Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

23 Mart '17

 
Kategori
Siyaset
 

Parlamenter Sistem

Parlamenter Sistem
 

Parlamento


Dünyada 193’ü bağımsız ülke sıfatıyla BM’ye üye olan, 199 ülkenin 86’sı parlamenter, 41’i yarı başkanlık, 59’u ise başkanlık sistemiyle yönetilmektedir.  Dünyadaki gelişmiş ülkelerin ülke yönetimlerinde neden parlamenter sistemi kullandıkları sorusu bir yana parlamenter sisteme kısaca değinmek istedim bu kısa blog yazımda.

Parlamento, belirli sürelerde ve belirli bir süre için, yurttaşların oylarıyla seçilen milletvekillerinin oluşturduğu, ülkenin yasalarını yapan, devlet bütçesini çıkaran, hükümetini denetleyen ve anayasaya göre daha başka görevleri ve yetkileri bulunan meclis,  aynı zamanda Ulusun dert dinleme ve fikir platformu olan olarak tanımlanmaktadır.

1876’dan bu yana kesintilerle, Ülkemizde parlamenter bir yaşamımız var. Parlamentoya ilk sahip olduğumuz gün, parlamentoyu sosyolojik olarak hak etmiş bir toplumumuz yoktu. Batıda sanayi devrimin yarattığı sınıflı toplumların nitelik olarak çok gerisindeydik. O nedenle toplum olarak kurulurken de pek ilgilenmedik, her şeyi kurucu kültür hallediverdi, zira kısa bir süre kapatıldığında da toplum olarak fazla yadırgadık ne de tepki gösterdik.

1908’de bir yenisini kurduk. Eskisinden daha uzun süreli oldu ama toplumla organik ilişkisi, bağı olmayan kapalı bir kutu olarak işlev görmüştü.

1920’de Anadolu bozkırında tekrar kurduğumuzda ise yine toplum tarafında ihtiyaç duyulan bir siyasal kurum olduğundan değil fakat yüce bir misyonu olduğundan benimsenerek desteklendi. Daha sonraları ise genç cumhuriyetin laik yönetiminin kaynağı ve modernleşme atılımlarının destekçisi olarak bir süre yadırgandı, tepki gördü, tek parti hükümetleri ile özdeşleştirildiği için hatta düşmanlık kazandı. Gelişen Türk toplumunda özellikle çok partili siyasal hayata girdikten sonra, parlamento toplumun en saygı duyulan ve benimsenen siyasal kurumlarından biri oldu.

Çünkü gelişme, büyüme ve farklılaşmayla giderek çoğulcu bir yapıya kavuşan Türkiye kendi içine kapalı ve kendi kendine yeterli kapalı Pazar toplulukları çemberini kırıp, hızla rekabetçi bir sistem içerisinde “çatışan” sınıflar toplumuna dönüştü. Siyaset artık güçlü bir hükümdarın ya da liderin tekelinde değil, onu kendi sınıfsal ve kitlesel çıkarları doğrultusunda kullanma kararında olan yığınların hizmetindeydi. Türkiye, “çatışmacı” toplum tipine girdikçe siyasallaştı. Siyaset kitle çıkarları için bir araç haline geldi. Siyasetin önem kazanması ile başta parlamento, siyasal kurumlar önemli boyutlar kazandı.

Ülkemizde gelişen kurumlar ve siyasetin değişen yüzü siyasal davranışlara yeni boyutlar getirdi. Toplumun gelişme düzeyinin göstergesi olan modern kurumlar ve akılcı davranış biçimleri, uzmanlaşmalar, ekonomik ve sosyal yönden kalkınmakta olan Türk toplumunu olumlu etkiledi.

İsim kökeni İtalyanca olan, yasama gücüne ve yetkisine sahip meclis veya meclisler olarak ifade edilen “Konuşmak” anlamına gelen,  “parlare” eyleminden türemiş bir sözcük olan, “konuşulan yer” anlamına gelen, batının burjuvazi demokratik sistemi, önümüzdeki günlerde yapılacak referandumun konusu olması nedeni ile siyasetin ilk gündemini oluşturmaktadır. Siyaset bilimciler, bir siyasal sistemin demokratik potansiyelini, gücünü, demokratik kurumlarına, rejime inançlı partilere ve halkına bağlamaktadır.

ABD’deki Austin Teksas Üniversitesi’nde karşılaştırmalı siyaset dersleri veren Profesör John Gerring bugün, gelişmiş, demokratik ülkeler arasında parlamenter sistemden başkanlık sistemine geçen ülke olmadığını, Chicago Üniversitesi’nde, siyaset bilimi ve seçim sistemleri üzerine çalışmalar yürüten akademisyen Peter Buisseret ise sadece Sahra Çölü’nün güneyindeki bazı Afrika ülkelerinin bu sistem değişikliğini tercih ettiğini belirtmektedir. Uzmanlaşmanın ve açık rejimin olduğu toplumlarda parlamento doğal bir sonuçtur. Geleneksel, kapalı toplumlar ise kendine özgü geleneksel siyasal kurumlar yaratırlar.

Herhangi bir siyasal sistem, var olan toplumsal ve sosyo-ekonomik düzenin sürekliliğini sağlayacağı ya da istenen bir değişimi gerçekleştireceği kanısını verebildiği sürece devam eder. Toplumda, talepler ve destekler girdi olarak ortaya çıkar. Sistemin “girdi-çıktı” ya da “etki-tepki” ilişkisi tümü ile değerlendirildiğinde siyasal ve sosyal düzenlerin sürdürülmesi, gelişmesi, ilerlemesi ya da çökmesi dinamikleri, demokrasi yanlısı herkes tarafından çok dikkatli analiz edilmelidir, diye düşünüyorum.

Nizamettin Biber

 
Toplam blog
: 887
: 2743
Kayıt tarihi
: 06.06.12
 
 

Yeni dünya düzensizliğinde insan olmaya çalışan ve okuyarak ne kadar cahil olduğunu gören, olayla..