Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

nazende korkmaz yıldız

http://blog.milliyet.com.tr/nazende1

15 Ocak '22

 
Kategori
Eğitim
 

PARASIZ YATILIYI BİLİR MİSİNİZ

O yılların, köyün dışında kendi imkanları ile okuma şansı olmayan bizler için, devletin kapılarını açtığı okuldu, parasız yatılı…

Yine devletin yetiştirdiği öğretmenler, idareciler tüm çalışanlar tarafından korunup kollandığımız yuvamızdı, parasız yatılı…

Devletin halka hizmet için okuttuğu yıl kadar mecburi hizmetle yükümlü kıldığı, yedirip içirdiği, barındırdığı, meslek sahibi yaptığı yerdi, parasız yatılı…

Ne iş yapacağımı bilmeden girdiğim okuldu, parasız yatılı…

Tek amacım okumaktı. Ne iş yaptığımın bile önemi yoktu. Okumak, meslek sahibi olmak, kendi paramı kazanmaktı, aslolan.

İlkokuldan sonra, parasız yatılı sınavları ile girmiştim bu okula. 3 yıl okuyacak, meslek sahibi olacaktım. Bu kadarı yeter miydi? Ortaokul dengi bir okuldan meslek edinmiş olarak mezun olmak; okuma arzum için yetecek miydi? Başlangıç için yetmeliydi? Hiç okuyamamaktan çok daha iyiydi. Sınava girdim, “kazandınız” belgemi aldım. Hazan mevsimine eşlik eden hüzünlü bir Eylül ayında okula kesin kaydım olduktan sonra başladım. Arkadaşlarımın her biri başka yerlerdendi. Aynı amaç, ortak yanımızdı. Kısa sürede alışıyor, kaynaşıyorduk. Hepimiz, ailelerimizden uzak, birbirimize yakındık.

İlk yıl, yaşlarımız küçük olduğundan biraz korku, biraz kardeşlik duygusu ile ev ortamından farklılıklar yaşıyorduk. Mesela, yıllar sonra birbirimizi bulduğumuzda aynı yatakhaneyi paylaştığımız arkadaşım; yataklarımızın yan yana olduğunu, elele tutuşarak uyuduğumuzu hatırlattı. Bazıları ile kardeşten öte dostluklar kurulurdu.

Yatılı okulda tüm işlerimizi kendimiz yapıyorduk. Çamaşırımız, ütümüz, yataklarımızı düzeltmemiz, yatakhane temizliği kendi işimizdi. Yatakhane koridorlarının her hafta sonu yıkanması da öyleydi. Bunlar, yani köpüklü sularla taşları yıkamalar hoşumuza da giderdi. Ama hafta sonları anonsla mutfağa çağrılmaktan hoşlanmazdık. Anonslar özellikle birinci sınıflar içindi. Nöbetçi öğrenci; “birinci sınıflardan ilk 10 kişi veya tek numaralardan 10 kişi gibi değişik seçmelerle mutfağa insin” anonsunu duymak istemezdik. Mutfakta, patates, soğan soymaya/doğramaya, pirinç ayıklamaya gibi o gün ne pişecekse yardıma çağrılırdık. Kimi zaman mutfağa inmek hoşumuza giderdi. Çünkü aşçılarımız küçük ikramlarda bulunurlardı.

İlk yıl da sonraki yıllarda da derslerime çok çalıştım. 3 yıllık okulu birincilikle bitirdim. Bir yandan da hayata dair çok şey öğrendim. Bu okulda ilk beş dereceye giren; sınavsız, bir üst okula geçme şansı kazanıyordu. Ben de bu şansı yakalamış oldum. 4 yıllık lise dengi olarak okuyacak, mesleğimi 4 yaş daha büyümüş olarak yapacaktım.

Benzer yatılı okul hayatı ile bu okuldan da mezun olmuştum. Yıl 1979’du. Devletin 7 yıl parasız okuttuğu için, 7 yıl mecburi hizmeti yüklenmiş, şirin Sinop ilimizin bir köyüne EBE olarak atanmıştım. Mecburi hizmet; eğer okulu bitiremezsek, okulu terk edersek,  mesleğimizi yapmaz da istifa edersek, kefilin de üstlendiği tazminatı ödemek anlamına geliyordu. Zaten nadiren yaşanırdı bu durum. Benim ve çoğumuzun aklına bile gelmiyordu, mecburi hizmet. Çünkü meslek sahibi olup para kazanmak için okumuştuk.

Devlet bizi okutmuştu, ben de mesleğimi en iyi şekilde yapmalıydım.

Meslek disiplini, çalışma azmi, insanlığa hizmet ruhu ile yetiştirilmiştik. O köyde yaşayanların ve Sağlık ocağıma bağlı diğer 13 köyün sağlıklarından da sorumluydum. Fakat ne arabam vardı ne de o köylere hizmet götüreceğim bir imkanım. Ancak sağlık müdürlüğü arabası ile gelenler olduğunda, bana bağlı köylerin tüm aşılarını birlikte yapardık.

Köyüm, dağ köyüydü. Orman bölge müdürlüğü bulunuyordu. Köyde sadece gebe, bebek, loğusa değil; her sağlık sorunu ile aldığım eğitim doğrultusunda bilgim ve becerim ölçüsünde hizmet ediyor, beni aşan durumlarda yol gösterici oluyordum.

Köy nüfusunun, çoğunlukla yaşlı olduğunu; köy halkı nüfusunu tespit ettiğimde öğrendim. Ebelik hizmetleri açısından yani gebelik, doğum, bebek-çocuk sağlığını koruma ve yükseltme açısından yaş grubu çok azdı. İdeal olarak yetişmiş bir ebe, orada kendini daha fazla geliştirmek şöyle dursun, her bakımdan gerilerdi. O yüzden Sinop Devlet Hastanesine tayin istedim ve orada devam ettim.

Devletin verdiği ücretin hakkını vermeliydik, her nerede çalışıyor olursak olalım. Bize ihtiyacı olan insanlara hizmet önemliydi bizim için.

DEVLET bizi parasız yatılı okuturken, bize sıkıcı gelen o disiplin kurallarının, bizi, gelecek zararlardan, kötülüklerden uzak tutmak için olduğu, şimdilerde çok daha iyi anlaşılıyor diyebilir miyiz?

Bence; EVET.

 
Toplam blog
: 12
: 230
Kayıt tarihi
: 02.08.21
 
 

Marmara Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi emekli öğretim üyesiyim. ..