- Kategori
- Gündelik Yaşam
Pasaport, vize, eziyet

Son günlerde herkesin dilinde.
- Şuraya gittim, vize için ağlattılar.
- Buraya gittim vizemi yenilemediler.
- İstemedikleri bir tek annemin doğum belgesi kaldı, onu da isteseler bırakacaktım bu işin peşini.
- Ben çoktan bıraktım, gitmiyorum abi, onların olsun ülkeleri.
Son yıllarda ülkemizde pasaport işlemleri " online " oldu, gerek emniyetteki işlemlerin bilgisayar ortamına geçmesi, gerekse interneten başvuru ile işler çok kolaylaştı. Artık oturduğunuz yerden başvuruyorsunuz, sonra gereken işlemleri yapıp sizi davet ediyorlar, sıra numaranızı alıp pasaportunuza kavuşuyorsunuz. Torpil yok, araya adam sokmak, rica etmek, özel muamele istemek yok; gerek de yok, kayıtlarınızda sorun yoksa, pasaportunuz en fazla üç dört güne elinizde. Üç ay önce eşime yeni pasaport aldık; eski yeşil pasaportun akıbeti nedeniyle işler biraz zaman almış da olsa, üçüncü gün tüm işlemler bitmişti... Emniyet iyi çalışıyor, işleri kolaylaştırıyor.
Diğer taraftan bu kadar çabuk ve kolay aldığımız pasaport ile gidiyoruz büyükelçiliğe, vize verene kadar bin dereden su getirtiyorlar.
- Belgelerden biri eksik, tamamlayın gelin! Sıradaki...
- İyi de, bir baksaydınız, başka eksik var mı?
- Sıradaki dedim!
Sıradaki dediniz tamam da, zaten yolculuktan beş gün öncesine randevu veriyorsunuz, ne olacak bir belge daha eksik çıkarsa? Üstelik kolayca "belge" dedikleriniz, pasaporttan çok daha zor alınan belgeler. Ne özel yaşam kalıyor, ne mali gizlilik, neyiniz var neyiniz yok istiyorlar. Yahu, sayın büyükelçi, biz altı üstü bir fuara gidiyoruz, iş yapacağız ülkenizle. Veya bayram ziyaretine kuzenimize gidiyoruz, ne var bunda bu kadar büyütecek?
Bu konu çok uzar, herkesin bir vize macerası var bugünlerde. Birincide alamayıp tekrar para yatırıp alanlar, davet mektubu hangi dilde olacak diye ortada dönüp dolaşanlar, fotoğrafın kenarı 0.1 milimetre kaymış diye fotoğrafçı kapılarında sabahlayanlar, anlatmakla bitmez.
11 Eylül, geçmiş tecrübeler, kaçak işçiler, göç sevdalıları... Tamam ağızları yanmış ama, Türkiye'ye değer verilmiyor, bize güvenilmiyor. İşadamı, memur, emekli, zengin, fakir, eğitimli, eğitimsiz farketmiyor, herkes potansiyel göçmen, herkes potansiyel suçlu!
Ben olaya bir arkadaşımın bu konudaki yorumunu ele alarak bakmak istiyorum. Sevgili arkadaşım der ki, bizdeki pasaportun kıymeti yok. Elin ecnebi ülkesinde pasaport vermek için uğraştırırlar; uğraşarak aldığın o pasaportun itibarı vardır, vize dediğinde güvenirler; bizdeki pasaporta güvenmiyorlar! İtalya'dan misafir bekliyoruz, gerçekten arkadaşlarımız bir aydır pasaport almaya uğraşıyorlar. İlginç! Bizde ise son yıllara kadar herkesin cebinde laciverti de değil, yeşil renklisinden pasaport geziyordu...
İyi de, benim bildiğim kadarıyla pasaport almak için başvurduğunuzda zaten bazı kontroller yapılmakta. Yazıda geçen İtalyan arkadaşlar kadar detaylı değil belki ama, hakkınızda pasaport almanıza engel olacak herhangi bir yasal durum varsa, pasaport verilmiyor diye biliyorum. Verilse bile gümrükte yapılan kontrolde ortaya çıkıyor herşey... Daha neye göre değerlendilir ki? Tapu, banka hesabı, kredi kartı, bu sefer pasaport alırken mi bakalım?
Bu bakış açısı ile, pasaport bir hak mıdır, ehliyet midir sorusu aklıma geliyor. Bizde hak, nüfus cüzdanı gibi. Onlarda bir nevi ehliyet.
Yok, ben bu bakış açısına katılmıyorum. Pasaport haktır, vatandaşımız yurt dışına çıkacaksa, bunun için "ehil" olması neden gereksin? Yol parası, kalacak yeri, burada bir işi, gücü varsa, başvurur, vize verecek olan bakar, "bizim ülkemize girmeye ehil mi" diye. Evet ama o vize verecek olanlara bunlar yetmiyor ki!
Aklım karıştı. Kim doğru, kim yanlış yapıyor, çıkamadım işin içinden. Bir yerde bir aksilik var, o kesin de... Nerede, nasıl çözülür, göreceğiz. Fakat bu insanların çektiği eziyet, sanırım artık "buraya" geldi!