- Kategori
- Futbol
Paranın Aziz-liği

1997-98 sezonundan bu yana, Fenerbahçe bayrağını bir çok branşta zirveye çıkaran Aziz başkan ve yönetim anlayışı, artık irtifa kaybediyor. Peki ya taraftar? Bizim beklenti ve hedeflerimiz de mi daralıyor. Bunca çoğunluk sessizliğe mi büründü ya da biz de mi sindirildik?
Hafta sonu, heyecan ve adrenalini üst seviyede bir derbi izledik ve tabir-i caizse futbola doyduk. Futbolun meyvesi olan golden yoksun olmamıza rağmen doyduk. Çünkü uzun zamandır böyle bir maça şahit olmamıştık. Mahrum kalmıştık, mahrum bırakılmıştık. Kimler tarafından?
Vitrin Takımları
Ülkemizde yönetim deyince, siyasetten futbola hangi kategoride olursa olsun, hep parası ve nüfuzu olan kişiler başa gelir, getirilir. İşi bilenler değil. Ya da bunun için donanımlı ve objektif ekipler oluşturulmaz, her bir dal bir kişinin buyruğuna verilir.
Konuyu çok fazla dağıtmadan futbolda toplarsak; daha önceki bloglarımda da değindiğim gibi, futbol ekonomimiz bir kaç kişinin elinde ve yönetiminde
şekilleniyor, daha doğrusu kısırlaşıyor.
Diktatör Yönetim
Fenerbahçe'de Aziz başkan 12. yılını doldurmak üzere. Çok büyük işler yaptı klüp adına ve Fenerbahçe'yi kendi kendine gelir sağlayan bir şirket haline getirdi. Futbolla sınırlamayıp tüm branşlara yaydı bu gelirleri.
Fenerbahçe İnşaat Taahhüt A.Ş.
Para ile yapılabilecek her şey için Aziz Yıldırım, peki ya parayla ölçülemeyecek şeyler? Maddi olanaklar, büyük transfer ve tesisler vs. ama ne için? Futbol için mi reklam için mi? Eğer reklam içinse başarılı oldu, artık Fenerbahçe'yi tüm dünya tanıyor. Hayır futbol içinse, bu kadar imkana rağmen yapılanlar yeterli değil.
Hayal Transferler
Bu yönetim tarzı sadece Fenerbahçe için değil muhakkak ama futbolumuzdaki en büyük pay sahibini oluşturuyor.
Fenerbahçe'ye bu 12 yıl içersinde gelen ve gidenleri sıralasak, oy pusulalarından daha uzun bir liste çıkar sanırım. En değerli olanlar ve en akılda kalanlar; Hojdonk, Ortega, Okocha, Anderson, Revivo, Rapaiç, Anelka, Atkinson, Alex, Carlos, Nobre vs. bu liste uzar. Ancak daha uzun bir liste var ki büyük umutlarla gelip de büyük hüsran yaşatanlar. Bu isimlerin başında tabii günümüzün kahramanı Daniel Gonzales Kazma-les Güiza var. Biz Kezman'ı beğenmezken ne büyük konuşmuşuz.
Karavana Kralı
Bizim transfer politikamız oyuncu üzerine, takım üzerine değil. Bir futbolcu yıldız olabilir, sağlam bir dişlidir ama her çarka tutmaz. Büyük takımlarda çok iş yaparlar belki ama bize lazım olan küçük kahramanlar. Yani takımı için mücadele eden içimizdeki kahramanlar. En güzel örneği Semih ve Deivid'dir bence. Onlar dünya yıldızı değil onlar bizim işçilerimiz. Bir de Denizli kıyımında gönderilen Nobre vardı. Aurello da yıldız değildi ama hepsi bu çarkın dişlileriydi. Fenerbahçe'nin çarkları artık işlemiyor. Kimi dişliler söküldü kimisi de pas tuttu.
Sözün kısası; sadece Fenerbahçe'ye değil, Türk Futboluna yıldız değil işçi gerek. Bu iş de sadece parayla olmaz. Transfer edilen her bir oyuncu, takımın ihtiyaçları doğrultusunda, puzzle mantığı ile bir bütünü oluşturabilecek olasılıkla değerlendirilmeli. Bunun için de, tüm dünyada futbolcu araştıracak, yetkin kişilerden Transfer Komitesi oluşturulması ile mümkündür.
Hafta sonu çok güzel bir maç izledik. Ama hakkını vermek gerekir ki, bu futbolu Trabzon'un işçilerine borçluyduk. Tabii Gökhan ve Umut ikilisi hariç.
Bu blog Canlı Maç Anlatımı sayfamızda da yayınlanmaktadır