Passolig, “Sporda Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesine Dair Kanun”un neresinde?

Passolig’e yönelik tepkilere gerekçe hazır:

Yasa zorunlu kılıyor.

Sonra korkutma:

Yasaya nasıl karşı gelinirmiş!.

Hangi yasa?

“Sporda Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesine Dair Kanun”, yani fiyakalı adıyla “Şike Yasası”...

Ne diyor yasanın ilgili maddesi?

“Spor müsabakalarının yapıldığı alanlara girişi sağlayacak biletler, elektronik sistem üzerinden oluşturulur. Bilet satın almak isteyen kişilerle ilgili olarak, üzerinde adı, soyadı, Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası ve fotoğrafı olan bir elektronik kart oluşturulur. (...) Bilet satışları kişilere özgü elektronik kart üzerinden yapılabilir. Spor müsabakalarına, kişi ancak adına düzenlenen elektronik kart ile izleyici olarak girebilir.”

“Elektronik kart”ın uygulamadaki adı Passolig’in “kapsama alanı” ne?

Süper Lig, 1. Lig... 

Ya ötekiler?

Oysa “Yasa gereği” diyenler, bunu “sığınılacak liman” olarak görenler, “yasa”yı kafalarına göre uyguluyorlar. Çünkü “spor müsabakaları”nı sadece Süper ve 1. Lig’le sınırlı tutuyorlar. Bu da yasaya aykırı durum değil de nedir?

Ayrıca, “Spor müsabakalarının yapıldığı alanlara girişi sağlayacak biletler”,  demek, ne anlamlara gelir?

Anlaşılan o ki, “elektronik kart”, sadece “bilet alma”ya yarar, “müsabakaların yapıldığı alanlara girme”yi sağlar.

*****

Pazarlama yöntemine bakıldığında, amaç, “sporda şiddet ve düzensizliği önlemek” değil, “kart” satmak, bu yolla kazanç elde etmek, bir bölümünü de kulüplere aktarmak...

Satın alınan bir “kart”, önceki yazımızda belirttiğimiz gibi "cennet" vaat ediyor!

“Sporda şiddet ve düzensizliği önlemek”, bu anlayışla olamaz. Önlemler, ancak, yasalar yan tutmadan, hiçbir tartışmaya, kuşkuya yer vermeden uygulanırsa beklenen amaca ulaşılır. Suç, işleyenin yanına kâr kalırsa, yönetici kimlikli kişilerin “kışkırtıcı” tavırları “olağan işler”den sayılırsa ne değişecek?

Spor, sadece Süper ve 1. Lig’le sınırlandırılırsa, “yasa gereği” denen,  keyfi bir uygulama, bir dayatma olur.  “Yasa zorunlu kılıyor, yasaya nasıl karşı gelinirmiş!” demek ise, gerçeği çarpıtmadır.

Ne yapılmalı?

“Ben yaptım oldu”, “İstim arkadan gelsin”, “Kimse itiraz etmesin, herkes, yasa gereği diye uyacak” gibi yaklaşımları sürdürmek değil kuşkusuz. Yasa, “spor müsabakaları” dediğine göre, bu, ya bütün “spor alanları”na yayılmalı ya da işlevi sadece “bilet alma” ve “içeri girme”yle sınırlı olmalı.

(“Biz e-bilet’e “Evet” diyoruz. Ama e-bilet dışındaki ticari bir anlaşmaya “Hayır” diyoruz. Kimseden bir sponsorluk istemiyoruz bu konuyla ilgili. Kimseye de bir şey vermek istemiyoruz. (...) Biz o bankaya şu teklifle gittik. Gelin bileti satın. Kart parası 8 TL mi, neyse maliyetini alın. Ama kredi kartı olarak kullanılmasın. Taraftar gidip senden kredi kartı alırsa biz buna karışmayız. Diğer bankalardan taraftar kart alıyorsa, biz karışmıyorsak buna da karışmayız. Ama biz taraftarımızı kredi kartı almaya mecbur tutamayız. Biz ne için varız? Kulübü ve taraftarı korumak için varız.”,  Aziz Yıldırım’dan..) 

*****

Passolig, tanıtımdaki “albeni”sine karşın, beklenen satışlara ulaşamıyor. Çareyi “promosyon”da bulanlar da var:

“.... Passolig kartlara ilgi beklenenden az olunca ilginç bir uygulamaya başvuruldu. Maçlar boş tribünler önünde oynanması üzerine Trabzonspor yönetimi de Passolig kart satışlarını arttırmak için farklı arayışlara girdi. Promosyon yapma kararı alan yönetim, Passolig’e ilgiyi arttırmak için yapılacak çekilişle bir kişiye otomobil verilmesini planlanıyor. Çekilişe sadece Passolig kart alan taraftarlar katılabilecek. Araba talihlisinin Fenerbahçe derbisinde belirleneceği öğrenildi.”

Çekiliş, Trabzonspor-Fenerbahçe maçının devre arasında yapılacakmış.

(Ya devre arası düdüğünden önce “Buraya kadar” düdüğü çalarsa?)

Son söz:

Her akla geleni “devrim” diye sunmak, uygulamak yerine, kalıcı çözümler üretmek için kafa yorulsa, acaba yönetici, uzman kimliği taşıyanlardan kaçı gelecekte de var olur?

http://www.facebook.com/turgutcelik