Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Ocak '20

 
Kategori
Aile
 

PENCEREMDEN

PENCEREMDEN

Kentsel dönüşüm dediler. Yıktılar her yeri duvarlarla birlikte. Anıları yok ettiler.

Kentleri terk edişte kader midir? Bilemem. Neden geldim İstanbul'a..çok şarkı yapmışlar bu soruda.

şehirden şehire nakliyat kamyonları. Ambarlar. Ama ruhları ve anıları taşımıyorlar. İki kalas bir heves tiyatro ruhunda. kapalı gişe. Ne seyircisi var ne sahnesi. Tek kişilik bir oyun kendi kendinle. Haydi değiştirdin şehri ne uğruna yoktu bir hesap kitap bir bilmece hayat.

Şurada Anam oturdu örerken dantelini. Tığını sapladım danteline. Şu köşede viski ikram ettim babama sevinmişti, mutlu olmuştu kızının ikramına.

Ya şu üç kez kaplanan berjer koltukta acı çeken, kızkardeşine konuk olmuş istemeden. kadersizim yakalanmış o hastalığa. İki şehir arasında gel gitler ruhlarda devinimler. kağıtlarda makine yazması grafikler. Ah be oğlum bu nasıl kader? İkimiz de hiç bir şehre ait değiliz derbeder. Bir o şehir bir bu şehir. Ciğerine üflenir çubuklar abla bir makine ile iltihap kan çeker. Acı çeker. Ne menem bir derttir ki anlamaz ikimizi kimseler. Halbuki çek kuyruğunu be dünyanın kim ne derse desin seç kendi yolunu bırakma canını. Ah basiret.  Sonra bu şehirde kalmak istemezsin. Haklısın binde bin yüz kere milyon hemde. Yoksa bir günaydın çevrende. Anacık vardır bir de. O zeki o anaç o güngörmüş kadın üzüntülerden mi nedir aklı gelir gider. Demans derler. Kah cin gibidir kah melek. İlaç içmek istemez. Sende yerden göğe kadar halıydın be anacık. İlaçlarda binlerce dümen. Sezer bir şeyleri. Bilir ki fayda etmez bu ilaçlar. Güya düzeltecekleri semptomları bu ilaçların yaptığı yazar. sorarsın doktora o da haklısın der ama yazarlar işte. Yazdırır yukarıdaki düzen.

Her sabah kızına sorar mutsuz musun diye. Yok be anacım bırak şu soruları her sabah bak çok günaydın olmuş her yer. Sevinir gülümser. Bazen bana inanmaz meleklere sorar. İrtibatta o anlar. Hatta emanet eder kızını onlara. Yazdılar mı deftere göreceğiz sonunda.

Ahh be hayat tuhaf bir serüven yaşam.Çok ahladım farkındayım ama gecenin bir yarısı sanal bu pencereye düştü anılar. Ayıp ötesi. yalnızlıkların reçetesi. Bu da yukarıların eğlencesi.

Gülün tabii.

Kardeş kalır kendi kentinde  kaderi ile bir başına. şartlar acımasız yorgun düşmüş iki kardeş hem bedenler hem ruhlar tam bir sürgüne vurmuşlar birlikte

Onbeş gün emanete verilmiş bir kalp durmuş birden. hay şehir seni de şartlarıda...

aman küfür iyi değil! Acı haber gelir. yan istediğin kadar.

Acılar yarıştırılmaz.

herkesin acısı kendisine.

nereden geldim nereye?

Annemin acısı filmini izlediniz mi?

Bu vahşi çağın sözüm ona teknolojinin en üst seviyede zalim düzenlerinde. Acımasızlıklar, savaş, silah, hainlikler ve acı çeken insanlar...

1994 de Yugoslavya da yaşanan vahşet ve tecavüzlerierden kalan bir nesil.

Annemin acısıyım diyen sahipsiz bir döl ört ki öl.

acı mı acı iğrenç mi iğrenç kötü.

çekin azabını sebeptarlar, tüccarler, sahtekarlar

Analar evlatlarının, evlatlar analarının kaderini çizer.

İşte bir filimde yaralı kardeşimi bir hastalık sonrası bir şehirde yalnız ölmeye bırakmış gibi istemsiz şartların getirdiği bir yara.

İçten içe kanırtan hiç kabuk tutmayan

Nedenini bilmez ama çemkirir birileri bir zaman yalnız kendi acıları önemli olan.

neyse kardeşim biliyor beni ve herkesi. O berjer koltuk sende bırak beni.

Kentsel dönüşümlerden ruhsal dönüşümlere.

Bunca niye yazdım.

beş senedir emaneten bir evde iki kare bir üçgenden görünüyor deniz. Biraz esinti verir duygulara teselli gibi.

Martılar

kuşlar; minik serçeler, sığırcıklar, bir çift kumru ailesi, tek bir güvercin o da yalnız, ve karga bey tabii

Bulgur kavonozum birşeyler çiziktirdiğim çalışma masamda. beklerler beni onlar tabi bulguru ama bana gelmişler diye misafir görürüm onları.

Kardeşimi birilerine emanet etmiştim kısaa süreli. şartlar aman ki aman buluşacaktık güya o şehirde  nisan baharında heyhat. Buluştuk morgun soğuk çekmecesinde. Açık gitmiş gözleri kapanmazlar gayrı sanki" beni niye bıraktın " diye sorarlar gibi.

Affet oğlum. Azdı aramızdaki yaş farkı ama Anamdan ödünç lmıştım sanki onu. Çocuğum gibi idi.

"sen de üzdün beni annelerini üzenler gibi" dedim ona duydu belki.

Böyle oldu ayrılık ceza kestin bana müebbet. çekiyorum ruh zindanımda. Hiç bir şey değil göründüğü gibi Ama sevgimiz katıksız bunu da biliyorsun bal gibi.

 

Şimdi kuşlarımı emanet edeceğim bu eve geleceklere. Bulgur tasım mektup gibi. Onlara iyi bakıni onlar varsa yaşam devam ediyordur diyeceğim. Onlar berekettir. Muştudur. Umuttur.

Bunca kitabı beraber yazdık onlarla. hatta bir seferinde biri içeri firar etti dışarıdan zor gönderdim onu özgürlüğe. az sevinmedim hani.

"Seni ne çok sevdiğimi ve neden ayrıldığımızı onlarda biliyorlar.

Onlardan muhtemelen haberim olmayacak. Artık idare etsinler. Pencerede yoksa iyi birileri yeni pencereler arasınlar.

Ben özbe öz sözde değil canımı bıraktım ya o şehirde.

Ha o şehir ha bu şehir

Ha o ev ha bu ev

ne fark eder?

Değil mi gülüm?

Kırılmasın sırça kalpler.

Bütün mesele bu gülüm.

Anam, babam, kardeşlerim buluşacağız bilmediğimiz bir yerde şehrin adı sürpriz eminim Ne çok şeyler anlatacağız.

Ben yazdım sizler okuyacaksınız gülüm. canım, canlarım gerisi boş be gülüm.

SEVDİKLERİNİZİ BIRAKMAYIN  derim.

Son cümlemi şimdi yazdım. Arada daha yazacaklarım var. Biraz merak et gülüm.

ROMAN kaç bölüm!

Cahide YORMAZ 

19 Ocak 2020 imiş

Feneryolu

saat 00 03

 

 

 

 

 

 

 

 
Toplam blog
: 53
: 117
Kayıt tarihi
: 18.10.14
 
 

Gazi Eğitim Enstitüsü İngilizce bölümü ve Dil ve tarih Coğrafya Fakültesi Mezunuyum. MTA da Jeomo..