Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

20 Şubat '16

 
Kategori
Müzik
 

Peter Gabriel

Peter Gabriel
 

Dünyamızda yüzyıllardır kavgalar hiç bitmemiş, birçok canlar ve medeniyetler yitirilmiştir. İnsanoğlunun icat ettiği para ( ben şeytan diyorum ) ve din çekişmeleri toplumların geleceğine yön vermiş. Felsefe ve bilimle uğraşanlar, peygamberler, edebiyatçılar, müzisyenler; hep o günün ilerisini görmüş, dilleri döndüğünce o dönemin insanlarını ve toplumlarını aydınlatmaya çalışmışlar. Ne kadar başarı sağlanmışlar, bu gün düşündüğümüzde katkılarının yeterli olmadığını düşünüyoruz. Bakın bu çağda bir dünya savaşının olup olmayacağını tartışıyoruz.

Paraya tapma, hırs, tatminsizlik, samimiyetsizlik bitecek gibi değil.

1960 larda parlayan rock müziği 1970 lerde zirve yapmış, 80 lerde kazandığı mirası yemiş. 2000 li yıllarda ise çıkış ruhundan uzak, debelenme dönemini yaşamakta. Yarın ne olur bilmiyorum.

60 lı yılların sonlarına doğru, son dünya savaşından ziyadesiyle etkilenen (müzikle ilgilenen) çocuklar, müzikleriyle dünyayı sallamaya başladı. Bugün bir kısmı aramızdan ayrıldı, bir kısmı ise ilerlemiş yaşlarına rağmen hala bizlere bir şeyler anlatmaya devam ediyor. Yerleri doldurulamıyor.

Onlardan biri de Peter Gabriel’dir. 1950 İngiltere doğumlu Gabriel’i dün akşam televizyonda 2010 lu yıllarda verdiği bir konserde izledim. Yalın, ama çarpıcı müziği ile konsere gelenleri, hatta bütün dünyayı kucaklayan tarzıyla büyük alkış alıyordu.

Peter Gabriel; Tony Banks, Anthony Phillips, Mike Rutherford, Phil Collins gibi isimlerle 1967 yılında Genesis grubunu kurmuş. 1977 de gruptan ayrılana kadar Genesis dünyaca tanınan bir grup olmuş. Genesis Gabriel’den sonra da büyük beğeni toplamış, İngilizlerin müzik dünyasına kazandırdığı Beatles, Moody Blues, Yes, Jethro Tull, Led Zeppelin, Deep Purple gibi grupların yanında yer almıştır.

Genesis döneminde performansı sırasında gösterişli sahne elbiseleri kullanması, şarkılarından önce anlattığı kısa, hayal ürünü hikayeler ve kullandığı ışık efektleri ün kazanmasında önemli rol oynadı. Çok sonraları birçok rock ve metal grubunun kullanacağı, vokalistin seyircilerin arasına atladığı hareketin bir benzerini The Knife adlı parçasında yaparak akıma öncülük etmiş.

Gabriel ilk solo albümlerine isim koymayı reddetmiş, sadece kendi adını vererek kapaklarda farklı temalar kullanmış. İlk albümünde yapımcı Bob Ezrin ile çalışmış ve ilk solo başarısı Solsbury Hill adlı parça ile gelmiş. O dönemde içe dönük bir yaşam tarzı edinen müzisyen şarkı sözlerine de bunu yansıtmıştır. King Crimson’un gitarist Robert Fripp'le beraber 1978 yılında ilk uzun çalarını çıkarmış. Deneysel ve karanlık yapıdaki çalışmalarla önemli bir başarı elde etmiş 1980 senesinde Steve Lillywhite ile gelen çalışma ise beraberinde Games Without Frontiers ve Biko gibi hit parçalar getirmiş. Gabriel bu çalışmalarında sıradışı kayıt teknikleri ve ses efektleri kullanmış. Phil Collins’in de katkısıyla yepyeni bir davul kayıt tekniğiyle gerçekleştirilmiş; bateri takımında gelenekselleşmiş olan ziller de kullanılmamış. IV albümünde ise örneklenmiş ve yeniden düzenlenmiş seslerle alışıldık enstrümanları bir araya getirmiş. Shock the Monkey (benim de çok sevdiğim)  hem tek başına hem de video klip olarak ses getirmiş

Peter Gabriel, 1986 da çıkardığı So albümüyle kariyerinde zirve yapmış. Listelerde bir numaraya kadar yükselen Sledgehammer, Big Time ve Kate Bush ile düet yaptığı Don't Give Up adlı parçası albümde yer alan parçalardan bazılarıdır. Sledgehammer 1987 yılında MTV Video Müzik Ödülleri tarafından birkaç dalda ödüle layık görülmüş. 1988'de dünya çapındaki Human Rights Now! (İnsan Hakları Şimdi!) turlarına önemli destek vermiş.

1989 da Martin Scorsese'nin filmi The Last Temptation of Christ için Passion albümünü hazırlamış. Bu albümünü 1992 yılında çıkardığı Us takip etmiş. Us'ın kayıtları sırasında ilk evliliğinin sona ermesi ve kızından uzaklaşması gibi zor günler yaşadığı söyleniyor. Come Talk To Me (Gel konuş benimle) adlı parçada kızına yakınlaşmak için olan çabasını dile getimiş, Sinead O’Connor vokalde ona eşlik etmiş.

Eylül 2002'de çıkardığı Up ile, 70'lerin sonlarında ona hakim olan karanlık atmosfere geri dönmüş. Ticari başarısı pek yüksek olmayan bu albümü kendi imkânlarıyla çıkarmış.

Gabriel Türk müziğinden etkilenmiş, Kudsi Ergüder ile de çalışmış.

Peter Gabriel insan hakları üzerinde birçok çalışma yapmış, 1986 senesinde Amnesty turnesinde U2, Bryan Adams, Sting ve Lou Reed ile birlikte turneye çıkmış. BikoGames Without Frontiers, ve Shaking the Tree gibi Politik- İnsan Hakları temalı ünlü şarkıları da mevcuttur. Gabriel müziğe yaptığı katkılardan çok prestijli BMI ve Polar Müzik ödülleriyle onurlandırılmış, Genesis üyesi olarak Rock N Roll Hall of Fame'de yer almış. Sanatçı 6 Grammy ödülü, 3 BRIT, Cannes'da Grand Jury ödülü kazanmış. Gabriel'in klasikleşmiş şarkıları arasında Don't Give UpIn Your EyesRed RainSolsbury HillBig TimeDigging in the DirtBlood of EdenGames Without Frontiers, Sledgehammer ve Here Comes the Flood gibi parçalar vardır. Yakın dönemde ise yerel müziklere gerek yapımcı olarak gerekse kişisel düzeyde destek olup birçok uluslararası insani yardım çalışmasında rol almıştır.

Müziğin evrensel olduğunu vurgulayan Gabriel Türkiye’de de (İstanbul ve İzmir’de) konserler vermiş, Türk müzikseverlerin gönlünü almıştır.

Evet, bu akşam internetinizden birkaç Peter Gabriel şarkısı dinlemenizi öneririm. “In Your Eyes” ve “Don’t Give up” ve “Games without Frontiers” mesela.

Bugünlerde 66 yaşını kutlayan Peter Gabriel, dünya barışı için şans olan isimlerdendir, insanlık kulak asar mı? Bilinmez…

 
Toplam blog
: 487
: 1730
Kayıt tarihi
: 01.04.07
 
 

1965 İstanbul doğumluyum. İTÜ Elektrik mühendisliğinden mezun oldum. Özel sektörde Kalite Bölümünde..