- Kategori
- Tiyatro
Perde ne zaman kapanır?

Geçtiğimiz sezonun sonlarıydı izlediğimde Leyla'nın Evi'ni. İyi kotarılmış bir oyundu. Leyla'yı oynayan Celile Toyon'dan, Roxy'i oynayan Ayça Varlıer'e tüm oyuncular çok iyi oynuyordu. Tabii bu oyunda rol alan, geçtiğimiz günlerde geçirdiği motorsiklet kazası sonucu hayatını kaybeden Onur Bayraktar da. Onur Bayraktar'ın kaybının ertesi gününde yine perdeleri açmış Leyla'nın Evi ve neticesinde de bir tartışma başlamış: Perde kapanmaz mı ya da ne olursa kapanır?
Tabii tiyatro, Nedim Saban'ın dediği gibi, sadece mutlu günlerde yapılacak bir şey değil. Sahnede yapılan şey rol neticede, o gün oyuncu çok mutsuz da olabilir, fakat yüzüne oynadığı rolün maskesini takıp çıkar sahneye. Peki çok büyük acılarda da böyle mi olmalı bu?
Tiyatroda çok uzun yıllardır devam eden bir gelenek olarak perde kapanmaz deniyor. Bu duruma istisna Onur Bayraktar'ın kaybı olabilir miydi? Bence olabilirdi, o gün için o perde açılmasaydı, seyirci de herhalde "niye böyle yapıyorsunuz" diye isyan çıkarmaz, anlayışla karşılardı. Yerine gelecek oyuncu da elbette hazırlanır, gelirdi.
Bazı oyunlarda başrollerin yedekleri vardır aksiliklere karşı. Bu aksiliklerden biri bence "ölüm" olmamalı. Bu çok başka bir şey bana göre. "Show must go on" olayına küçük bir zıt örnek vermek istiyorum bu noktada:
Ankara Devlet Tiyatroları'nın kapalı gişe oynayan bir oyunu var, bu sene üçüncü sezonuna girdi: Fosforlu Cevriye. Oyun ilk başladığı günlerde, başrol oyuncusunun, hem de Cevriye'yi canlandıran oyuncunun sesi kısılmış ve şarkıları söyleyemeyeceği gerekçesiyle oyun iptal edilmişti. Sanıyorum bir hafta oynamamıştı Fosforlu... Böyle bir durumda iptal edilebiliyorsa bir oyun, oyuncularından biri hayatını kaybedince de iptal edilmeli.
Aylardır karşılıklı oynadıkları insanın yokluğunda sahneye çıkan oyuncular, karşılarında elinde kağıtlarla rolü okuyan birinin de karşısında nasıl oyuna devam edebilirler tam performansla? Suretin "başka" olmasının yanı sıra, ellerindeki kağıtlar tam da o acının ifadesi değil midir?
Onur Bayraktar'ın ölüm haberinin olduğu gün, haberin diğer sayfasında Leyla'nın Evi'nin ilanı vardı gazetede. "Hayat devam ediyor" neticede, ama bu kadar da insafsız olunmamalı.
Seyircilere açık bilet verilebilir, aynı salonda, "hazır olduklarında" oynayacakları oyuna tarihleri uyarsa aynı koltuklarında gelebilecekleri söylenebilir, eğer gelemezlerse istedikleri herhangi bir günde, aynı oyuna bu açık biletle yer durumuna göre bilet alabilecekleri söylenebilirdi. Leyla'nın Evi bir daha hiç oynanmasın denmiyor sonuçta.
Bu tartışma çok sert bir biçimde, Haluk Bilginer tarafından gündeme getirilmişti hatırlarsınız. Kullandığı kelimeler itibariyle dikkat çekmişti ve bu yüzden de gündeme daha yoğun bir şekilde gelmişti. "Babam öldüğü gün sahneye çıkmam" demişti Haluk Bilginer kısaca, "show must go on'a inanmam." Kendimi onun yerine koyuyorum da, ben de çıkamazdım sanırım. Umrumda da olmazdı "show must go on" falan. Belki bu yüzden tiyatrocu değilim, ya da tiyatrocu olmadığımdan böyleyim.
Bu işin bir istisnası olmalıdır ve şov bazen devam etmemelidir bana göre. Bir oyunun başrollerinden biri hayatını kaybettiyse örneğin, en azından onun cenazesinin olduğu gün, perde biraz da kapalı kalmalıdır.