Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

09 Mart '07

 
Kategori
Mizah
 

Panik atak' ımı nasıl yendim

Panik atak' ımı nasıl yendim
 

Sevgili panikdaşlarım, bu yazıyı okumadan önce sakinleştirici hapınızı alın ki başınıza bir şey gelmesin. Müjdeli haber-ler de kalbi yorar, aman dikkatli olun. Bu satırların yazarını da yazdığına pişman ettirmeyin. Vicdan azabına gelemem ben. Çok iyi bilirsiniz ki, paniklinin halinden panikli anlar.

Öncelikle belirteyim ki bu hastalık; asil, hassas ve ince ruhlu insanların hastalığıdır. Aristokrat yanı ağır basar ve bulaşıcı değildir. Çocukluk ve gençlik çağlarını hasta olmadan geçirmiş sağlam bünyeli insanlara musallat olur. Seçiçi-dir yani.

Pek çoklarının sandığı gibi kökeninde "ölüm korkusu" yatmaz. Bu hastalığa kapılan her fani ölüm korkusunu da yener. Ölümden öte köyler de vardır bir Panik Ataklı için...

"Balkondaki çiçekleri de sulamadık" diye düşünür, ilk yardım hastahanesine yıldırım hızıyla giderken. İç çamaşırlarının temiz olup olmadığına kafayı takar. Mutfakta yıkamadan bıraktığı tabak, çanak yığınlarını, birer "utanç" abidesi gibi canlandırır gözünde. "Rahmetli pek de pasaklıymış!" söylentileri kulaklarında yankılanır. Özel notlarını yazdığı kağıt tomarlarını imha etmediğine bin pişman olur.

Sabahları erken kalkmak veya kalkmamak... Sabah ve akşam dişleri fırçalamak veya fırçalamamak... Sigara içmek veya içmemek... Bütün bunlar bir alışkanlıktır sonuçta... İyi veya kötü, insan zamanla her şeye alışır. Bir Panik Ataklı da hastalığına alışır ve kendince bazı tedbirler alır...

İçinde temiz iç çamaşırı, havlu, şampuan, traş veya makyaj malzemelerinin bulunduğu küçük bir çantayı el altında bulundurmayı alışkanlık haline getirir. Gerektiğinde imha edilmesi gereken özel evraklarına da bu küçük çantada yer vardır. Polisin ve ilk yardım servislerinin yanı sıra en yakındaki taksi duraklarının telefon numaraları özenle kaydedilir cep telefonuna. Yalnız yaşıyorsa eğer, kapı komşularıyla iyi geçinmeye çalışır. Gecenin bir vakti zillerini çalabilecek ölçüde bir sıcaklık oluşturur.

Zamanla farkeder ki, taksi veya ambulans acile yaklaştıkça sıkıntıları azalmakta, acilin kapısına geldiklerinde ise tamamen ortadan kalkmakta. Ambulansı devreden çıkarıp taksiyle ulaşmaya çalışır hastahaneye. Acilden içeri gir-mez ama pek de uzaklaşmaz. Hasta yakınlarının oturduğu bankların kenarına ilişir usulca. Yanında getirdiği Tıp ve Sağlık Ansiklopedisini okur canı sıkılmasın diye. Okuya okuya ezberlediği " Kalp" bölümünü bir daha okur. Çok iyi bilir ki, her Panik Ataklı kalbinden muzdariptir. Bir gün, hiç beklenmedik bir anda "pat" diye duracağını bilir bu organın.

Kriz geçince bir yorgunluk çöker üstüne... Biraz pişmanlık, biraz bezginlik, çokçası da bir mahcubiyet omuzlarını çö-kertir. "Hiç bir şeyiniz yok!" demiştir beyaz önlüklü. Ustaca kıvırdığınız bir yalanınızın yüzünüze vurulması gibi gelir size. Acilden evinize doğru yürümeyi tercih edersiniz. Kıyı kuytu bir yerde...Kimseciklere sezdirmeden... Pınar olur gözyaşlarınız. Ve biraz daha rahatlarsınız.

Hastalığın sonraki evrelerinde, sizin de duygularınızda bir nasırlaşma başlar. Kendinize acımamayı öğrenirsiniz zamanla. Yine acil servis kapılarında dolaşırsınız ama olayı pek de dramatize etmezsiniz. Kendinizle alay etmeyi öğrenirsiniz.

Kimi Panik Ataklılar şanslıdır tabii...

Sabah sabah, aç karnına... Üç koyu kahveyi beş sigara eşliğinde içerseniz, gözünüzü hastahanede açarsınız benim gibi... Her zaman sizi kapı dışarı eden acil servis doktorları, yatmanız gerektiğini söylerler. Yapılan muayeneler sonunda "Anjiyo" olmanız gerekmektedir. Sonuçta, kalp damarlarınızdan ikisinin yüzde elli oranında tıkalı olduğu söylenir size. Bu müjdeyi veren doktoru kucaklamak gelir içinizden. Düşman bellidir artık. Siz haklı çıkmışsınızdır.

Doktor, bu sevincinize bir anlam veremese de sigarayı, alkolü, ve kahveyi bırakmanızı tavsiye eder. Ömür boyu alınması gereken tansiyon ve dil altı ilaçlarını yazar.

Battı balık yan gider dönemi başlamıştır artık. 15 senedir size dünyayı dar eden bu hastalıktan kurtulmuşsunuzdur. Yer altı metrolarına rahatlıkla biner, en ucuz, düşme ihtimali en yüksek uçaklara binmekte bir sakınca görmezsiniz. Kimsecikler alaylı gözlerle süzemez sizi artık, kuruntulusunuz diye. Kalp damarlarınızdan ikisi tıkalıdır ama Panik Ataklı değilsinizdir artık. Çivi çiviyi söker işte...

İnsanlık halidir, bazen bir hüzün kaplasa da içinizi, eliniz gider sigara paketine...Ucuzundan bir Bordeaux açarsınız.

Kimseciklerin okumadığı, sulu zırtlak yazılar yazarsınız.

Göçüp gitmeden, doyasıya gülelim diye.

 
Toplam blog
: 312
: 1658
Kayıt tarihi
: 10.02.07
 
 

Önceleri konuşurdu insanlar, "yazmak", sonraların işi... Duygu ve düşüncelerimizin yanı sıra gözl..