- Kategori
- Eğitim
Pınar başından bulanır
“Pınar başından bulanır canım oy…” diye başlayan bir türkümüz vardır. Dün akşam bu türküyü dinlerken hatırıma eski bir hikaye geldi.
Hatırlarsınız. Yaşlanan babasını dağa bırakmaya karar veren evladın hikayesi hani.
Geçmiş devirlerden birinde evladın birisi yaşlanan babasını dağa bırakmaya karar verir. Bunun için çarşıdan bir sepet alır. Bir sabah küçük torunu da yanlarına alarak yola koyulular. Akşama doğru dağa varırlar. Yaşlı ihtiyarı orada bırakan evladı kendi çocuğuna “Deden burada kalacak. Artık çok yaşlandı. Haydi biz geri dönelim” der. Küçük çocuk, yani dedenin torunu babasına; “Peki babacığım mademki dedem yaşlandı ve biz onu burada bırakıyoruz. Bunu anladım fakat dedemi taşıdığımız sepeti niçin bırakıyoruz. Onu da götürelim” der. Baba ise, artık sepete ihtiyaç kalmadığını, onu ancak dedesini dağa kadar getirmek için aldığını söyleyince, çocuk adeta taşı gediğine koyar ve der ki; “Babacığım sepete senin değil ama benim ihtiyacım olacak. Çünkü sende dedemin durumuna geldiğinde bende seni bu sepetle buraya getirip bırakacağım!”
Bu cevap karşısında adeta şoka uğrayan baba yaptığı yanlışlığı anlar, ve pişmanlık içerisinde babasına sarılır. O anda dede de gözyaşlarını tutamamaktadır. Oğluna “Evladım sen zaten beni buralarda bırakamazdın. Çünkü ben geçmişte böyle bir hata yapmadım ki. Bırakamayacağını da biliyordum. Varsın olsun bu sana bir ders olur” der.
O gün dedeler dağ başına bırakılırken hiç olmazsa torunlar karşı çıkıyordu. Bugün karşı çıkacak torunda bırakmadılar. Biz dağ başına yalnız dedeyi değil, bizi biz eden hasletleri de bıraktık. Şimdi yakınıyoruz niye böyle? diyerek. Herkesin yanında bir değil onlarca sepet var. Her sepet götüreceği yüke hazırlanıyor. Etme bulma dünyası demişler. Edenler bulacaktır. Adalet böyle. Yani siz babanızı dağa bırakırsınızda, sizi evladınız bağa’mı bırakacak. Asla.
Bugün olmazsa yarın. Ama bir gün mutlaka.
Ne yetiştirirseniz onu toplar, ne ekerseniz onu biçersiniz. Kasırga eken, rüzgar biçer demişler. Dallar kırılıp, yapraklar dökülüyorsa boşuna değildir. Siz dallara değil, köklere bakınız. Lafla gül fidanı dikmeye kalkışanların, dikenli çalıların arasında kalmaları sizi şaşırtmasın. Gayenin kalktığı, maneviyatın tüketilmek istendiği bir dünyada kuru sözlere yer yoktur. Sular çekilince deryadaki bütün değerler karaya oturur ya işte öyle. Maneviyat çekilince de hayatın karasına oturduk.
Bugün yığın yığın dağ başına çıkartılan değerlerimiz dünden kalma sepetler içerisinde götürülüyor. Bütün bunlar yalnız bugünün işi değiller. Anlamak gerekmez mi? Sormak istiyorum, baba dağa’ da evlat bağa’mı? Yada Pınar başından bulanır canım oy…