- Kategori
- Şiir
Parıldar hüznün bıçağı
Parıldar Hüznün Bıçağı
Ah nereye baksam
Mavİ çiçekli bir hüzün açıyor
Vurgun yemiş tenim ve tinimde
İki düiz yolunu arayan
Aynı kaynaktın ayrılıp
Köpüklerde kaybolan
Masallar dinlerdik
Oysa hangimiz ermij mutluluğa
Kursağımda sevgi dolu
Tek bir sözcük bile kalmadı
Kimseye verecek
Açılan hep açılan bir kapı
Boş ve karanlık
Sessiz gecede
Kara sözcüklerle
Sisli bakışlarla
Üzünçle dövülecek
Yarına kadar duvarlar
Ufuklar tüm ışıkları yedi bitirdi
Unutmaya ve avutulmaya gelmiştik
Hatırlayarak çıldırtan bir duman gibi
Yalnızlığımızla baş başa kaldık
Bu sabahın dili neyi dili
Birdim iki oldum, iki iken bir
Kalbim bir serin esinti gibi
Bağışlasa da kimi gün
Karıştırarak birilerinde seni görüp
Çeşitli görüntüler arasında
Bütün yazılan yeniden yazdım
Bütün çiçekleri yeniden okşadım
Konuştum tek tek
Su verdim seni düşünüp
Elimden saldığım şeyin yabanıllığını
Doldurdum içime
Dirençle neyi saklıyorum
Yüreğimde bunu bildim
Sevinçlerin asıl gücü
Elsiz ayaksız ikide bir olmak değil mi?
Doğan güneşe karşı
Sensiz güzel değilmiş
Serçelerin kahverengisi
Ateşle yakarak öğrendim
Günahlarımın ağırlığını
Gün görmeye başladım
Saçlarımda yıldızlar
Şaşkın kuşlarınmış bu dünya
Kendini arayan
Başka kimin olabilir ki
Parıldar hüznümün bıçağı
Parıldar bileklerimde kırmızı
Mehmet Özgür Ersan