar ki “Ey Marmaralı, niye kabul etmiyorsun her şeyi, yani yenilgini? Belki Pandora’dan boşanmış olabilirsin, o bir rüşvet, geri kalanı farklı mı sanıyorsun?”.
 
Bazen düşünüyorum, Marmaralı gönlüm, olduğum denizdeki gibi, okyanuslar ve denizler arasına sıkışmış, özgürlük  ve sınırsızlık arıyor. Sanki bu ülkede hisettiğim tüm hislerin özeti bu!
 
Bir gece Gizi ile beraber –daha kıçımızdaki tüyler kısa ve körpe iken- Olympos dağında Prometheus’un ateşini bulmak için Çıralı’da gezinmiştik. Grek bir kadınla Marmaralı bir erkek. Zeus’un kaçırılan ateşi peşinde tüm gece koştuktan sonra şarabın da etkisiyle çıplak ve karanlık Akdeniz sularına bırakmıştık kendimizi. Deniz içinde planktonların yıldız huzmesi olarak gözüktüğü ve savaşı andıran şekilde dalarken gözlerimize girdiği bir ortamda, gelecek hayatımız için umut serpiştirmiştik birbirimizin gönlüne. Ve umutların tümü ikimizin dudağından birbirimize geçmişti. Ertesi gün güneş doğduğunda, o geceden sonra, Zeus karşısında evlenmiş iki köleydik. Yıllarca bu umutların peşinde koşarak evli kaldık, çocuklar yaptık. Oysa –niyeyse- Pandora kutusu halen açıktı?! Neden ve niçin! Umutlarımızı yemeyi başardık!
 
Bu kutu var ya hepimizin gönlünü yoruyor. Ah be insanlık, niye kahraman olmayayım ki sadece şu kutuyu kapatmak için bile olsa, kötü mü olurdu?
 
Kutu açıldı ve kötülük her yerde...
 
Toplam blog
: 631
: 293
Kayıt tarihi
: 10.04.11
 
 

Eric'i külden yarattım. Tamamıyla benim eserim. Söyleyeceği çok sözü, söylemek istediği az sözü. ..