Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

28 Eylül '07

 
Kategori
Mizah
 

Pazar sendromu

Pazar sendromu
 

“Pazartesi sendromu” derler bir şey vardır ya… Hani pazar akşamından sıkıntılar çöker içinize, “Hay bin kunduz! Yarın pazartesi. İş var. Oooof, of!” diye dertlenirsiniz…. Pazartesi sabahı olur, iş yerinize mehteran bölüğü gibi gibi gidersiniz, iki ileri bir geri… İş yerinize varırsınız, canınız hiçbir iş yapmak istemez. Vakit geçmez bir türlü, “Yahu ne zaman gelecek şu hafta sonu?” hesapları yaparsınız.

İşimi sevdiğim için olsa gerek bende pazartesi sendromu yoktur. Yani, pazartesi gününün diğer günlerden çok bir farkı yoktur benim için. Hatta günlerin hepsinin adını pazartesi yapsalar umurum olmaz.

Bende “pazar sendromu” vardır. Pazar günleri benim için işkencedir.

Pazar günü sabah gözümü açtığımda… “Of yaa!.. Pazar değil mi bugün?” diye düşünürüm. Sıkıntılar çöker. Yüreğim daralır!

Cumartesi günleri çok geç yatarım, “Nasıl olsa yarın pazar, geç saate kadar uyurum” diyerek. Ama ne mümkün! Haftanın altı günü sabah altıda uyanmaya programlanmış bir vücut var orta yerde. O, saat kaçta yatıldığıyla değil, sabah altıda kalkılması gerekliliği ile ilgileniyor sadece. Kaçta yatarsam yatayım, altıda ayaktayım! Her seferinde, “Daha geç yatarsam belki öğlene kadar uyurum” derim… Sabah gün ağarırken yatarım… Sonuç?.. Hiçbir şey değişmez! Aynı tas, aynı hamam!

Pazar günleri bizim apartmanın kapıcısı izinlidir. Yani bizim tatil günümüz, onun da tatil günüdür. Bizler tatilde çalışmadığımız gibi, o da çalışmaz. Hafta arası bir gün tatil yapsa sorun olmaz da… Pazar günü olunca… Benim “pazar sendromu”ma ciddi katkılar sağlıyor. Çünkü kapıcımız Ali Efendi olmayınca, gazete gelmiyor, ekmek gelmiyor. Gazete ve ekmek gelmeyince, bunları benim gidip almam gerekiyor! Bunları benim gidip almam gerekince, üzerimi değiştirmem gerekiyor! Üzerimi değiştirmem gerekince, kendime giyecek bir şeyler bulmam gerekiyor! Buldum diyelim… Bilmem kaç kat in aşağı… Ta gazeteciye kadar yürü… (Önce gazeteciye gitmek gerek. Niye? Çünkü, sıcak pideler elimizi yakmasın diye gazeteleri kullanacağız!) Pideciden pideleri al, tekrar aynı yolu dön. Bir de apartmanın asansörü bozuksa, bir katta kaldıysa, elektrik kesikse… O kadar merdiveni teker teker çık pazar pazar! Güya bugün tatil, biz dinleneceğiz! Hani?.. Sabahın köründe çalışmaya başladık!

Öğlene doğru tüm ev halkı uyanır… Kahvaltı, çay-kahve, gazete, tv’lerin aptal pazar programları derken… Çökmeye başlar mı bir uyku tatlı tatlı! Bir köşeye kıvrılıp yatacağım ama… Ne mümkün?!. “Hadi bugün sinemaya gidelim… Markete gidelim… Pikniğe gidelim… Falancalara gidelim… Filancaları çağıralım… Falancalarla ve filancalarla buluşup, başka birilerine gidelim…”

Evimizde otursak?

Olmaz! Başta benimki olmak üzere, illa ki birilerinin pazar günü zehir edilecek! Haram! Pazar günü dinlenmek, keyif yapmak bana haram!

Bu pazar günleri beni ruh hastası edecek!

 
Toplam blog
: 118
: 1658
Kayıt tarihi
: 20.06.06
 
 

70'li yılların sonlarına doğru (1977 veya 1978... Belki de 1979...) tüm zamanların efsane dergisi..

 
 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara