Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

23 Mart '10

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Pekii, ya dünyaya niye gelmişiz?

Pekii, ya dünyaya niye gelmişiz?
 

Düşünmek lazım


Dünya'ya gelişimizin mutlaka bir nedeni olmalı,
diye düşünüyorum..
Dinsel ve evrimsel tarafını ilgilisine bırakırım elbette, ama;
"Ölmeye.. ölmeye geldik... Çile çekmeye geldik...*
".ok mu vardı, kuyruğu yağlayıp, o kadar milyon spermayı sollayıp,
yumurtayı dölleyecek, a talihsiz başıım..."
Gibi aceleyle sözlenmiş sözlere itibar etmeyip,
çorbadan, torbadan, sormadan vakit çalıp,
her konuda olduğu gibi, bu konuyu da oturup irdelerim üşenmeden.

"Efendii... Huu!... bırak şimdi kıvırmayı, bu yaşa kadar niye
düşünmedin de şimdi.... Yahu desene ki kestirmeden;
- Hele şöyle kurulayım PC başına da, yazarlığımın keyfini çıkara çıkara,
okkalı bir yazı döktüreyim... -"

Yazarken kulaklarımın dış kapılarını kilitlerim ki,
böyle sözler duymayayım. İç kapıları açar, yazıma bakarım.

Bir emekli vatandaş olarak; Amaneey... hayat dediğiniz şöyle bir şey..
Mutluluk süresi çıtır simit çaylık... Cebe üç gün girip tüyen aylık...
Toplasan bir gün etmez dostlar... Gerisi fatura taksit ve de aylaklık...
Gibi ozanvari dizelerle de işi geçiştirebilirdim.
Amma olmaaz. hem zat-ı şahanem'e yakışmaaz.
Hem de, okurun canı sıradan yazı okumak istese, bu blogta ne işi var.
Gider, ömrünü yazım işine vermiş baba yazarlarımızı okur.
Değil mi ama. N'aapmalı o zaman? İlginç şeyler yazmalı.
(Şimdi hapı yuttum işte.)

Düşünmek lazım efendim, düşünmek lazım.
Ölümü unuttura unuttura nasıl da yaşatıyoor.
Atmosfer dünyamızı nasıl kuşatıyoor.
Galaksiler, yıldızlar, örümcek, börtü böcek,
Taksiler, kaldırımlar. kader nedir. kim bilecek.
Düşünmek lazım cancağzııım. Tamam tamam. pes.
Nerdee bende o kadar iri kafa... Merak eden gider düşünür,
araştırır, soruşturuur... ve bulur. Eğer ki merak etmiş ise,
dünya'ya niye gelmiş... Bana ne. Değil mi ama.

Hem, 'yazarın görevi hazır reçeteri adamın eline tutuşturmak değil,
beynine bir kıvılcım sıçratıp orasını tutuşturmak' olmalı...

(Ahh burada nasıl zıplamışım sandalyeden görmeliii.
Güzel bir laf ettiğimde sevincimi gururumu sıçrayaraktan belli ederim.
Bazen dolmuşta aklıma gelen güzel bir sözün kutlamasını yaparım da,
dolmuş şoförü azarlar beni; ("-Abicim, 'müsait bir yerde...' desene yahu!)
Durakta durduğu halde, inmediğimi de görünce, dikiz aynasındaki
görüntümü sert bakışlarıyla döver de döver... İneceğim durağı
iki durak geçmeden de indirmez beni.)

Yani diyeceğim o ki, tutuşturması benden gerisi okuyandan...
İster ateşi yelleer, ister konuyu belleer, ister oturur, isterse de tutuşturur...

Ve bahanesiz ölüm bile yok. Biz de bir bahane kapısı açıp,
öyle başlıyoruz yazmağa işte...

(Amanıın, adam daha yeni başlıyormuş yazmağa, hadi gidelim...)

 
Toplam blog
: 59
: 712
Kayıt tarihi
: 08.04.07
 
 

Acıkınca okurum.. Okudukça yazarım.. Susayınca dinlerim.. Dinledikçe susarım.. Okurum yazarım din..